Ertesi gün beni uyandıran bir telefon sesi değil, Tülin'in meraktan patlayacak gibi büyümüş ve kapımın hemen önünde dikilen gözbebekleriydi. Annemle biraz muhabbet ettikten sonra izin isteyerek Tülin'le evden ayrıldık. Ancak benim rotam kesinlikle üniversite değildi!
Tülin'e yol boyunca her şeyi ayrıntılı bir şekilde anlattıktan sonra asıl meseleye geldim
"Tülin beni bugün idare edebilir misin?"
"Derse gelmeyecek misin?" Tülin'in şaşkınlıktan patlayacak gibi büyümeye devam eden gözleri artık yuvalarına sığmıyordu. Ancak Suna Teyze ile görüşmek zorunda olduğumu anlatmamla birlikte tüm merakı giden Tülin, beni idare etmeyi kabul etmiş ve benden ayrılarak üniversitenin yolunu tutmuştu.Suna Teyze'nin hukuk bürosunun önüne geldiğimde saat 10.30'u biraz geçmişti. Adresi dün bana vermiş olduğu kartvizitten bulmak baya zor olduğu için büronun bulunduğu işhanının giriş katında yer alan Suna Teyze'nin adının yazdığı tabelayı görünce derin bir nefes almış ve rahatlamıştım. Sıra üçüncü kata çıkarak, kapıyı çalmaya geldi. Parlak mermer merdivenleri hızla çıkarken geldiğimi fark ederek büyük ceviz rengi kapının önünde durdum. Tabelada yazan 'Av. Suna Aydın' yazısıyla da doğru yerde olduğumdan emin olduktan sonra kapıyı tıklattım. Kapıyı açan iri gözlü bir kızdı. Oldukça suratsız olan bu kız, Deniz ile kantindeki tanışmamızdan önce bana broşür uzatan genç kadına ne kadar da benziyordu. Hayır, bu bir benzerlik değil, kesinlikle oydu!
Cana pek yakın görünmediği gibi selam vermek için uzattığım elimi de zorla sıktığını göstermekten çekinmeyen iri gözlü kız, eliyle beni Suna Teyze'nin odasına doğru yönlendirdi. Odanın kapısı açık olmasına rağmen kapıyı tıklatarak içeri girdim. Ayakta beni karşılayan Suna Teyze, kocamanca bana sarılarak masanın önündeki koltuğu gösterip, oturmamı söyledi. Oturduktan hemen sonra içeri giren Deniz'i henüz fark etmiştim. Selam vermek için ayaklandım ve elimi uzatırken, "Burada olacağını bilmiyordum" diyerek, beklenmedik bir karşılaşma olduğunu hissettirdim. Elimi sıkan Deniz ise, "Ben de okulu ekeceğini bilmiyordum" diyerek, benden beklemediği davranışlar görmeye başladığını ima ediyordu. Aradaki gerginliği sezen Suna Teyze, Deniz'e de oturması için işaret ederken, adının Gülten olduğunu öğrendiğim beni karşılayan genç kadından müsade istedi. Gülten'in çıkmasıyla birlikte konuşmaya başlayan Suna Teyze, bir bana bir Deniz'e bakıyordu:
"Asenacığım yeri tespit ettik. Şu an naaş aranıyor. Haber geldikten sonra çıkacağım. Ancak çıkmadan önce seninle konuşmak istediğim bir şey var."
"Tabii Suna Teyze, dinliyorum."
"Bizim için yaptığının anlamını bilemezsin. Öncelikle bunun için teşekkür ederim. Dün akşama gelirsek, Deniz'in tavrı hiç hoş değildi. Onun adına senden özür dilerim. Eminim o da sakince düşününce sana sesini yükselttiği için pişman olacaktır."
Deniz kafasını yerden kaldırmıyor, Suna Teyze'nin söyledikleriyle utandığını göstermekten de kaçınmıyordu. Ben de sessizdim. Çünkü özür dilemesi gereken kişi Suna Teyze değildi. Sessizliği bozan Suna Teyze, bize çay getirme bahanesiyle odadan çıktı. Konuya giren Deniz'in sesi oldukça kısıktı."Evet sanırım annem haklı. Sana bir özür borçluyum."
"Deniz..."
"Bölme lütfen, beni dinle. Benimle mücadele etmek istemediğini sanıyordum. Ama dün o adresle gelmen, anlattıkların, yaptıkların zaten benim için başlı başına mücadele etmendi. Açıkçası seni anlamakta zorlanıyorum Asena."Deniz, cümlesi bittikten sonra cevap vermemi bile beklemeden ayağa kalktı, üstelik bu bir özür değildi. Hatta ses tonu bu kadar düşük olmasa azarlandığımı bile düşünebilirdim. Tam kapının önüne geldiğinde arkasına dönen Deniz, "Teşekkür ederim yaptığın fedakarlık için, ben yapamazdım" diyerek, yine cevap vermemi bile beklemeden odadan çıktı. Evet, bu bir özür değildi; Deniz bana kesinlikle sitem ediyordu!
Deniz'in sözlerinin ardından akmaya başlayan gözyaşlarımı silemeden elinde iki çayla içeri giren Suna Teyze'ye yakalandım. Çayları masaya bırakan Suna Teyze, kendi yerine geçerek çekmecesinden çıkardığı peçeteyi bana uzattı. Ben gözyaşlarımı temizlerken masasında duran bir fotoğrafa dokunarak konuşmaya başladı:
"Ah bu erkekler! Hep bizi ağlatır, ağlattıktan sonra da ağladığımız için bizi suçlar..."
Ne kadar da haklıydı...
![](https://img.wattpad.com/cover/369181681-288-k547263.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Historical Fiction80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...