Bu gece ısıt beni, bu gece kollarında.
"Ahu teyze! Ahu teyze!" kardelen çiçeğinin kurumuş toprağına ılık suyu dökerken içeriden binbir neşe ile koşturarak gelen Melek yüzümde sıcacık bir gülümsemeye sebepti. Balkonun kapısına tüm gücüyle asılmış ayakları yerden kesilirken açılan kapıyla birlikte kahkaha atarak ileri geri rüzgarda savrulan yaprak misali gidip gelmişti. Kulpu bırakarak sandalyeye çıktığında kardelen çiçeğinin yaprağını okşadı usulca. "Ama sen hazırlanmamışsın."
"Neden hazırlanmam gerekli meleğim?" yanaklarını şişirerek sert bir soluk verdiğinde benimle birlikte taşları ayıklayarak avucuma bırakıyordu.
"Hani çarşıya gidecektik, benim topuklu ayakkabım yoktu beraber gideriz hemen gelince de anneannemlere geçeceğiz dedik ya Ahu teyze, sen biraz unutkan mısın acaba?" derdi kesinlikle bir topuklu ayakkabıydı. Sabahtan beri Nazlı'yı delirtecek kadar anne hadi, anne neden gitmiyoruz, anne oturma, anne kalk diyerek onlarca kez yakasına yapışmıştı. Eğer topuklu ayakkabısı olmazsa prenses olmayacağına inanıyordu.
"Gideriz bir tanem, anneannen ve Aylin hanım işlerini bitirsin birlikte gideriz." cıkladı kaşlarını kaldırmaya çalışarak, ve bu onu komik gösterse de bir o kadar tatlı bir kız çocuğuydu.
"Olmaz ben seninle gideceğim. Sen benim biricik Ahu teyzemsin, hadi." ikna kabiliyeti oldukça yüksek bir çocuktu.
"Ama hava kararıyor meleğim, biraz geç kalmadık mı?" onunla en son Aylin hanım ve Zerrin teyze duvak seçerken çizgi film izlemiş ve aradan sıvışarak mutfakta bulduğumuz ekleri yemiştik. Az önce annesinin yakasına yapışmaya gitmiş ve beni çiçeklerimle bırakmıştı. Neden bilmiyorum kardelen çiçeğinin toprağı onca su vermeme rağmen kuruyordu. Yerini mi sevmedi, yoksa suyu ya da toprağı mı yetersiz geldi anlayamıyordum. Şimdi ise küçük küçük taşlar olmuştu üzerinde, daha geçen gün bakmama rağmen bir kez daha temizliyordum. Yaprağını okşayarak sevdim kardelen çiçeğini, ona ait kar taneleri usulca gökyüzünden süzülüyordu. Lapa lapa diyeceğim hâlde yağıyordu.
"Ama bir şey olmaz ki." başını omuzuna yatırmış melül melül bakıyordu. Kaçamak bir bakış ile gülmemek adına dudaklarımı birbirine bastırırken çiçeğimle ilgileniyormuş gibi daha dikkatli toprağıyla ilgilenirken dirseğini masaya yaslamış boynunu daha da bükerek yüzünü yüzümün aşağısına hizaladığında gözlerini kırpıştırmıştı. Dayanamayarak bir tanecik öptüm yanağından.
"Gideriz birazdan güzellik, sor bakalım annen bir şey istiyor muymuş?" neşeyle ellerini birbirine çarparak yanağımdan bir öpücük çaldığında, "Sen dünyanın en harika, en güzel, en müthiş, en tatlı, en acayip harika mükemmel ötesi güpgüzel Ahu teyzesisin," sulu sulu öptü yanaklarımı, dudaklarımdan kıkırtılarım kaçarken. "Sen acayip premses bir Ahu teyze ve dünyanın en müthiş ikinci annesisin!" yanaklarımı sıkıştırarak küçücük parmakları ile de sıkarak dudaklarını art arda bastırdığında gönlümdeki o sıcacık bahar hissi ile Nazlı'nın, "Allah'ım kahrımdan şuracıkta bayılacağım." isyanı ile gülüşüm ufak bir kahkahaya dönüşürken balkon kapısından bize ayılıp bayılarak bakıyordu.
"Annecim, bu ne Ahu teyze sevgisi böyle." Melek'in saçlarını usulca geriye çekerek okşadığında yüzünde sıcacık bir gülümseme vardı.
"Ahu teyzemle topuklu ayakkabı almaya gideceğiz anneciğim birazcık mor paradan verir misin, şey şu kadar," beş parmağını açarak saydığında başını salladı. "bu kadar."
"Anneciğim senin zaten topuklu ayakkabın var hani nişan için almıştık, onu giyersin prensesim." Nazlı, Melek'i kucağına oturtarak sardığında çiçeğin köküne doğru biraz daha çubukla toprağı havalandırmaya çalıştım. "Ama olmaz," dedi Melek hayatındaki en önemli konuya değinecekmiş gibi beni de güldürürken. "onu nişanda giydim, düğünde giyemem. Hem biricik Ahu teyzesinin düğününde aynı ayakkabıyı mı giymiş desinler anne? Yakışıyor mu bana?" şaşkınlıkla gözlerimi çiçeğimden Melek'e çıkardığımda Nazlı kelimeleri tükenmiş gibi yavaşça bana baktı. Gülüşümü dudaklarıma hapsederek o prenses edalı hali ile alıp ısırmak istedim Melek'i.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Aksi"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...