İnsanlar, bizi çok üzerler küçük Ahu.
Bir his kaplardı küçücük gün ışığının koynunda insanoğlunu. Belki pişman eder, belki de mutluluğu, kırık bir tebessümü tattırırdı. Ancak boğuluyormuş gibi içten içe mahvolmayı bana en güzel yaşattığı anlarda avuçlarımda kalan çaresizlik ve bana bahşedilen o ufacık pişmanlık ile varoluşumu sorgulamama bile sebep oluyordu.
Kendimi berbat bir baş ağrısı ile ayılmaya çalışırken buluyordum, nedenini bilecek kadar dinç tutuyordu bu ağrı beni. Kendi rezilliğimin sonuçlarını göremeyecek kadar kör olmamı engelliyordu ancak içten içe utancımı bir alev topuna dönen yanaklarıma hücum ettiriyordu.
Başımı gömdüğüm bu yastıktan kalkmak bir çare olacaksa yapardım, ama biliyordum ki göz bebeklerimi araladığım an onun ile bu evin içerisinde karşı karşıya gelecek olmak göz çukurlarımın doluluk hissi ile boğuşmasına sebep olacak kadar beni ağlatma güdüsüne itiyordu. Böyle olmasını istemezdim. Bir aptal durumuna düşmek istemezdim. Şu an tek dileğim evde kimsenin olmaması ve benim bir an önce çekip gitmemdi. Ama şans ne zaman yüzüme gülerdi bilemiyordum. Çünkü içeriden gelen sesi beni hiç ama hiç iyi hissettirmiyordu.
Birisiyle konuştuğunu duyabiliyordum. Hatta bir kadın sesini duyuyorum da denilebilirdi. Belki yanılıyordum ancak beynimdeki çalkantıyı bastırabilmek adına kendimi buradan silmeye uğraşmam yavaş yavaş hiçliğe karışıyordu.
"Sessiz ol onu uyandıracaksın." kesinlikle artık emindim evde ondan başka birisi olduğuna. Ve anladım ki gelen karşılık ile bir kadın olduğu konusunda yanılmamışım.
"Bana onun kim olduğunu söylemediğin müddetçe asla sessiz olmayacağım!" ağırlaşan göz bebeklerim aralandı, benden bahsettiklerini bilecek kadar kendimde olmak belki de ilk kez bu denli diken üstünde hissettirirken bedenimin uyuşukluğuna aldanmadan kaldırdım kendimi. Yüzüme dağılan saçlarım başımın ağrısı ile hareket etmemi zorlaştırırken onları binbir güçlükle kulağımın arkasına sıkıştırıp bacaklarımı yataktan sarkıttım.
"Sana bir açıklama yapmak zorunda değilim Beril! O sesini kıs!" elle tutulur cinsten bir gerginlik vardı evin içerisinde. Arsızca bu odaya kadar süzülmüş olması beni onları dinlemekten alıkoyacak kadar geriyordu. Üstelik hakkımda konuşuluyor olması nefeslerimi kesik kesik almama sebep oluyordu.
"Senin yatağında yarı çıplak bir kadın var ve sen bana elbette bir açıklama yapacaksın! Ne zamandır kadınlar ile düşüp kalkmaya başladın?" dudaklarımın saniyelik bir hız ile aralanması duyduklarımı sindirebilmem içindi. Bana ne demeye getirdiği bariz ortadaydı ve kesinlikle şu an bu odada sakin kalabiliyorsam tenimde gezinen ağrı ve uyuşukluk yüzündendi.
"Haddini aşıyorsun! Ağzına aldığın hakaretlerine dikkat et, tekrarı olursa affı olmaz Beril. Eğer bana buraya hesap sormaya geldiysen sana istediğini verecek değilim. Ya abini hiç tanıyamamışsın, ya da oldukça yanlış anlamışsın. Bir kez daha o sesin yükselir ve sen ona bu denli hakaretler edersen geldiğin gibi seni geri gönderirim." onlarca kilometre öteden duyulabilecek baskın sesi irkilmeme neden olurken başımdaki keskin ağrı ellerimi sertçe kulaklarıma bastırmama neden oldu. Dayanamıyordum, beni dehşete düşürecek kadar keskin bir sızı vardı ve gelen sesleri kısık kısık duymaktan başka bir şey yapamıyordum.
Ne olduğunu kavrayamıyordum. Sadece içeride bir kadın olduğunu ve bana hakaretler savurduğunu seçebiliyordum. Neyin nesiydi elbette bilmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Acción"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...