Alparslan'ın kalkmasının ardından kantine doğru yönelen Deniz, ikimize birer çay daha alarak, yeniden masaya geldi ve aklındaki soruyu doğrudan bana sordu: "Demek tanışıyorsunuz Alparslan'la?"Deniz'in sorusu sıradan bir merak sorusu değildi. Tam aksine nereden ve nasıl tanıştığımızı en ince detayına kadar bilmek istediği, gözlerini bir an olsun üzerimden çekmemesinden son derece belliydi. Ben de merakını gidermek için son derece ayrıntılı bir cevap vermeye başladım:
"Evet, tanışıyoruz. Babam ve Alparslan'ın babası Muzaffer Amca Van'da birlikte görev yapmışlar. O dönem annem Şanlıurfa'da görev yapıyor ve bana hamileymiş. Annemin doğumu yaklaşınca babam Şanlıurfa'ya geçiş yapmış; Alparslan'ın babası ise eşi ve çocuğunu annesinin yanından getirterek Van'da görev yapmayı sürdürmüş. O zaman için yolları ayrılsa da görüşmeyi hiç kesmemişler. Hatta yazları buluşup, birlikte tatil yaptığımız dönemleri de hatırlarım. Aslında Alparslan ile büyüdüm desem yeridir. Ama samimiyet dersen, onun için net bir şey söyleyemem. Çünkü Alparslan, her şeyimi paylaştığım arkadaşlarımdan biri değildir."
"Peki ya ödevin, gerçekten benimle onun röportajını aynı habere almayı düşünmüyorsun değil mi?"
"Elbette düşünüyorum. Konu sen ya da Alparslan değil, konu temsil ettiğiniz topluluklar ve idealleri. Ve sen de biliyorsun ki Alparslan da bir öğrenci hareketi lideri."
"Bilirim bilirim. Ben onu da, Ahmet'i de, onlar gibileri de çok iyi bilirim!"
Son cümlesinin hemen ardından yerinden kalkmış ve toparlanmaya başlamıştı. Toparlanırken yüzüme bakmadan konuşmayı sürdürdü: "Benim bu konuyu topluluktaki diğer arkadaşlara danışmam lazım, bu benim tek başıma verebileceğim bir karar değil." Ben başımla onu onaylarken, o konuşmayı sürdürüyordu: "Kusura bakma dersim var, ben sana haberle ilgili olarak Tülin'le kararımızı bildireceğim" diyerek, yanımdan uzaklaştı. Yüzüme bakmadan, bir görüşürüz bile demeden yanımdan öylece uzaklaştı. Deniz gittiğinde hala önümdeki çaya bakıyordum. İlk derse girmeyerek, sabah almış olduğum gazetelerin manşetlerini bilmem kaçıncı kez tarayıp, oturduğum yerden saatlerce kalkmadım. Deniz'in saygısız tavrı beni gerçekten üzmüştü ki, konuşmamda onu kıracak tek bir kelime bile kullanmamıştım. Gazetelerin manşetlerine bir kez daha göz atarken Tülin'in sesiyle irkildim: "Neredeydin sen?" Sahi 'Neredeydim ben?' Deniz'in bana olan tavrında neden takılıp kalmış ve bıraktığı masadan bir adım öteye gidememiştim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Fiksi Sejarah80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...