Alev almaya yakın bedenler.
Kollarımı göğsümde bağlamış bir halde göz ucuyla yan tarafımda oturan Cesur'a bakmaya çalıştım. Dudaklarım birbirine yaslıyken çehresine serpilmiş öfke kırıntısı ile aramıza sızan soluğum kesikleşirken avucuna yaslı duran direksiyonu sağa çevirmiş dakikalardır altımızdan kayan asfalt yol bitmek bilmezken gri bulutların hükmünde yağmurun küçük çiseleri ön cama konmaya başlamıştı.
Diğer elinde tuttuğu sigarası dudaklarının arasına konmuş, içine çektiği gri dumanı en derinine kadar işlemiş, başını açık cama çevirerek firar ettirdiğinde içeriye dolan serin havaya karışmıştı. Göğsünü saran gömleği dahi onu rahatsız ediyormuş gibi üstten bir düğmesini daha aralamış birisiyle kavgaya girmiş gibi serseri halde dururken bir o kadar da kusursuzdu lakin bunlar ile birlikte sessizdi. Buna yeminli gibi epey bir süredir dudaklarını aralamıyordu, içtiği sigarasında ve yoldaydı dikkati. Bir şey söyleyecek olup kendimi susturuyor içimde kalan utanç ve kızgınlık ile ona birkaç kelam etmek istiyordum ancak öfkeli haline sesimi çıkarmak bu ateşi daha da harlayıp aramıza sızacaktı. Bu yüzden yol boyu yaptığım gibi bacağımı sallamam kuzgunilerinin bana değmesine neden olmuş, "Yapma şunu." deyişi hareketlerimi durdurmuştu.
Bu kez sabredemez halim ile kollarımı çözerek yarım bir açıyla döndüm Cesur'a. "Bazen fazla öfkeli oluyorsun." inkar edemezdi, dakikalardır öfkeliydi ve bu ailelerimiz yüzündendi.
"Sakinim." hayır, değildi.
"O yüzden mi direksiyonu o kadar sıkıyorsun." parmak boğumları beyazlayacaktı neredeyse. Kuzgunileri eline değmiş, dudaklarından sızan soluğu sigara dumanıyla çıkmıştı. "Cesur," yüzündeki o sert ifadeyi dağıtmaktı niyetim. "Bunun için bir araya gelmediler mi zaten, ailelerimiz tanışıp bizim için en doğrusunu gösterecekler, günü belirleyeceklerdi." virajı dönerek merkeze giden yola girdi.
"Bunun için geldiler," bu kez bana döndü. "ömrümden ömür gidecek kadar uzun bir süre sonraya gün belirlemek için değil. İki ay diyorlar Ahu," hoşuna gitmiyordu, kuzgunilerinin ifadesi sertlikten ödün vermiyordu. "iki ay, aklın alıyor mu?"
"Öyle uygun görmüşler," histerikle bir ses yankılandı dudaklarından.
"Memnunsun yani söylediklerinden." peki dercesine bir ifade vardı çehresinde.
"Öyle söylemedim, ne güzel oturup yemek yiyorduk değer miydi Haldun amcayı o kadar sinirlendirip üzmeye." kaşları çatılmışken baktı bu kez harelerime, bir şeyler tartıyor gibiydi.
"Seni vermeyeceğini söyledi, ne demek vermem." bir kolu cama yaslıyken esinti bu kez üşütmüştü.
"Sen sebep oldun, kızdırdığın içindi tepkisi."
"Gayet sakince oturuyordum yerimde, aldıkları karar tepemin tasını attırana kadar." kızgın olsam dahi güldürecekti tepkileri, ancak tuttum kendimi.
"Şimdi hiç vermeyecek." tutuşu sertti, yine.
"Yerse, alır kaçarım seni." kaşlarım hayrete düşmüş gibi havalanırken çenesinin gerginliği parmak uçlarımı sızlattı. Küçük öfkesine bir de ben kıvılcım yarattım.
"Ailemin izni olmadan varmam ben sana." gömleğinin düğmelerini zorlayacak kadar derin bir nefes çekti içine.
"Ahu delirtme beni gider çatır çatır isterim." yapardı, o konuda hiç şüphem yoktu.
"Sen daha çok delirirsin, hiç sakin kalamıyorsun ailenin yanında nasıl konuşuyorsun. Haldun amcayı üzdün, Zerrin teyze seni çok seviyordu onu da kırdın," arabanın hızı biraz artmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Action"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...