BÖLÜM 54: "BOĞULDUM VE YOK OLDUM"

10.4K 607 142
                                    

Terk etmiyor bizi hüzün.

Canım acıyordu. Bu acının tarifi yoktu. Paramparçaydım. Boğuluyordum, nefes alamıyordum. Buradaydı, karşımdaydı. Artık istediğini alacaktı. Canımı yakacaktı. Çığlıklarım kulaklarımda yankılandı. Kabuslar gözlerimin önünde yer edindi.

"Baba yapma lütfen." nefes alamadım.

"Canım acıyor." göğsüm şiddetle tekledi.

"Ben yapmadım, onların ölümüne ben sebep olmadım." acı dinmiyordu.

"Annemi istiyorum." gözyaşlarım yerini aldı, uzun zaman olmuştu.

"İzin ver, artık dayanamıyorum." dudaklarım titredi.

"Ölmemi istiyorsun, bana eziyet ederek daha beterini yaşatıyorsun." tek bir damla yaş süzüldü göz çukurlarımdan.

"Lütfen, bırak."  parmaklarım buz kesti.

"Acıyor. Baba canım acıyor." ruhum titredi.

"Çekme! Saçlarımı çekme artık!" boğazıma bir el dolandı.

"Elbet bende gideceğim, elbet bende senden kurtulup onlar gibi gideceğim." toprak kokusu doldu genzime, yandım. Bedenim beni taşıyamaz hale geldi.

"Başardım, artık eziyetlerin yok. Artık yaşlar yok. Artık özgürüm, artık anneme kavuşacağım, abime kavuşacağım." karnımdan kanlar süzüldü, dudaklarımın kenarı aynı yakıcı sıvı ile bezendi. Başaramamıştım, o gün kendi canıma kıymayı başaramamıştım.

Küçük Ahu dizlerinin üzerine düştü, yaşları hızla yanaklarından süzüldü, dizleri paramparça oldu. Kan aktı, canı yandı. Korku ile bir yere sığınmak istedi, yapamadı. Ruhunda ızdırabın izleri belirdi, onca ay, onca yıl kaçmayı başarmıştım. Şimdi buradaydı. Karşımdaydı.

"Umarım terbiyeni kaybetmemişsindir Zümrüt Ahu. Babana bir merhabayı çok görme." Zümrüt Ahu. Adımdan nefret ediyordum. Baktı, irisleri üzerimde gezindiğinde soluksuz kalmış bana baktı.

"Sen," diyebildim bulamadığım sesim ile.

"Zümrüt Ahu, babanın davetini çevirmenin dilerim güzel bir açıklaması vardır." ayağa kalktı, bacaklarım beni taşıyamayacak kadar güçsüz düşmüştü. Tek bir adım dahi geri gidemedim, ondan bir emir duymayı bekliyor gibiydim. Güçsüzleşiyordum. Buradan gitmem gerekti.

"Neden?" sesim titriyordu. Göz bebeklerimde kor bir yangın beliriyordu, tüm çiçeklerim sağanakta yapraklarını feda etti, güneş yerini kara bulutlara bıraktı. Şehir bugün bana ağlayacaktı.

"Çok uzun zaman oldu." yaklaştı, kalbim göğüs kafesimi parçalamak istercesine çarpıyordu. Soluklarım kesiliyordu. Korkularım gün yüzünde beliriyordu. Olduğum yere diz çöküp artık bu eziyete bir son vermesi için yalvaracak haldeydim. Artık kaçamıyorum demek istiyordum, artık yoruldum demek istiyordum. "Küçük kızım," dedi bir adım daha yaklaşarak. Yaşlarım akmak için can atıyordu, dudaklarım titriyor içimdeki küçük Ahu artık nefes almıyordu. Hareket edemedim, bir adım daha yaklaştı, tam önümde durdu. Tüm kemiklerim kırılmış gibi bir acı gezindi mabedimde, elini kaldırdı, sımsıkı yumdum gözlerimi. Gelecek olan acıyı bekledim. Gelmedi. Vurmadı. Eli, yanağımı okşadı. Bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. Gelecek olan yıkımı bekledim, saçlarımdan çekilmeyi, karnımdan tekmelenmeyi bekledim, elini boğazıma sarmasını acı dolu yalvarışlarımı yeniden duyurmayı bekledim, artık acılarıma bir son verip beni kendi elleriyle yok etmesini bekledim. Yapmadı, ruhumda bir yalvarış vardı, bir yakarış, bir ağlayış. Yapma, dedi. Yapma dokunma bize. Seviyormuş gibi okşama tenimizi, dedi.

DİLRUBÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin