Son Bir Şans

2 0 0
                                    

"Suna Teyze iki gündür zahmet veriyoruz sana. Her şey için teşekkür ederiz. Ama Sinan'la daha çok vakit geçirmek isterseniz her zaman bize uğrayabileceğinizi bilmelisiniz."
"Buna sen mi karar veriyorsun?"
"Yasal olarak evet Deniz."
"Oğlumu nüfusuma alacağım!"
"Böyle bir şey Asena istemediği sürece olmayacak!"

Bu diyalog parkta oynamaya devam eden Sinan'ın sadece birkaç yüz metre ötesinde Alparslan ile Deniz arasında geçiyordu.
"Beyler sizin ego yarışınız az ötede devam edebilir. Ancak ben bir uzmana danışmadan ne diyeceğimi bilmediğin oğlumun aile krizinin ortasına düşmesini istemiyorum. O yüzden ya başka yerde kavga edin ya da Sinan'la oynamayı, şu anın tadını çıkarmayı deneyin."
Benim sözlerimden sonra beylerin yarışı bu kez Sinan'la kimin daha çok eğleneceği yarışına dönmüş, ikisi de oğluyla oyuna dalmıştı. Biz hala Suna Teyze ile parktaki bankta yan yana oturuyorduk.

"Doğru olanı yaptın Asena, inan bana."
"Emin değilim Suna Teyze. Deniz tam devam etmeye karar vermişken böyle bir sorumluluğu ona yüklemek doğru muydu hala emin değilim..."
"Ah benim güzelim, bu mu devam etmiş adamın hali? Gözünü senden alamıyor nedense ne zaman karşı karşıya gelseniz... Ben hiç böyle devam etmiştik görmedim açıkçası."
"Suna Teyze sana bir şey sormak istiyorum, samimiyetimize güvenerek."
"Elbette canım benim, sor tabii."
"Suzan'la nasılsınız? Onla da bu kadar iyi mi anlaşıyorsunuz?"
Bir kahkaha patlatan Suna Teyze, bana biraz daha yaklaşarak konuşmaya başladı.
"Sen Deniz'i değil de beni mi kıskanıyorsun?"
"Açıkçası olabilir... Bir şey itiraf edeceğim ama bunu kimseyle paylaşmak yok!"
Suna Teyze beni başıyla onaylıyordu.
"Alparslan çoğu zaman Deniz'i aratmadı, duygusal manada değil elbette. Ama yanımdaki Alparslan yerine Deniz olsaydı da Sinan'la olan diyaloğu bu kadar iyi olurdu sanırım. Her şeyden önce gerçek bir baba oldu. Belki Deniz'in yerine birini koydum, ama senin yerine birini
koyamadım. Açıkçası Alparslan'ın annesi ne kadar tatlı bir kadın olsa da böyle bir samimiyet yakalayamadık. Sanırım bu yüzden aramızdaki diyaloğun bu kadar gelişmesindeki etken senin tavrın mıydı, merak ediyorum."
"Kısmen evet kısmen hayır güzel kızım. Biz birbirimize çok benziyoruz ve bu yüzden sanırım ilişkimiz bu kadar gelişti. Soruna gelince, hayır Suzan'la sıkı fıkı bir diyalog kuramadım ne yazık ki, belki de suç benim. Ben de senin yerine kimseyi koymak istemiyorum!"
Suna Teyze'ye kocamanca sarıldım, en azından Deniz'in aksine benim yerime birini koymamıştı!

O gün yemeği Suna Teyze'de yemiş, Sinan'ın yorulup uykusu gözünden akmaya başladığında eve dönmüştük. Sinan'ı yatağına yatırdıktan sonra Alparslan'ın yanına, salona döndüm. Muhtemelen ikinci bardak viskisini içen Alparslan'ın keyfi yerindeydi; ben de kendime bir bardak viski alarak dizinin dibine oturdum, bir kolum bacaklarındaydı.
"Sana teşekkür ederim, Deniz'e rağmen yanımda kaldığın, bu aileyi benden almadığın için..."
"Asıl ben teşekkür ederim Alparslan, her ihtiyacım olduğunda yanı başımda olduğun için!"
"Sence aramızdaki bu şey, minnet mi? Deniz'in de sıkça yüzüme vurduğu gibi!"
"Dürüst olacağım, kısmen evet, sana duyduğum minnet o kadar büyük ki, kimse, hiçbir şey bunu değiştiremeyecek. Ama kısmen hayır, çünkü aramızda sevgi ve saygının olduğu da bir gerçek. Hem zaman bize sevgi ve saygının aşktan daha büyük olduğunu göstermedi mi?"
Alparslan ile uzun süre sonra bu kadar derin bir muhabbet ediyor ve kendimizi muhabbetin akışına bırakmış gidiyorduk. Yeterince içtiğimi anladığım anda ayağa kalktım, yavaşça Alparslan'ın kucağına oturdum ve elindeki viski bardağını alarak, koltuğun yanındaki sehpaya bıraktım. Alparslan'ın şaşkın olduğu bana attığı bakışlardan belliydi. Üzerimdeki sabahlığın kuşağını çözerek üstümden yavaşça yere bıraktım, biliyordum Deniz bunu yaptıysa ben de yapabilir, istersem önüme bakabilirdim. Ancak Alparslan aynı fikirde değildi.

"Ne yapıyorsun Asena?"
"Bu evliliği gerçek bir evliliğe dönüştürmeye çalışıyorum..."
"Bu şekilde mi? Sarhoşken mi?"
"Ne fark eder? Bunu artık yapmalıyız!"
"Hayır, hayır. Sen gerçekten istemeden bunu yapamayız, kaldı ki bizim evliliğimiz artık gerçek. Sen her şeye rağmen buradasın. Benim bunun için acele etmemi gerektiren bir durumum yok, bekleyebilirim."
Ancak Alparslan'ın tüm çırpınışları boşunaydı, çünkü ben kafama koymuştum, bu sabah Deniz'e vermiş olduğum sözü tutacaktım! Yavaşça gömleğinin düğmelerini açmaya başladım, ancak Alparslan hala ikna olmuş değildi.
"Asena yapma ne olur! Kendimi tutamamaktan çok korkuyorum..."
Elimle ağzını kapatıp, devam etmesini engelledim. Tam gömleğini tamamen çıkarmışken önce cama gelen bir taş sesi, ardından da bağıran Deniz'in sesiyle irkildim. Hızla Alparslan'ın kucağından indim ve cama doğru yöneldim, benimle birlikte üst bedeni çıplak kalan Alparslan da cama gelmişti.

"Artık yeter. Bu böyle her gün evi falan basamaz, polisi arıyorum!"
Ben sadece gülüyordum, çünkü Deniz'in neden burada olduğunu biliyordum...
"Sen neden gülüyorsun? Hoş mu gerçekten yaptığı?"
"Hayır, hayır tabi ki değil! Sadece sinirim bozuldu, çünkü ben bugün Deniz'e hayatıma devam edeceğimi, evliliğimin gerçek olması için çabalayacağımı söyledim."
"O da evimizi basıp buna engel olmaya çalışıyor öyle mi?"
"Sanırım öyle!"
Polisi aramak için telefona giden Alparslan'ı durdurdum.
"Ben hallederim, bırak bana."
"Sen önce üstüne bir şey giy lütfen! Dikkatimi dağıtıyorsun, kaldı ki şu manzaranın Deniz'e neler hatırlatacağını düşünmek elimden istenmeyen bir kazanın çıkmasına neden olabilir!"
Alparslan'a hak vererek, yerde olan sabahlığımı üstüme geçirdim. Sonra hızla aşağıya inerek kapıyı açtım, hemen ardımda üst bedeni çıplak Alparslan'ın olduğundan habersiz bir şekilde...

"Ne yapıyorsun Deniz burada? Sarhoş musun sen?"
"Bana sakın yaptığını söyleme!"
"Neyi?"
"Bana sabah söylediğin şeyi yaptığını sakın söyleme! Yine geç kaldığımı söyleme!"
"Deniz yeter bu kadar! Asena bir karar verdi ve benimle kalıyor. Her kafan estiğinde evimizi basamazsın!"
"Alparslan bu işe karışma! O kadar iyi biliyorsun ki, istediğinin, sevdiğinin sen olmadığını..."
"Açıkçası sen gelene kadar tam tersini düşünüyordum..."
"Ne diyorsun sen be?!"
Alparslan'ın üstüne saldırmak için harekete geçen Deniz'i bedenimle durdurdum.

"Alparslan lütfen yukarı çık ve Sinan'ın uyanıp uyanmadığını kontrol et. Deniz'le benim konuşmam gerekiyor. Belli ki siz bunu beceremiyorsunuz..."
Zorlamamla ikna olan Alparslan Sinan'ın odasına yöneldikten sonra, Deniz'i arka bahçeye yönlendirdim.

"Evet, anlat Deniz, benden, bizden ne istiyorsun?"
"Seni, seni ve oğlumuzu, kaybettiğimiz yılları... Çok açık değil mi bu?"
"Deniz... Evlenmek üzeresin, farkındasın değil mi bunun?"
"Asena sana yemin ediyorum bitti o mesele. O karar, senin devam ettiğini sanarak aldığım bir karardı. Şimdi söyle devam ettin mi, onunla oldun mu?"
"Hayır Deniz. Ama istemediğim için değil, sen ortalığı karıştırdığın için olmadım. İlk fırsatta deneyeceğim yeniden."
"Yapma, bunu bize yapma ne olur! Sadece son kez tut elimi, bize son bir şans daha ver. Bunu hak etmiyor muyuz?"
"Etmiyoruz Deniz, kesinlikle hak etmiyoruz! Sen önce mahkemeni çöz, ben de şartlarımızı eşitleyeyim...."
"Buna dayanamam Asena!"
"Ama benim dayanmamı istiyorsun, öyle mi?"
Yerinden kalkarak dizlerime kapanan Deniz, sabahlığımın kuşağını çözerek dizlerimi ortaya çıkarmış ve kafasını dizlerime koyduktan sonra konuşmaya başlamıştı.
"Ne olur bize bir şans ver. Son bir şans..."

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin