Koparılan çiçekler.
Küçük parmaklarım arasındaki kalemi biraz daha sıkı tutarak hayatımda yaptığım en zor şeymiş gibi kağıda yaklaştırdığımda bacaklarımı kalçamın altına almış, oturduğum sandalyede kendimi kaldırdığımda dirseğimi masaya yaslayarak dışarı çıkan dilim ile yüzük parmağımı acıtacak bir sıkılıkta silik yazıların üzerinden geçmeye çalışmıştım. Olmuyordu, sürekli taşıyordu beceremiyordum ben bunu.
"Anne," dedim sitemle elimdeki kalemi masaya bırakarak ona döndüğümde. Yanımdaki sandalyede oturmuş dikkatle yaptığım ödevlere bakıyordu. "olmuyor bunlar, baksana kuyrukları hep farklı yere gidiyor." küçük g harfini yapmak çok zordu, tıpkı dokuza benziyordu.
"Annecim bu kadar uzun tutma kuyruklarını," dedi kalemi ince uzun parmakları arasına aldığında. "bak şimdi, tut sen de kaleminin üzerinden birlikte yapalım." dediğine uyarak elinin üzerine küçük elimi sardığımda kağıda biraz daha eğilmiş çatık kaşlarım ile nasıl yaptığını izlemiştim. "Küçük yuvarlak, aşağı kuyruk ve hafifçe yukarı çizgisi. Bak gördün mü, yapabiliyorsun." dudaklarına kondurduğu sıcacık gülümsemesi ile elini sırtıma sararak okşadı yumuşakça. "Hadi bir tane daha, sonra da çikolatalı sütünü iç, soğumasın." ikilemde kalarak bir kağıda bir de pembe bardağımdaki dumanı tüten çikolatalı sütüme baktım. "Bir yudum içeyim mi?" dedim istekle. Ağzım sulanıyordu bakarken.
"Çok sıcak güzel kızım, ağzın yanar biraz bekleyelim soğusun." omuzlarım düştü.
"Bir şey olmaz, bir tane içeyim sonra hepsini yapana kadar soğur zaten." dışarıda çok hızlı yağmur yağıyordu, annem için ısınsın diye yaptım demişti ama dışarısı daha soğuktu, benim içim neden ısınsın ki? Yanlış biliyordu.
"Üfleyerek iç, küçücük ama." başımı salladım hevesle, sıcak bardağı elleri arasına aldığında bana söylemesine rağmen o üflemiş süt dalgalandığında dudaklarımı bardağa yaslayarak içime bir yudum çekmiştim.
"Yandım!" ellerimle ağzıma hava yapmaya çalıştım. "Anne yandım! Üfle!" bardağı bırakarak ılık nefesini dudaklarıma verdi.
"Annecim yavaş içecektin neden birden çektin?" gözlerim sızlıyordu, çok yanıyordu dudaklarım.
"Anlamadım ki, anne acıyor." burnumun ucu acıdı, ve tutamadığım damlalar yanaklarımdan aktı, hüzne boyanmış hareleri ile baktı.
"Ağlama güzel kızım, geçer şimdi, gel bakayım sen annenin kucağına üfleyeyim biraz daha."
"Ama geçmiyor anne," ellerimle biraz daha rüzgar yapmaya çalıştım. "yanıyor, geçmek istemiyor sanki, söyle geçsin." biraz daha üfledi nefeslerini, narince kavradı çenemi.
"Bana bakın küçük savaşçılar, çabuk kızımın dudaklarından kaybolun yoksa sizi buz gibi suda yok ederim." biraz daha üfledi, yanması azalmıştı ama geçmemişti.
"Anne camı açalım soğuk gelirse giderler belki." çenemi okşadı, tebessümü dudaklarındaydı.
"Üşürsün kardelen çiçeğim, hava epey soğuk bir kerecik çıksan dahi hasta oluyorsun. Hem üflüyorum ben, geçer birazdan." geçerdi, annem üflüyordu, geçeceğini söylüyordu, o zaman geçerdi.
"Bana neden kardelen çiçeğim diyorsun?" bir yudum daha içmek istiyordum çikolatalı sütümden.
"Sevmiyor musun yoksa?" alt dudağım büküldü bilmem dercesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Acción"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...