Benim yokluğum Deniz'e iyi gelmiş, hala hatırlamıyor olsa da Suna Teyze ve Sinan'la yeniden bir bağ kurmayı başarmıştı. Gerçekten de yeni anılar oluşturuyor, hayatının rutinine alışmaya başlıyordu. Deniz'in şu meşhur ela gözlerini göreli 10 yılı geçmişti. Acısıyla, tatlısıyla, gözyaşıyla, kahkahasıyla geçen dolu dolu bir 10 yıl... Ancak Deniz bu 10 yılın bir saniyesini bile hatırlamıyordu. Tüm bunları, Suna Teyze'nin bahçesinde çimlere oturmuş birbiriyle oynayan Deniz ve Sinan'ı izlerken düşünüyordum, elimde bir kahve bardağıyla. Sinan'ın beni çağırmasıyla fincanı önümdeki masaya bırakarak, yanlarına oturdum. Sanırım gerçek bir aile gibi geçirdiğimiz nadir anlardan birini yaşıyorduk, o an...
Hafif rüzgarın olduğu bahçede saçlarım birbirine dolaşmış, Sinan'ın işaret ettiği yere bakabilmek için önüme düşen bukle bukle saçlarımı geri almaya çalışıyordum, o an imdadıma Deniz'in eli yetişti.
"İzin verir misin?"
Yapabildiğim tek şey, onu başımla onaylamaktı; zira, kalbim o an, yerinden çıkacak kadar hızlı çarpıyordu. Deniz bana yeniden yaklaşmış ve aylar sonra elini yüzümde gezdirerek, saçlarımı arkaya doğru atmaya çalışıyordu, bu yaşamayı yeniden arzuladığım, hatta çok özlediğim bir heyecandı... Tam da bu yüzden sustum."Tamam, oldu işte!"
"Teşekkür ederim Deniz."
"Rica ederim."O günü gerçek bir aile gibi geçirip, akşam yemeğini de birlikte yedik. Artık vakit, Deniz'in bizi eve bırakma vaktiydi.
"Teşekkür ederiz Deniz."
"Rica ederim. Girebilir miyim rahatsız etmeyeceksem eğer?"
"Gel lütfen. Sen geç, ben Sinan'ı yatırıp geliyorum."
Sinan yolda uyuyup kalmış, eve gelene dek dayanamayacak kadar çok yorulmuştu. Sinan'ı yatırıp, baş ucundaki gece lambasını açtıktan sonra iki kahve yapıp bahçede beni bekleyen Deniz'in yanına gittim. Hala tütün sarıyor, tütün içiyordu. Belki geçen 10 yılda çok şey değişmişti ama Deniz'in birçok alışkanlığı hala aynıydı. Arka bahçeye çıkan mutfak kapısında dikildim ve onu izlemeye başladım."Yardım etmemi ister misin?"
"Hayır halledebilirim. Ben sadece seni izlemeye dalmışım, şu an beni geçmişteki bir ana götürdü."
"Tütün uzun zamandır hayatımdaymış, annem de anlatıyor ara ara."
"Evet öyle."
Elimdeki kahveyi ona doğru uzattım."Ne geldi aklına? Neyi hatırladın yani?"
"Bana ilk tütün sarıp uzattığın an. Resmî olarak ilk tanıştığımız gündü. Bir toplantı sonrası bahçede konuşurken uzatmıştın."
"İster misin sarmamı?"
Deniz'i başımla onayladım. Onca şey yaşamış, ancak hala ilk karşılaştığımız andaymış gibi kalabilmiştik; Deniz, tütün sarıyor, ben ise, hayran hayran onu izliyordum. Bana uzattığı sarılmış tütünü alıp yaktım."Aslında biraz seninle konuşmak istedim, Sinan ve annem yokken."
"Tabii konuşalım, dinliyorum."
"Biliyorum istediğin gibi yaklaşamıyorum sana. Belki geçmişimizi hatırlamadığımdan, belki de daha önce nasıl hissettiğimi bilemediğim için şu an ne hissedersem hissedeyim yeterli gelmeyecek gibi düşündüğümden... Ama seni, daha doğrusu sizi ihmal etmek istemiyorum. Ne yaşamış olursak olalım, ister hatırlayayım ister hatırlamayayım, değişmeyecek tek şey, bu; bizim aile olmamız. Bu yüzden hatırlamayı beklemek istemiyorum Asena. Ailecek vakit geçirelim istiyorum, sen, ben ve Sinan."
"Geçiriyoruz zaten Deniz, bugün de geçirdik."
"Öyle değil. Bize ait yeni anılar biriktirebileceğimiz daha geniş zamanlardan bahsediyorum. Annemin de olmadığı anlar olabilmeli hayatımızda, oğlumuz için bunu yapabiliyor olmamız gerekiyor."
"Sanırım haklısın. Tamam olur, yapalım bir plan."
"Biz tatil yaptık mı mesela hiç birlikte?"
İstemsizce gülümsedim."Denizciğim bizim o kadar kafamızın boş olduğu ya da ilişkimizi doya doya yaşadığımız bir dönem olmadı maalesef. O yüzden hayır, ne Sinan'la ne de Sinansız hiç tatil yapmadık."
"Ama Sinan sık sık yüzmeyi çok sevdiğinden bahsediyor bana. Sanırım sizin tatilleriniz bensizdi..."
En zor anlar Alparslan'la yaşadığımız geçmişi anlatmaktı Deniz'e, hele ki hiçbir şey hatırlamıyorken.
"Evet, Sinan yüzmeyi çok seviyor. Açıkçası Sinan'ı hiçbir şeyden mahrum etmeden büyütmek için çok çaba sarf ettim, daha doğrusu ettik. Alparslan da ben de boş zamanlarımızın tamamını Sinan'la geçirdik."
"Yani oğlumun tüm tatilleri bensiz, Alparslan'la öyle mi?"
"Evet öyle ve ben bunun için gerçekten çok üzgünüm."
"Tamam olan olmuş ve artık geçmişi geride bırakmalıyız, hatta belki de bu hafıza kaybı buna işaret ediyordur bize. Senin için de sorun olmayacaksa birlikte kısa bir tatil yapalım. Sinan'ım benimle de güzel anıları olsun istiyorum."
"Elbette Deniz, buna engel olacak değilim."
"Teşekkür ederim."
Deniz'in yaşadığı hafıza kaybı, onu olgunlaştırmıştı da. Belki de artık bana karşı eski hisleri olmadığı için kıskanmıyor, her şeyi daha sakin karşılayabiliyordu. Açıkçası buna sevinebiliyor sayılmazdım, zira o zamanlar kızsam da, itiraf etmeliyim ki, Deniz'in beni kıskanması çok hoşuma gidiyordu.Deniz'in aile gibi davranma önerisiyle birlikte hafta sonunu Ada'da geçirmiş ve son derece keyifli anlar yaşamıştık. Yeni anılarımız oluşuyor, gitgide birbirimize ısınıyorduk; ancak, aramızdaki his gerçek olmaktan çok uzaktaydı, Deniz'in aşkı, hafızasıyla birlikte gitmiş, yüreğinin derinliklerine kadar gömülmüş ve aramızdaki hissi gerçek olmaktan çok uzaklaştırmıştı. Biz bir aradaydık, ama biz, eski biz değildik!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Historical Fiction80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...