Deniz'i Anlamak

28 8 30
                                    




Deniz'in beni davet ettiği toplantıya henüz 1,5 saat vardı ve benim dersim bitmişti. Üniversite ile evin arasındaki mesafeyi de hesapladığımda tam da toplantı saatinde benim evde olmam gerekiyordu, bu yüzden annem babamın emrindeki askerleri alıp, okulu basmadan önce eve bir haber vermem şarttı!

Aslında kütüphanede çalışmaya dalıp eve geç gittiğim birçok gün vardı. Ancak bu kez okulda olmayacak, olası bir durumda da aileme ulaşıp ulaşamayacağımı bilmediğim bir yere gidecektim. Bu yüzden herkes için en iyisinin haber vermek olduğuna karar vererek, okuldaki telefona yöneldim. Önümde sadece birkaç kişi vardı, neyse ki, sıra hemen geldi. Telefonu kaldırdım, sırasıyla 5-4-8-1-3-6-2 numaralarını alan kodu da ekleyerek çevirdim. Telefonu açan beklendiği gibi annemdi: "Buyurun?" Evet annem, hiç tanımadığı birini bile 'buyur' edecek bir nezakete sahipti, benim aksime. "Anneciğim bugün eve biraz geç geleceğim. Yıl sonu ödevim için kütüphaneye ihtiyacım var" diyerek gerçekle yalan arasında gidip geliyordum. Evet bugünkü toplantım yıl sonu için oldukça önemliydi, ancak kütüphanenin konuyla hiçbir alakası yoktu! Annem birkaç söylendikten sonra 'çok da geç kalmamam' gerektiğini hatırlatarak telefonu kapattı. Zorlu aşamayı atlatır atlatmaz, kendimi kantine attım. Günün gazetelerine göz atmaya başlamışken, bir yandan da bir şeyler atıştırıyordum. Açıkçası kantin bu saatlerde pek dolu olmaz, rahatsız edilmek istemeyenlerin kaldığı bir alan haline dönüşüverirdi.

Ben dalmış gazete manşetlerine bakarken, arkamdan dokunan bir elle irkildim: evet, bu kesinlikle Deniz'di! "Korkuttum mu?" diye son derece nazik bir gülümsemeyle sordu. Açıkçası korkutmuştu, ama bunu ona söylemeyi doğru bulmadım. "Hayır" diyerek geçiştirdikten sonra, "Hala gelmek istiyor musun?" diyerek ikinci sorusunu yöneltti. Ne laf anlamaz bir şeydi, beni kararlı mı görmemişti yoksa küçümsüyor muydu anlamadım, ama ilk andan aramızı germemek için geleceğimi söyleyerek çantamı toparlamaya başladım. Çekingen bir ses tonuyla bana bir soru daha soran Deniz, "İstersen birlikte gidebiliriz? Yeri bulabileceğini sanmıyorum"dedi. Deniz'in cümlesi biter bitmez anlamıştım; benim kararsız olduğumu düşünmüyor ya da beni küçümsemiyordu, sadece son derece nazik bir şekilde bana eşlik etmeyi teklif ediyordu. Başımla onu onaylayarak harekete geçtim.

Toplantının yapılacağı yer okula yürüme mesafesindeydi. Her bir adımda Deniz'i daha iyi tanıyor, daha iyi anlıyordum. İlk andan itibaren sadece birkaç dakikadır yürüdüğüm birinden çok daha fazlası vardı bende Deniz'le ilgili, tanımışlık hissi! Bilirsiniz değil mi o hissi? Birini daha önce hiç tanımıyor olsanız da ilk konuşmanızdan itibaren içinizde beliren o his, evet Deniz'le yürüdüğümüz ilk birkaç dakikada benim içimde o his belirivermişti!

Ben içgüdüleriyle hareket eden, son derece ilkel bir genç kızdım, en azından o zamanlar... Ağzıma geleni pat diye söylemeyi bilirdim, hatta bu huyumdan dolayı zaman zaman patavatsız olarak da değerlendirildiğim oluyordu. Deniz'in yanında da bunu yaptım ve konuşmanın tam ortasında: "Bu toplantıları niçin yapıyorsunuz?" diye soruverdim. Deniz'in böyle bir soru beklemediği kesindi, ama o, hiçbir sorudan kaçmazdı. Elimdeki ses kayıt cihazına işaret ederek, "Toplantıda onu kullanmayı düşünmüyorsun değil mi?" diyerek, konuyu asıl getirmek istediğim yere bir çırpıda getiriverdi. "Açıkçası bir sorun olmayacaksa kullanmak isterim?" dediğimde yüzündeki gülümseme beni rahatlatmaya yetmişti. Bir yandan yürüyor, bir yandan da her şeyi bildiğini gösterir bir şekilde benimle konuşuyordu: "Amacın ödev yapmak mı? Yıl sonu ödeviniz varmış?" Şaşırmıştım ve bunun yüzümden okunduğuna çok emindim, ama Deniz'in karşısında geri çekilmeye hiç niyetim yoktu: "Aranıza her girmek isteyeni böyle didik didik araştırır mısınız?" Bu kez şaşkınlık onun yüzündeydi.

Bana cevap vermek için çok beklemedi ve hemen konuya girdi: "Aslında evet, aramıza girmek isteyenleri bilmek, yaşadıklarımız düşünüldüğünde hakkımız. Ama hayır, seni araştırmıyordum. Tülin benim komşum ve seninle konuştuğumu görünce senden sonra yanıma geldi. Arkadaşmışsınız ve konunun ödevle ilgili olup olmadığını bana sordu. Ben de böylelikle anladım." Ah Tülin, işgüzar Tülin! Tülin benim sınıf arkadaşımdı ve burnunu sokmaması gereken her şeye sokmaya bayılırdı... Benim ona dürüst davranmıyormuşum gibi hissetmesini istemedim ve bu yüzden açık olmaya karar verdim: "Aslında kısmen evet. Yıl sonu ödevim var ve ben de ülkedeki siyasal gerginliğin aktörlerine bağlı hazırladığım bir yazı dizisi teslim etmek istiyorum. Kısmen de hayır, toplantıya gelmemin tek sebebi bu değil. Aynı zamanda neleri tartıştığınızı, ne konuştuğunuzu da merak ediyorum. Ve sen sormadan söyleyeyim. Yazılmasını istemediğiniz hiçbir şey, o toplantı salonundan çıkmayacak." Deniz'in yüzü rahatlamış, yeniden samimi gülümsemesini takınmıştı. Beni çok bekletmeden cevap verdi: "Ses kayıt cihazı ile ilgili sadece şaka yapıyorum, elbette kullanabilirsin. Zaten toplantıdakilerin duyulmasını istemesek, seni, yani hiç tanımadığım birini davet etmezdim. Bugünkü toplantı yürüyüşün hazırlıklarıyla ilgili. Yürüyüş herkese açık, gazetecilere de. O yüzden sadece doğruları yazmak kaydıyla, ses kayıt cihazını da, toplantıda konuşulanları da kullanabilirsin. Savunduğumuz düşünceleri neye ya da kime karşı durduğumuzu bu ülkede zaten bilmeyen yok. Kaldı ki, meydanlardan haykırıyoruz düşüncelerimizi, sesimizi tüm dünya duysun istiyoruz. Mücadelemiz tam bağımsız ve demokratik bir Türkiye için. Bunları yazman beni ve yol arkadaşlarımı tahmin ettiğinin aksine mutlu eder." Deniz o an farkında değildi ama bana ilk demecini vermişti!

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin