Suna Teyze ile kalmaya devam ettiğim o günlerde kafam da kalbim de iyice karışmıştı; ne kimi istediğimi biliyordum, ne de bu çocuğu nasıl büyüteceğimi... Ancak bu karışıklık çok uzun sürmeyecekti...
Hamileliğimin ilk üç ayı geride kalmış ve geçen bu süre zarfında Alparslan her an yanımda olmaya özen göstermişti, tıpkı Sinan'ın hamileliğinde olduğu gibi. O gün de tam bu yüzden Suna Teyzelerdeydi.
"Elimi koyabilir miyim karnına?"
Deniz'in öksürüğü ile istemsizce gülümsemiştim, seneler geçmişti ve iki genç adam hala söz konusu ben olduğumda küçük bir çocuk gibi davranıyordu...
"Elbette Alparslan, bu çocuk bizim. Her aşamasına tanık olmak da senin hakkın..."
Sözümle birlikte yanıma yaklaşan Alparslan, elini karnıma koydu; ancak bu ona yetmemişti ki, başını karnıma koyarak kulağını göbeğime dayadı ve dizime uzandı.
"Alparslan abartmasan mı acaba daha 3 aylık bebek sonuçta. Ne duymayı bekliyorsun?"
"Deniz izin ver şu anın tadını çıkarayım. Hem sen neden rahatsız oldun? Benim bilmediğim bir yakınlaşma mı var aranızda, zira Asena hala benle evli de..."
Bu soru Deniz'e olsa da yanıt vermesi gereken bendim...
"Hayır Alparslan, Deniz'le aramda bir şey yok. Boşanmadan da kimseyle aramda bir şey olamaz, senin aksine..."
Alparslan huzursuzlanmış, yattığı yerden doğrulmuştu.
"Kaç kere daha özür dilemem gerekiyor Asena? Pişmanım işte görüyorsun..."
"Yetmiyor Alparslan. Sen sadece bizim ailemizi almadın elimizden, doğmamış bir bebeğin ailesini de aldın..."
"Alan sensin, ben buradayım ve hiçbir yere gitmiyorum..."
"Ne yapmalıydı? Seni affetmeli mi?"
"Deniz, ilk kez beni mahvedecek bir şey yakaladığını biliyorum. Ama ortada bir bebek var... Ne olur biraz anlayışlı ol, lütfen!
Deniz derin bir nefes aldı.
"Bak Alparslan, hayatım boyunca tek aşık olduğum kadını elimden aldın, bir şey demedim, diyemedim... Zira geç kalmıştım. Yetmedi sana elimden oğlumu aldın, evet sana sonsuza dek minnettar olacağım yaptığın babalık için. Ama onu da aldığın gerçeğini değiştirmiyor bu... Şimdi Asena yeniden hamile ve bu bebeğin kimden olduğu inan umurumda değil. İnan şu an desin, şu an evlenirim Asena'yla; hala o kadar çok aşığım. Ve o bir karar verdi, seni istemiyor hayatında. Bu yüzden seni mahvetmiyorum, bunu hatırlasın diye, ona ara ara bunu hatırlatıyorum; hepsi bu..."
Alparslan, Deniz'e sadece kızgın değildi, belki de baba olacak olmak ona, Deniz'in bebeğini elinden almış gibi de hissettiriyordu; bunu yüzünden okumak çok zordu.
"Özür dilerim Deniz, sadece Asena yalnız kalmasın istemiştim. Ama şu an ile o zaman bir değil, şu an ben buradayım ve bu bebeğin babası benim. Senin çıkıp geldiğin dönemlerin aksine benim aklımda bir gram bile şüphe yok, bu bebek bana ait. Asena benimle olmak istemeyebilir ama belki zamanla fikri değişir... O zamana kadar burada olacağım, sadece söylediğim bu!"
Hala benim için birbirlerine meydan okuyorlardı, ancak benim kalbim sadece biraz yalnız kalıp, ne istediğini anlamak istiyordu.
"Evet beyler. Sizin aksinize ben çok karışığım. Bu saatten sonra seninle olamam Alparslan, ama seninle olmak istediğim noktasında da çok emin değilim Deniz. Zira birine ihtiyacım varmış gibi gelmiyor artık bana. Ben bunu yalnız yapmalıyım. İyi ki yanımdasınız, ama yalnız olmalıyım; ilkinde de böyle olmalıydı... Aynı hatayı yapmak istemiyorum."
İkisi de beni anlamış ama biraz kırılmış görülüyordu. O geceki çekişme Sinan'ı uyutan Suna Teyze'nin geri dönüşüyle yarıda kaldı. Ancak Alparslan'ın hala söyleyecekleri olduğu kesindi. Saatlerce kendisini tutan Alparslan, giderken içindekileri dökmeye başlamıştı, kapının hemen önünde...
"Asena biliyorum beni affetmeyeceksin, seni o kadar tanıyorum. Ama böyle başkasının evinde, hele ki benimle evliyken Deniz'in olduğu evde olmaz... Bu çocuk doğana kadar eve dön ne olur, sana yalvarıyorum..."
"Olmaz Alparslan, ben o evi, o hatıraları istemiyorum!"
"Başka bir çözüm bulalım..."
"Ne gibi?"
"Adaya bayıldığını biliyorum. Annem haberi aldığında Ankara'daki evi sattığımızda bankaya yatırdığı parayı sana Ada evi almak için kullanmak istedi. Ben uygun olmayacağını, yani istemeyeceğini söyledim. Ancak annemi bilirsin, ısrarı sever ve bu konuda kafası oldukça net gibi duruyor. Uygun görürsen o evi alalım ve oraya geç. Ne dersin?"
"Hayatta olmaz derim Alparslan! Anlıyorum torunu için yapıyor bunu, ama olmaz. Bu çocuk doğar doğmaz biz boşanacağız, çocuğu doğurmak istemem seninle barışacağım anlamına gelmiyor; bunu biliyorsun..."
"Bunu biliyorum, inan bana seni o kadar iyi tanıyorum. Ama bu çocuk bizim, bunun için bir şeyler yapmasına izin ver. Asena, annem artık yaşlandı. İçinde torunu için bir şey yapamamış olma hissiyle mi yaşasın istiyorsun?"
"Elbette bunu istemiyorum Alparslan. Ama bu kabul edilebilir bir şey değil. Üzgünüm, annen için..."
Düşünüyordu, Alparslan'ın bir çözüm bulmak istediği belliydi...
"Tamam sen bul bir ev Asena. Böyle ne kadar daha Suna Teyze'de yaşayacaksın? Tamam, Deniz'in aksine onu çok seviyorum, ama burada bu şekilde uygun değil. İnan bana biri duysa, görse çok zor durumda kalırım..."
"Tamam bu konuda haklısın... Olur ben bir ev bakayım, en azından bu konuda anlaşabiliriz."
"Teşekkür ederim..."
Tüm itirazlarıma rağmen saçımdan öpen Alparslan oradan ayrıldı. Döndüğümde yeni ev kararımı açıklamam gereken bir Suna Teyze vardı.
"Suna Teyze..."
"Efendim canım..."
"Bana harika bakıyorsun, ama artık kendi hayatımı kurma vakti."
"Asena istediğin kadar burada kalabilirsin..."
"Biliyorum Suna Teyze. Ama artık kendi yaşamımı kurmalıyım, neredeyse 3 aydır sendeyim."
"Bunu sen mi istiyorsun Alparslan mı?"
"Bunu ben istiyorum Deniz. Evet Alparslan da rahatsız, elbette Suna Teyze'den değil; senden... Ama önemli olan benim ne istediğim ve ben kendime yeni bir yaşam kurmak istiyorum. Eninde sonunda olacak bir şeyi ertelemek istemiyorum."
"Sen istiyorsan ayrı..."
"Tamam güzel kızım buluruz bir yer, ama bana uzak olmasın. Aklım sende kalır, hele ki böyle bir haldeyken..."
Başımla Suna Teyze'yi onayladıktan sonra muhabbeti noktaladım. Hemen ertesi günü bir ev bakmaya başladım. Ancak bulduğum hiçbir evi Alparslan beğenmiyor, küçük buluyordu ve ilginç bir biçim de Deniz de...
"Beyler neden benimle sürekli ev bakıyorsunuz onu bile bilmiyorum! Ama burası 6'ncı ev ve siz hala bir sürü kusur buluyorsunuz. Yaşayacak olan benim!"
"Ve oğlum..."
"Ve yeni doğacak bebeğim..."
"Tamam pes ediyorum. Ne istiyorsunuz benden?"
"Annemde kalabilirsin hala?"
"Ya da annemin almak istediği Ada evine izin verebilirsin?"
"İkisi de olmaz beyler. Anlıyorum çocuklar sizin, ama bu benim hayatım. İkinizin de annesinden bir şey istemiyorum!"
"Eve dön, evden ben gideyim o zaman?"
"Alparslan defalarca söyledim... O eve dönmek istemiyorum. Oranın her köşesinde bizim anılarımız var. İstemiyorum bunu..."
"Bana taşın?"
"Ah Deniz... Henüz boşandın ve ben senle olmak isteyip istemediğimi bile bilmiyorum; üstelik evliyim. Biraz makul seçenekler sunsanız mesela bana?"
"Asena kesinlikle haklı!"
"Sen deyince değil, ben deyince mi haklı Alparslan?"
"Kavga istemiyorum, bu evi tutmak istiyorum!"
"Şöyle yapsak, ilk evimizden kiracı çıksa ve sen girsen? Söz veriyorum kiracı mağdur olmayacak, Galata'daki eve geçecek?"
Aslında ilk ev olurdu, o bizim sahte evliliğimizin mutlu günlerine aitti.
"Bilmiyorum Alparslan. Olabilir ama orada da birçok anı var..."
"Bizim en mutlu anılarımız... Orası Sinan'ın büyüdüğü ev, onun için de iyi olur. Çocuğun düzeni bizim gelgitlerimiz yüzünden altüst oldu."
Haklıydı, bu kadar gelgitten etkilenen, sürekli olarak düzeni değişen tek kişi Sinan'dı. İstemsizce Deniz'e baktım.
"Alparslan haklı olabilir. Büyüdüğü eve dönmek, Sinan'a şu ara en iyi gelen şey olabilir."
"Tamam diyelim ki ben başladığım yere geri döndüm, kiracılar da Galata'daki eve. Sen nereye gideceksin Alparslan?"
"Ben başımın çaresine bakarım Asena. Ama sen, sen bu evde olmaz!"
"Olmaz öyle, önce ne yapacağını bilmeliyim..."
Alparslan bana doğru yaklaştı ve her zaman yaptığı gibi saçıma bir öpücük kondurdu. Deniz'in yüzü bariz rahatsızdı...
"Beni mi düşünüyorsun sen?"
"Hayır! Bebeğimin babasını düşünüyorum! Fazla cıvıtıyorsun Alparslan bence..."
"Bence de..."
"Deniz, Asena seninle olmayı kabul edene kadar bu hikayede yerin yok! Anlamıyor musun?"
Araya girmem şarttı, bu yüzden Alparslan'a o güne dek yapmadığım bir şeyi yaptım ve ona meydan okudum.
"Ben Deniz'i hayatımın hiçbir döneminde yok saymayacağım... O benim için her zaman kıymetli olacak Alparslan, lütfen buna göre davran!"
Bu esnada Deniz'in koluna girmiş, başımı onun omzuna yaslıyordum...
"Yapma şunu bana. Gözümün önünde Deniz'i seçme..."
"Önce sen başkasını seçtin!"
"Aynı şey değil..."
"Neyse ne... Ben yalnız bir hayat istiyorum beyler. Ayrıca boşanmadan ya da bu bebeği doğurmadan hayatımda kimseyi de istemiyorum, bebeğimin babası da dahil!"
"Tamam pes ediyorum. Sen gel ilk evimize geç, ben olabildiğince uzak duracağım hayatınızdan. Merak ettiğin benim ne olacağım ise, annelere taşınacağım. Yeni bir ev istemiyorum Asena, sensiz bir ev istemiyorum. Annemler bana bakar, bunu biliyorum..."
Gerçekten bakarlardı... Bu yüzden kabul etmeye karar verdim, sonuçta Alparslan ortada kalmayacaktı. Ondan sonraki birkaç hafta taşınmayla geçti. Önce benle Sinan taşındık, ardından Alparslan. Ve her bir taşınmada Deniz yanı başımızdaydı, bana kendisini hatırlatıyordu; orada olduğunu...
"Deniz sana çok teşekkür ederim..."
"Asena ben sana bunu borçluyum, bunu biliyorsun... Bu çocuk, benim sana borcumu ödeme şansım. Bu yüzden neye ihtiyacın olursa burada olacağım."
"Sakın böyle düşünme Deniz. Seni bulmayı tercih etmeyen bendim."
"Ama Alparslan denedi, beni bulamadı. Emin ol daha iyisini yapamazdın. O yüzden boş ver, bana bir şans ver ve bırak yanında durayım. İnan bana bu işin sonunda benimle olmak zorunda değilsin..."
Başımla onu onaylıyordum, belli ki Alparslan'ın bu çocuğa nasıl ihtiyacı varsa, Deniz'in de bu çocuk büyürken benim yanımda olmaya ihtiyacı vardı. O esnada kapıdan giren Alparslan hemen yanımda bitiverdi.
"Emin misin hala bu çocuğu bensiz büyütmek istediğine?"
"Sensiz büyütmeyeceğim Alparslan, bak buradasın..."
"Aynı şey değil Asena. Sen de biliyorsun aynı şey değil!"
Belki en iyi ben biliyordum...
"Neyse ne Alparslan, kesin olan tek şey senden boşanacak olduğum. Yanımda olmak istersen yanımda olursun, olmak istemezsen de ben halledebilirim."
Koluyla beni saran Alparslan, yine saçımdan öpüyordu.
"Nasıl bir söz o sevgilim? Ben hala senin kocanım! Ve mahkeme kararını verene dek de ümidimi koruyacağım, hatta belki sonrasında da... Demem o ki, buradayım ve çocuğu birlikte büyütmek için hazırım!"
Kendimi Alparslan'dan kurtardım, zira Deniz'in yüzündeki rahatsızlığın son derece farkındaydım.
"Evet beyler, evim sanırım hazır. İkinize de teşekkür ederim, hep yanımda olduğunuz için... Şimdi yalnız kalma vaktim, evime, yeni düzenime alışma vaktim."
"Ya sancılanırsan yine? Ya yine kanaman olursa?"
"Söz veriyorum seni arayacağım Alparslan!"
"Tamam, annelerdeyim o zaman ben..."
"Anlaştık."
Alparslan ikna olmuştu, sıra Deniz'deydi...
"Sinan'la yalnız kalman doğru mu Asena?"
"Doğru Deniz, inan bana doğru. Sinan'ın da alışması lazım buna. Ben, bundan sonra böyle bir hayat istiyorum çünkü, en azından şimdilik..."
Deniz'inki iknadan çok, yenilmişlikti. Çünkü o bugüne dek çok emindi, Alparslan gidecek, o gelecekti... Ancak eninde sonunda ikisi de ikna oldu ve ben, eski ama yeni olan evimde tek başıma, yalnızca oğlum ve doğmasını beklediğim bebeğimleydim...
"Anneciğim..."
"Efendim Sinan?"
"Gelebilir miyim yanına?"
Belli ki Sinan eski odasına henüz alışamamıştı.
"Gel hayatım..."
Yanıma gelip bana sokulduktan sonra konuşmaya başladı.
"Babam artık gelmeyecek mi?"
"Gelecek, elbette gelecek hem Alparslan hem de Deniz sen istediğin sürece senin hayatında olacak."
"Deniz Abi benimle zaten sürekli ilgileniyor. Ama babam öyle değil, babam hep yanımdaydı, artık yanımda olmayacak mı?"
Sinan'ın Alparslan'a olan düşkünlüğünü sanırım hayatımız boyunca aşamayacaktık...
"Seninle olmak için her an yanında olması şart mı?"
"Hayır değil, elbette değil. Ankara'ya gittiği dönemlerde de benle değildi sonuçta."
"Bunu da öyle düşün Sinan. Baban Ankara'ya gitmiş ve geri dönecek gibi. Çünkü sen ne zaman istersen, baban her zaman orada olacak. Bunu en iyi sen biliyorsun!"
"Evet, biliyorum..."
En azından Sinan ikna olmuş görünüyordu. Belli ki ayrılığımız yine, en çok onu etkileyecekti. Ancak Sinan'ın soruları bitmemişti...
"Peki kardeşim? O bizle mi kalacak, babamla mı?"
"Elbette bizle kalacak Sinan. Kalsın istemez misin yoksa?"
"İsterim elbette, ama babam da bizle olsun isterim..."
"Baban da bizle olacak, senin, benim ya da kardeşinin ihtiyacı olduğu her an burada olacak ve sen bunu zamanla görecek, öğreneceksin. Hadi uyumaya çalış biraz..."
Gözleri kapanmak üzere olan Sinan çok direnemeden uykuya daldı. O esnada yatak odasındaki telefona uzanarak annemleri aradım.
"Alo?"
"Efendim Asena?"
Telefonu çıkan Alparslan'dı, belli ki o da telefon bekliyordu.
"Bu iyi oldu, zira ben de seni aramıştım."
"Bir şey mi oldu? Geleyim mi hemen?"
"Hayır biz iyiz Alparslan, üçümüz de! Sadece Sinan'la zor bir gece geçirdik, sanırım sabah kahvaltıda burada olsan daha iyi olacağız. İşin yoksa elbette."
"Elbette yok Asena. Ne zaman başka bir iş sizden önce geldi? Sabah orada olacağım."
"Teşekkür ederim."
Alparslan'a teşekkür ettikten sonra telefonu kapattım. Sinan'ı ikna edene kadar belli ki Alparslan bize daha sık gelip gidecekti...
***
Sabah kahvaltısı...
"Benim oğlum nasılmış? Bugünü benimle geçirmek ister mi acaba?"
"Çok isterim babacığım!"
İstemsizce gülümsüyordum, birçok şey değişmiş; ancak Sinan ile Alparslan arasındaki bağ asla değişmemişti...
"Sen nasılsın sevgilim?"
"Alparslan..."
Beni gözüyle Sinan'a işaret ederek durduran Alparslan, belli ki onun alışma sürecini kolaylaştırmaya çalışıyordu, ya da sadece bu süreci kullanıyordu...
"İyim canım, iyim!"
"Bebeğimiz o nasıl?"
"Harika..."
"Sinan kardeşini dinlemek ister misin?"
"Çok isterim baba!"
İkisi de başını karnıma dayamış, bahçede oturduğum koltukta dizlerime uzanmıştı. İlginç bir biçimde o an doğacak olan bebeğimizin hareketini ilk kez hissettim ve ikisi de aynı anda hissetti. Kahkaha ile yerlerinden kalkan baba – oğul, birbirlerine sesi duyup duymadığını soruyordu.
"Evet yeter bu kadar şamata! Haydi kahvaltınızı yapın..."
"Biraz daha dinleseydik?"
"Alparslan biliyorsun ki bu böyle bir şey değil! Sürekli hareket etmiyor. Az önce size denk geldi sadece..."
"Baba?"
"Efendim oğlum?"
"Beni de böyle dinlemiş miydin?"
"Hem de her anını..."
"Sinancığım baban doğru söylüyor... Bazen işe gitmeyi unutuyordu, kulağı karnımda takılı kalıp!"
"Bak ama Sinan'ın hiçbir anını kaçırmadım en azından, kötü mü yapmışım?"
"Kesinlikle kötü yapmadın... Söylemek istediğim bu değildi."
"Biliyorum sevgilim..."
Kucağına Sinan'ı alan Alparslan, beni saçımdan öptü. Dışardan bakıldığında gerçek bir aile gibi görünüyorduk; eğer ben Alparslan'ı affedebilseydim, zaten gerçek bir aile olacaktık, ancak affetmem mümkün gibi durmuyordu, üstelik hala...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Ficção Histórica80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...