Kabuslar, anılar ve zehirli düşler.
14 Ağustos 2005
Korkuyorum. Öylesine korkuyorum ki artık yaş akıtmak bile canımı yakıyor küçük Ahu. Şu halime baksana, her yerim mosmor. Kemiklerim sızlıyor artık, saçlarım çekilmekten kopuyor hep. Karnımda sızlayan tekme izleri var. Dayanamıyorum, sana iyi şeyler için söz veriyorken canım yanıyor olmasına dayanamıyorum.
Korkuyorum, yalnız kalmaktan, yeniden o karanlık odada kalmaktan korkuyorum. Beni görmezden gelenlerinde bir gün canımı yakacağını düşündüğüm için korkuyorum. Bir başıma buz gibi yerde yatıyorum. O, evde olmadığı zaman beni banyo yapmam için odamdan çıkartıyorlar, o zaman görüyorum vücudumdaki her izi. Çok kötüler biliyor musun? Bana yakışmamışlar, annem ay tenli kızım diye severdi, şimdi her yerim mor ve yeşil renklere hapsolmuş gibi. Annemin okşamaya kıyamadığı saçlarım artık birbirine dolandı, ben bile sevmiyorum onları. O geri geldiğinde beni böyle görsün istemiyorum. Buraya banyo yapmam için getirdiler ama ben yapmak istemiyorum. Su o kadar sıcak ki dayanamıyorum yıkanmaya. Bu yüzden banyo yaptığımı sansınlar diye suyu açtım ve onlar gelene kadar sana nasıl olduğumu anlatmak istedim.
Aslında çokta acıktım biliyor musun? Karnım gurulduyor bunları yazarken, öyle komik sesler çıkıyor ki açlığımı unutuyorum bazen, ama midemde bulanıyor, geçer değil mi hemen? Sende çok acıkıyor musun? Ben bazen acıkıyorum, mesela akşamları aç olduğumda uyuyamıyorum, bazen de sabah kalkamıyorum. Bu yüzden bile kızıyorlar bana, alışmıyorum böyle davrandıklarında, korkuyorum sadece. Ama bunları daha sonra tekrar konuşalım olur mu, şimdi beni almaya geliyorlar.
...
Isıtmıyordu beni olduğum yer. İçine çekildiğimi düşündüğüm koltukta üzerime örttüğüm pike bile kemiklerimi sızlatacak kadar üşümeme sebep oluyordu. Gün doğuyordu, saatler geçiyordu. Ancak ben dün uyandığım yerde bu sabah bir başıma iken gözüme girmeyen bir damla uyku ile yine gecem zehir olmuştu.
Göz kapaklarımın isyanına aldanacak halde değildim, korkmuyordum. Sadece bir başıma, başkasının evinde olmak beni huzursuz ediyordu. Gözlerimi diktiğim duvardan uzun bir süredir ayırmıyordum, sanki kilitlenmişim gibi kendimi çözemezken aklımda gezinen tek bir isim ile parmaklarım arasında sıkıca tuttuğum telefonu neredeyse her on dakikada bir açıp mesaj ya da arama var mı diye kontrol ediyordum.
Hiçbir bildirim yoktu. Kendime dahi açıklayamadığım merakım ile nefeslerim kesilmeye başlamışken nasıl olurda bu kısacık anda her şeyi unutup onu deli gibi merak ediyordum bilmiyorum. Sadece tek bir iyiyim mesajı bekliyordum geceden beri, yoktu. Gideli çok zaman olmuştu. Beni bıraktığı yerden apartmana girişimi kontrol ettikten sonra gözden kaybolmuş ve o saatten beri bir daha hiç görmemiştim.
Aklım ondaydı. Sebepleri oldukça azdı ancak kendimi ikna etmeye çalıştığım şey onu değil Gölge'yi düşündüğümdü.
Ah! Kimi kandırıyorum ki Cesur'dan bir haber gelsin diye bekliyorum. Ve delicesine merak ediyordum. İlk kez bir askerin ardında kalmışım gibiydi hislerim ve ondan haber bekliyordum kendime söylediğim yalanım ile.
Sanki düşünecek başka bir şey yokmuş gibi gün aymaya başladığı andan itibaren bana ve bedenimde gezinen stresli bekleyişime uzun soluklarım eşlik ediyordu. Kendimi çaresiz hissedişime bir çözümüm olmazken harelerimin sızısı ile kırpıştırdım onları. Acıları gün yüzünden eksilmezken koltukta küçücük bir hal aldığımda parmaklarım arasındaki telefonumun orta tuşuna basarak ekranı aydınlattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Acción"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...