Sinan ve Problemleri

2 0 0
                                    

Deniz'le Gülten evleneli bir aya yaklaşmıştı ve ben ikisini de gerekmedikçe görmüyordum. Zira Alparslan bu konuda çok iyi bir iş birliği sergiliyor, Sinan'ı hem Deniz'e bırakıp, hem de Deniz'den alıyordu. Benim en asgari düzeyde muhatap olmam için yeterince özveriliydi. Ancak hiçbir şeyi hatırlatmasa da kendisini hatırlatmayı seven Deniz, o gün de gazetedeki odamın kapısındaydı.

"Evet Deniz, seni buraya kadar getiren şey nedir?"
"Seninle paylaşmak istediğim bir şey var ve ben bunu konuyu seninle konuşup konuşmamam gerektiğini açıkçası bilemiyorum."
Ne paylaşacağını çok merak etsem de çalan telefonla konuşmamız yarım kaldı.
"Bağlayalım Deryacığım."
Derya, bana telefonda olan kişinin Sinan'ın okul müdürü olduğunu söylüyordu.
"Evet Halime Hanım dinliyorum, bir sorun yoktur umarım?"
"Anlıyorum. Peki hemen geliyorum."
Telefonu kapatır kapatmaz çantamı toplamaya başladım. Bir yandan da Deniz'e nezaketen onu bırakıp gideceğim için açıklama yapıyordum.

"Kusura bakma Deniz çıkmam lazım. Sinan'ın okulundandı telefon, sanırım tatsız bir durum yaşanmış."
"Ben de geliyorum."
"Tabii, gel."
Birlikte çıktıktan sonra Deniz'in aracıyla okula varmıştık. Halime Hanım'ın odasının önünde beklerken, bugün duymayı özlediğim bir sesi duydum.
"Sevgilim?"
"Seni de mı aradılar?"
"Evet sevgilim, beni de aradılar. Biliyorsun kayıtlara göre Sinan'ın babası benim, Deniz değil. Ama Deniz'i nasıl aradılar bilmiyorum."
"Asıl aramaları gereken benim bunu biliyorsun ama değil mi?"
"Elbette buna bir itirazım yok Deniz."
"Gazetedeydi sevgilim, anlatırım ben sana sonra. Şu an sadece Sinan'a odaklanalım lütfen."
İki bey de beni başıyla onaylarken, içerden seslenen genç bir kadının sesiyle Halime Hanım'ın odasına girdik. Bizi görünce ayağa kalkan müdüre hanım, doğrudan konuya girmek istemiyordu.

"Vekilim, Asena Hanım hoş geldiniz. Siz peki?"
"Deniz ben, Sinan'ın babasıyım."
"Ah evet, biyolojik babası. Ne ikram edeyim size?"
"Açıkçası sadede gelsek müdüre hanım, zira Sinan'ı merak ediyorum."
"Endişelenmeyin Asena Hanım, Sinan gayet iyi. Ben sizlere bir kahve söyleyeyim önce, ardından konuşalım."
Kahveleri Alparslan'la eğitime ilişkin temel problemleri konuşarak geçiştiren Halime Hanım, nihayet konuyu açmaya niyetlenmişti.

"Aslında Deniz Bey'in de burada olması gayet iyi oldu. Zira konu onu da ilgilendiriyor."
"Dinliyoruz Halime Hanım."
"Asena Hanım, Sinan bugün arkadaşlarıyla kavga etti. Açıkçası bu etmiş olduğu ilk kavga da değil."
"Neden bana ilkinde haber vermediniz?"
"Böyle tartışmalar akranlar arasında olur. Ancak durum bu kez farklı. Sinan bu kez sizin yüzünüzden kavga etti. Hepinizin yüzünden yani."
"Tam olarak ne oldu Halime Hanım?"
"Bugün Sinan'ın bir arkadaşı, kaç ailesi olduğunu sormuş ve onunla dalga geçmiş. Sinan da muhatap olduğu tavır karşısında sinirlenmiş ve arkadaşına vurmuş. Açıkçası çocuğu baya dövmüş. Ben ailesiyle konuştum, vekilimin de hatırı olacak bir aile, kendisi Kandemirlerin oğlu. Bu yüzden şikayetçi olmayacaklar. Ancak böyle bir olay bir daha yaşanırsa bu kadar şanslı olamayabilirsiniz."
"Halime Hanım, oğlumun tavrını destekliyor değilim, ancak karşı tarafın tavrı da hoş değil."
"Merak etme sevgilim, ben görüşürüm Yılmaz Kandemir ile."
"Siz yeniden mi birliktesiniz?"
"Evet, ancak Sinan'ın henüz haberi yok müdüre hanım."
"Alparslan vekilim, bence haberi olmalı. Zira bugünkü kavga da bundan kaynaklı. Sinan çocuğa vururken 'benim bir tane babam var, o da Alparslan' diye bağırıyormuş. Bir arada olduğunuzu bilmek, Sinan'ı sakinleştirebilir. Siz de evlenmişsiniz sanırım Deniz Bey?"
"Evet müdüre hanım, henüz yeni bir evlilik ama biz Sinan'la paylaştık."
"Anladım. Size veremediği tepkileri belli ki arkadaşlarına yansıtıyor Sinan."
"Peki ne önerirsiniz Halime Hanım?"
"Asena Hanım, geçmişinizi yargılamak ya da bu konuyu haddimi aşarak konuşmak istemem. Ancak bir eğitimci olarak birkaç önerim olacaktır."
"Elbette, dinliyoruz."
"Öncelikle Sinan'ın kafa karışıklığını giderin. Vekilim belli ki, harika bir baba, ama Sinan'ın babası Deniz Bey, en azından biyolojik olarak bu bağı değiştiremezsiniz. Her biriniz uygun görürse, bu durumu yasallaştırın, kaldı ki, durumu yasallaştırmak, Sinan'ın kabullenmesini de kolaylaştıracaktır."
Doğrudan Alparslan'a baktım. Düşünüyordu.
"Tamam Halime Hanım, biz bu konuyu bir görüşelim. Gerekli adımları atmamız gerekiyorsa, elbette atarız."
"Ancak bu yetmez Asena Hanım. Sinan birlikte olduğunuzu bilmeli, yani Alparslan vekilimin hayatından çıkmadığını anlamalı, anlamalı ki, bugüne dek onu büyüten bir babadan vazgeçiyormuş gibi hissetmesin yasal süreç işlerken."
"Haklısınız, peki bunu bugün Sinan'la paylaşırız."
"Ayrıca birkaç önerim daha olacak size. Sinan bir uzmanla görüşmeli düzenli olarak. Eğer isterseniz ben birine yönlendirebilirim."
"Biz aslında süreci ona anlatırken bir dönem uzman desteği aldık. Ancak gerekiyorsa yine alabiliriz."
"Çok iyi olur Asena Hanım. O zaman son önerimi de söyleyeyim, sizi daha fazla tutmayayım. Sinan'ın kafa karışıklığından kaynaklı olarak içerisinde biriktirdiği öfkeyi yönlendirecek pozitif alanlar bulmalıyız. Örneğin spor yapabilir."
"Sinan çok iyi yüzer müdüre hanım. Benle yarışmayı da çok sever bu konuda."
"O zaman Sinan'ı okulun yüzme takımına alalım. Biraz spor yapsın, kendisini meşgul etsin, yeni arkadaşlıklar edinsin vekilim."
"Olur tabi. Ayrıca Asena'nın da harika bir kalemi vardır, eminim Sinan annesinin bu yeteneğini almıştır."
"Deniz de harika resim yapar. Belki babasının da bu yeteneğini almış olabilir."
Alparslan'ın suratı anında düşmüş, Sinan'ın Deniz'in oğlu olduğunu bilse de bunu her duyduğunda yüzüne oturan o hüzün, yine belirmişti.
"Çok güzel. O zaman Deniz Bey, Sinan sizinleyken resim yapsın; Asena Hanım, sizinleyken de bir şeyler yazsın. Biz de Sinan'ı bu alandaki atölyelerimiz ile destekleyelim. Kafası ne kadar meşgul olursa, o kadar özel hayatının sorunlarından uzaklaşır."
Yaklaşık 45 dakika boyunca görüştüğümüz Halime Hanım'ın odasından hep birlikte çıktık. Kapının önünde konuyu değerlendirmek için birlikte durduk.

"Beyler Halime Hanım'ı duydunuz. Sanırım size neden Sinan'ın önünde tartışmayın deyip durmamı şu an anlıyorsunuzdur."
İkisi de başını sallıyordu.
"Tamam bundan sonra kırmızı alarm. Oğlumuzla ilgilenme vakti. Herkes biraz daha zamanından ayırsın Sinan için."
Sonra Deniz'e dönerek konuşmaya başladım.
"Deniz biliyorum yeni evlisin ve yeni bir bebek bekliyorsun. Ancak Sinan'a biraz daha zaman ayırmanı istesem, seni zorlar mıyım?"
"Hayır, hayır tabii ki Asena; bu benim vazifem, ben onun babasıyım. Zaten ona kaybettirdiğim birçok yıl borçluyum, bu kadarını yapabilirim."
"Çok teşekkür ederim."
Sonra Alparslan'a dönerek, Halime Hanım'ın hatırlattığı yasal süreç konusunu açtım.
"Sevgilim biliyorum, Sinan senin öz evladından farksız. Ama kafasındaki bu karışıklığa bir son vermek için hukuki süreci başlatalım ister misin?"
"Elbette sevgilim, Sinan'a bu iyi gelecekse hemen bugün başlatalım. Sormana bile gerek yok."
Gülümseyerek Alparslan'a da teşekkür ettim. Aramızdaki iş birliğinin işleyeceğine emindim, çünkü konu Sinan olduğunda bu iki bey de birlikte hareket etmeyi çok iyi biliyordu. Konuşmanın ardından Deniz'e dönüp, bugün sabahı hatırlattım.
"Bu arada Deniz sen niçin gelmiştin?"
"Asena bunu yalnız konuşsak olur mu?"
"Alparslan'dan sakladığım bir şey yok aslında."
"Ama bu konu benimle ilgili."
"Tamam, tabii. O zaman gazeteye dönelim."
Alparslan'ı öperek, kulağına fısıldadım.

"Sevgilim sorun olur mu senin için?"
"Canım benim, sana güveniyorum, kaldı ki bunu çok iyi biliyorsun. Hiçbir sorun yok, git konuş, derdini öğren."
Gülümseyerek ona kocamanca sarıldım ve okuldan Deniz'in arabasıyla ayrılarak gazeteye döndüm.

"Evet Deniz, dinliyorum seni."
"Nasıl söylesem bilemiyorum. Ama ben bir şey hatırladım."
"Ne gibi?"
"Seninle, yani bizimle ilgili. Bu bir anı mı yoksa sadece bir hayal mi bunu anlamaya çalışıyorum. Haftalardır düşünüyorum, seninle konuşmaktan da çekindim açıkçası."
"Çekinme lütfen. Paylaşırsan eğer, gerçek olup olmadığını söyleyebilirim."
"En son sana geldiğimde, yani seni öyle gecelikle görünce aklımda bir an belirdi. Benzer bir an."
"Deniz açık konuş lütfen. Sınırı aşacağını düşünüyorsan endişelenme, hatırlatırım ki bizim bir çocuğumuz var ve o çocuğu bakışarak yapmadık!"
"Haklısın tamam. O zaman dümdüz söylüyorum aklımda belireni: Seni daha önce de böyle görmüşüm gibi. Yine ardında Alparslan. Sana 'bana yapmadım de lütfen' dediğim birkaç kare sadece."
Deniz ilk kez benimle ilgili net bir anı hatırlamıştı.
"Doğru, bu bizim yaşadığımız anlardan birisi. Sana Sinan'dan bahsettiğim günden bir gün sonraydı. O zamanlar Suzan diye bir kadınla nişanlıydın ve ben sabahında Suzan'la birlikte olduğunu öğrenmiştim, yanından da Alparslan'la birlikte olacağımı ima ederek ayrıldım. Sen de gece sarhoş bir şekilde evimizi basıp, camı çerçeveyi indirdin ve evet bana sürekli olarak 'bana yapmadım de, yapmadığını söyle' diyordun."
"Yaptın mı peki?"
Gülümsüyordum, Deniz anısını öğrenmekten çok, benim Alparslan'la birlikte olup olmadığımı konuşmak için odamdaydı!

"Denizciğim sen bir çocuk bekliyorsun ve biz benim birlikteliğimin özel anlarını mı konuşacağız?"
"Sadece o anının devamını çıkartabilmek için soruyorum."
"Peki o zaman cevap vereyim. Hayır, o gün yapmadım."
"Peki ya şimdi?"
"Deniz, şu an sınırı aşıyorsun artık."
"Tamam özür dilerim. Sadece o anı hatırladığımda içimde güçlü bir kıskançlık belirdi, seni Alparslan'dan ne kadar kıskandığımı hatırladım."
"Kıskanırdın, hem de hayal edebileceğinden çok daha fazla. Kaç kere yumruklaştığınızı bilmiyorum bile..."
"Tahmin edebiliyorum, Alparslan sinir bozucu bir çocuk."
"Sen de az sinir bozucu değilsindir ama ona karşı."
"Haklı olabilirsin. Bir şey daha sormak istiyorum sana."
"Sor lütfen."
"Ben üniversite yıllarındayken hiç Gülten'le oldum mu?"
"Benim bildiğim hayır. Yani bizim tanıştığımızda ben 2. sınıftaydım. Benden öncesini bilmiyorum elbette, ama benden sonra ya benle ya da uzun süren ayrılıklarımızla geçti. Ama ayrı kaldığımız dönemlerde ikimiz de kimseyle olmadık. Yani olsan duyardım. Nereden çıktı şimdi bu?"
"Gülten, senden önce kendisine aşık olduğumu söylüyor."
"Bilemem belki de öyledir. Neden sorguluyorsun bunu, Gülten'e inanmıyor musun?"
"Hayır, inanmamak değil de senin, Alparslan'ın, annemin anlattığı benle Gülten'in anlattığı ben arasında büyük farklar var. Kafam karıştı sadece."
"Anlıyorum. Herkese farklı bir sensindir belki. Düşünme bu kadar, artık evlisiniz ve bir bebeğiniz olacak."
"İçimde bir yerlerde bir his var Asena, bu bebeği isteyip istemediğimden tam anlamıyla emin olamadığım bir his."
"Deniz öyle ya da böyle, artık bu bebek doğacak. Bir an önce içindeki hissi bastır ve Gülten'in yanında ol, onu yalnız bırakma."
"Seni bıraktığım için özür dilerim."

Bu geç kalan özür, o an bana iyi gelmişti. Deniz bu konuşmadan sonra daha fazla yanımda kalmadı. Ancak bu görüşme bana bir şey öğretmişti, Deniz, Gülten'i sorgulamaya başlamıştı, belki bunun için geç kalmıştı, ama içine artık bir kuşku düşmüştü ve bu kuşku Deniz'i nereye kadar sürükleyecekti, o an çok merak ediyordum.

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin