Vatan uğruna.
Bir kurşun sesi yankılandı koca semada, bir zemheride aktı gözyaşı korku dolu nefesler ile çırpına çırpına. Göğsünü sardı hissi, geçsin istedi dinmesini bekledi ve bir kurşun sesi daha ev gibi sahiplendi şehri. Korku. Belki en derine sızıp her milimine kadar varlığını belli eden bir histi. Korku, kaybetme ile nefesleri kesti, bir kez olsun açamadı gözlerini sımsıkı yumdu kavuşmayı istedikleri vardı, bekledi. Daha da bastırdı ellerini kulaklarına seslerden kaçmak istedi boğazını sıkıp nefeslerini kesen o urganın boyundurluğundan kaçmaktı dileği. Bir de bekleyip kavuşmayı istediği, yetişemezse diye inci tanelerini akıtıp gönlü dargın sevdiğini bekleyen kardelen çiçeğinin çaresizliği.
Silahın emniyetinden çıkan o gürültü ile titredi bedenim, nefeslerim sık çıkıyordu sessiz olmaya çalışıyordum, torpidonun altında ufacık bir hal alarak gizleniyordum bedenimin sızısı akıtıyordu inci tanelerini, düğüm düğüm oluyordu boğazım kesilen nefesim ile hıçkırıklarım sahipleniyordu güzde sessiz çığlıklarımı. Daha da sindim olduğum yere, dışarıdan gelen kaba sarf edişlerin haddi hesabı olmazken yan koltukta bundan keyif alıyormuş gibi korku dolu halime aldanmadan silahın emniyetini gülümseyerek açan, dudaklarında kavuşmayı dilediği bir sevdiği varmış gibi sarıp sarmalayan o hissi eşsizliği ile sızdırıyordu. Göğsünü saran asker yeşili üniforması sanki bulanmak istediği bir koyu iz varmış gibi Baybars'ın daha da kanını kaynatıyordu. Parmakları arasındaki silahını tutuşu sıkıydı güven doluydu lakin bu benim nezlimde bununla sınırla kalmayıp daha nicelerini sıklaşan ve titrekliğe kavuşan soluklarım ile tattırıyordu.
"Sakın yerinden çıkma, yokmuşsun gibi." keskin mavileri paramparça camlardan dışarıdaydı ancak her hareketimi izliyormuş gibi başımı sallamakla yetindim sesim çıkmasa dahi dudaklarımı sıkı sıkıya birbirine bastırdım tıpkı onu takip edip her sesten kurtulmak istermiş gibi buz kesen ellerimi kulaklarıma bastırmam gibi.
Baybars silahını büyük avucu içerisine alarak arabanın çarpmanın hızı ile çizilerek darbelere maruz kalan kapısını yavaşça açmış, karşıdaki iki beyaz cipten bize doğru uzatılan uzun namlulu silahlar ile biraz daha yerime sindiğimde inmişti. Dudaklarımda tutturduğum melodi ile canımı sızlatarak süzülen damlaların bıraktığı ıslaklığı sakladım sinemde, burada olsa sarıp göğsünde saklamasını istediğim adam yanımda olsun istiyordum, kollarım güçsüz düşse dahi onu bırakmadan sarılmak göğsümü acıtan bu hislerden kuzgunileri ile kesiştiğimde kurtulmak istiyordum. Onu istiyordum. Yetişebilir miydi? Bırakmam seni demişti, kardelen çiçeği diye sevmişti belki dargın gönlü diner de kavuşurdu hasretine düşkün yüreğim, belki de yetişemezdi. Belki. İhtimallerin dolandığını sarmaşık körpe hislerin boynuna doladı urganı, sıkı sıkıya tuttu, ve bırakmadı.
"Hayırdır birader, ecelini ararken rotan beni mi gösterdi?" Baybars'ın bu denli keyifli olması akıl sır erdirebileceğim bir şey değildi.
"Elindekini bırak, gerçi bırakmasan da inlete inlete alacağız seni." histerikle bir gülüş yankılandı.
"Diyorsun? Ee sen hiç uğraşma ben bırakayım şuraya silahı gel sen içinde kalmasında bir inlet beni, hadi." gürültüyle elindeki silahı toprak zemine bıraktı. Harelerim olağanca irileşirken görüş açımdaki iri kıyım bedeni bu denli bir güven vadetmekle yetinmeyecek gibiydi, damarına basılırsa yakmaktan geri kalmayacağını her köşeye işlemekten de sakınmıyordu. "Yerse." dedi, bu kez üzerine doğrultulan onca silah ile çeviklikle kapıyı açarak eğilmiş yere bıraktığı silahı saniyeler içerisinde yeniden eline aldığında beline sıkıştırdığı ancak benim bunca zaman fark etmediğim bir başka silahı da çıkardığında iki namlunun ucu da karşıdaki araçlardan birer adamı hedef almıştı. "Gülümseyin." ve ardı ardına atılan kurşunlar. Silahlardan çıkan mermiler şehre gürültü katmak ister gibi yankılandı her köşede, ellerimi daha sıkı bastırdım kulaklarıma, artık avuçlarım terlemeye başlamış parmaklarım buz keserken dahi bedenimin titrekliğine kadar yuva yapmıştı. "Ecdadını siktiğim puştları! Siz kimsiniz benim yolumu kesiyorsunuz yedi düvelini hoplattığımın pezevenkleri!" silahtan çıkan şiddetli mermiler iri bedenini geriye bile sektirmiyordu ancak gecikmeyen karşılık ile beyaz ciplerde arka koltuktan kaçarak arabanın arkasına gizlenenler Baybars'a çevrilen silahlar ile canını yakmak için art arda ateşleniyordu. Kalabalıklardı, çok fazla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Acción"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...