BÖLÜM 69: "PUS VE SIZI"

10.5K 517 150
                                    

Küçük Ahu, bu en kötü mahvoluşumuz.

İçimde bir acı çağlıyordu, yanıyordum. Boğazıma dolanıyordu canım, ruhumda bir girdabın izi ile kanıyordu. Sızı belirdi, acı dinmedi, kan aktı yara şifa bulmadı. Bir cümle yankılandı düşlerimde, herkes gider mi olarak anıldı. Herkes gider mi? Gidiyormuş. Seni bırakmam diyenlerde gidiyormuş, hep yanında olacağım diyenlerde gidiyormuş. Sensiz yapamam diyenlerde gidiyormuş. Yine bir başına kalıyormuş küçük Ahu. Yine kimsesiz, yine yapayalnız, yine bir başına. Kimse görmemiş, sesini duymamış, ağıtlarını dinlememiş, canı çok yanmış.

Çok yanmış. Kan akmış, durmamış, mahvolmuş, silinmiş gülüşleri kimse kurtaramamış onu. Bir el uzanmış, tutmuş, sarmış, yaşatmış küçük Ahu'yu, gitmem demiş, seni bırakıp da hiçbir yere gitmem ahu göz demiş, o da gitmiş. Yapayalnız kalmış küçük Ahu.

Düşmüş dizlerinin üzerine, bir melodi yankılanmış zihninde, alışmışız yalnız olmaya. Bir soluk yükseldi boğazımdan yaka yaka süzüldü titreyen dudaklarım arasından, zehirli düşler ele geçirdi bedenimi, mabedimi, tutunduğu umutlarda kayboldu, tutunduğunu adamda yok oldu.

Pus belirdi harelerim nemlendi, şehrin sağanağı ile aktı inci taneleri, sızı yer edindi, ruhu kanadı, küçük Ahu bir kez daha darmadağındı.

"Ata, şu topu atacak mısın artık?" sesimdeki yakarış ile süzüldü kelimelerim, Ata beni dinlemeden topu yetmiş yedinci kez sektirdi, yetmiş sekiz, yetmiş dokuz, seksen... Bana aldanmadı, duymadı, bahçe koltuğunun üzerindeki büyük minderi ona fırlattığımda dengesi bozuldu, top masmavi parlayan havuza düştüğünde kahveleri usanmış bir tona büründü.

"Ahu rekorumu bozduğunun farkındasın değil mi?" ufacık bir çocuk gibi omuzlarımı silktim.

"Benimle ilgilenmiyorsun." öyle mi dercesine havalandı kaşları, yavaş adımlarla yemyeşil çimenleri ezerek geldi yanıma. "Demek ilgilenmiyorum," sesli bir soluk verdiğinde adımlarım ufak ufak geri gidiyordu. "Peki sabahtan beri voleybol oynarken karşımdaki sen değildin de kimdi?" tamam, benimle de oynuyordu ama top sektirmeye başladığında sinirimi bozuyordu.

"Ayağına topu aldığında umurunda bile değilim inkar edemezsin."

"Olmasan diğerleriyle birlikte giderdim, ama ben şahane Ata Sipahi olarak seni bırakmadım ve yanındayım. Kıymetimi bileceğine söyleniyorsun," dedi, ayağının altındaki topu tek bir hamle ile eline aldığında kolunun altına sıkıştırdı. "sen biraz nankör olabilir misin?" söylemleri arasında yer edindi gülümsemesi, beni ciddiye bile almadığı aşikardı.

"Çok konuşma, at şu topu hadi." ellerimi birbirine çarptım.

"Yok, yok vallahi sen benim kıymetimi bilmiyorsun." gülüşleri arasında sarf ettikleri bana da karıştı, attığı topu ufak kıkırtılarım arasında tutamazken söylediği bu saçma isyana gülmek ile yetindim.

Gidiyordu.

"Ahu!" dedi heyecanla odanın kapısını aralayarak içeriye daldığında. Boş bulunup bacaklarımın arasına dolanan pike ile geniş yataktan aşağıya düşmüştüm. Yüzüme dağılan saçlarım ile onu seçemezken korku ile baktım yüzüne.

"Ne oldu?" yüreğim ağzıma gelmişti, o nasıl bir odaya girişti?

"Sonuçlar açıklanmış." bacaklarıma dolanan pikeyi çözerek yerimden kalktım güçlükle.

"Baktın mı?" belli belirsiz başını salladı, avuçlarımdaki ısı anbean artarken gerginliğin hükmü ele aldı. "Neresi, kazanmış mıyım?" sesim titriyordu, kendimi yatağın ucuna bırakmamak için çok zor tutuyordum.

DİLRUBÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin