O günlerde sık sık hastaneye sancıyla başvurmama rağmen bebeğimle ilgili hiçbir sorun gözükmüyordu, hatta sancılar olmasa kesinlikle çok rahat gebelik geçirdiğimi söyleyebilirdim. Alparslan bu hastane ziyaretlerinin tamamında yanı başımdaydı, üstelik Deniz'in bir an olsun yanımdan ayrılmamasına rağmen... Kesinlikle ikisi de rahatsızdı, ancak zaman geçiyor ve beni kızdırmamak için yeniden iş birliği yapmayı öğreniyorlardı. O zamanlar hissettiğim tek şey buydu; zaman geçiyor, her zamankinden daha hızlı akıyordu...
"Asenacığım anlıyorum Alparslan'dan boşanacaksın ama henüz boşanmadın. Deniz'in bu kadar hayatınızda olması doğru mu? Belki affedeceksin kocanı ama Deniz bu kadar yakınken kafan karışıyor. Olamaz mı?"
"Anne gerçekten yeter artık, bu konu beni inanılmaz sıktı. İkisiyle de aramda bir şey yok, ama bugünden sonra biriyle aramda bir şey olacaksa o kişi Alparslan olmayacak. Bunu kabullenip önümüze bakmaya ne dersin?"
"Sen bu olayı bahane edip Alparslan'dan kurtulmaya çalışıyor olabilir misin?"
Derin bir nefes aldım, üstelik göbeğim büyüdükçe derin bir nefes almak bile beni yoran bir şey haline gelmişken!
"Anne neden kimse beni anlamıyor? Hayatımı geçirdiğim, 5 yaşımdan beri tanıdığım, güvendiğim, her zor anımda bir tek ona yaslandığım adamdı Alparslan. Ya ben Deniz'e rağmen Alparslan'ı seçtim, Alparslan'ı! Bunun da mı önemi yoktu ya onda? Nasıl aldatabilir beni, üstelik birkaç dakikalık bir zevk için. Konuşturma beni gazetede şöyle!"
Bu konuşma gazetedeki odamda Deniz kapının önünde annemin beni azarlayıp çıkmasını beklerken geçiyordu.
"Anlıyorum hayatım da evliliklerde olur böyle şeyler. Çocuk kaç aydır bizle yaşıyor, çok pişman Asena. Çocuğunun doğumunu kaçırmak ise en büyük korkusu. Neden doğurmaya karar verdin o zaman çocuğu? Elbette üzülürdük ama madem affetmeyecektin neden bu kararı aldın?"
"Anne çok istedi. Ben de Sinan'a o kadar babalık yaptı, kendi çocuğunu büyütmeye hakkı var diye kabul ettim. Yoksa ben de doğurmak istemiyordum. Ben bilmiyor muyum bu çocuk bizi sonsuza dek bağlayacak bir bağ olacak, ister miydim sanıyorsun ona kıyabilsem?"
"Hala kıyamıyorsan bir umut var demektir. Sen gel bu çocuk için Alparslan'a bir kere daha güvenmeyi dene. Yapamaz bu saatten sonra zaten, inan bana çok pişman..."
"Anneciğim sana inanıyorum, benim inanmadığım Alparslan. Bu konu artık kapansın, zaten her şeye ağlıyorum şu ara dengesiz hormonlarımdan dolayı. Bebeğimi üzüp durmayın daha fazla aynı şeyleri konuşup konuşup."
"Nursel de çok üzülüyor..."
"Ah anne vazgeçmeyeceksin değil mi?"
"Ya izin ver senle kalsın bari."
"Niye sıkıldınız mı Alparslan'dan?"
Gülüyordum.
"Saçmalama kızım. Alparslan harika bir çocuk, hatta Alparslan'dan sonra anladım ki, kesinlikle sen çok zor bir çocuksun. Bir kere uyumlu, düzenli, tertipli ve mutfaktan anlıyor. Evde de yapıyor muydu yemek?"
Annemin yüzündeki ifade kesinlikle şaşkınlıktı.
"Ara ara yapardı. Merak etme ben de şaşırtmıştım ilk kahvaltı hazırladığında..."
"Bir kocada olması gereken her özellik var çocukta!"
"Anne..."
"Eve dönsün Asena, inan bana en sağlıklısı bu. Bak hamilesin, ne zaman doğuracaksın belli değil. Oldu da erken doğum oldu, ne yapacaksın tek başına? Bu çocuğun babası o, yanında olmak da en doğal hakkı."
"Anne Sinan'ın kafası sürekli karışıyor, bir küs bir barışık. Böylesi inan bana en iyisi. Bu işin tekrarı yok."
"Kızım ben sana eve dönsün diyorum, barış demiyorum, aynı yatakta uyuyun hiç demiyorum. Ne yapıyorsanız yapın, zira Nursel de ben de aranızda kalmaktan çok yorulduk. Ama bu bebek belli bir yaşa gelene kadar birbirinize katlanmayı öğrenin. Deniz'in de bu kadar aranızda olması doğru değil, tekrar hatırlatayım."
"Anne sen bu Deniz'i bir sevemedin bir türlü ya! Pes doğrusu, kaç yıldır çocuk etrafımda. Bari alışın."
"Sevemedim değil canım kızım. Çok sevdim, çok da destekledim. Ama seni bırakıp gitti. Hatırladın değil mi? Seni hastaneye zor yetiştirdiğimiz o günü. Aynı şekilde dağılamazsın artık Asena, zira 20'lerinde bir genç kız değilsin. 1 oğlun var, 1 bebek bekliyorsun. Artık sen 3 kişilik yaşamak zorunda olansın. Bu yüzden silkelen ve bu çocuğun aşkından kurtul. Gerçi aşk mı ondan da emin değilim, bence bu kadar zarar veren bir şey saplantıdan öte değildir..."
Haklı olabilir miydi annem? Biz gerçekten aşık değil, birbirimize saplantılı mıydık acaba?
"Anne bazı noktalarda haklılık payın olabilir, ancak Deniz hayatımdan çıkmayacak. Aşk mı saplantı mı bize bunu gösterecek tek şey zaman. Zamanla bitmiyorsa, geçmiyorsa hepimiz, hepiniz görecekseniz. Ama dediğim gibi Deniz yanı başımda olmaya devam edecek. Her şeyden önce Sinan'ın babası olduğu için."
"İnadından bir gram eksilmedi, seneler geçti, ama sen hala inatçılık konusunda bir adım yol kat edemedin. Gerçekten pes..."
"Bitti mi anneciğim azarın?"
"Alparslan'la konuş. Çocuk doğumun için endişeli, en azından endişelerini gider."
"Tamam ararım ben."
"Arama, yüz yüze görüş. Şu Deniz'e ayırdığın zamanın yarısını ayırsan yetecek çocuğa zaten."
"Tamam anne tamam. Ararım yemeğe çıkarız. Sinan'a da iyi gelir zaten."
"Sinan'ı bize bırakın, baş başa konuşun. En azından bunu ona borçlusun."
O an anladım ki, inadımı kesinlikle annemden almıştım... Pes etmezsem, bu muhabbetin büyüyüp gideceğini biliyordum. Başımla onu onayladıktan sonra büyüyen karnımı da alarak annemi geçirdim ve saatlerdir beni bekleyen Deniz'i odaya davet ettim.
"Hamileliğin sana bu kadar yakışacağını asla hayal edemezdim..."
"Bu kadar kilolu olmak mı yakışıyor yani bana?"
"Oldum olası çok güzeldin, ama hamileyken... Yüzüne gelen parıltı, aldığın kiloları örtmeye yetiyor. İnan bana harika gözüküyorsun..."
Gülümsedim, Deniz bana hala iyi gelmeyi bir şekilde başarıyordu.
"Evet iltifatları aldığıma göre sadede gelelim mi?"
"Sadede gelelim tabi... Bugün Sinan'ı almak istediğimi söylemek için geldim."
"Niye bekledin o zaman? Keşke Derya'ya iletseydin ya da arasaydın."
"Bu işin bahanesi... Seni görmek istedim, nasıl olduğuna bakmak istedim."
"İyim, gerçekten iyim."
"İyi görünüyorsun zaten. Ama Sinan'a hamileyken şu halini kaçırmış olmak canımı çok yakıyor, böyle bir güzelliği görememiş olmak..."
Deniz'in belli ki bugün romantik günüydü... Sadece gülümsedim, zira annemin söyledikleri hala kulaklarımdaydı.
"Hiç düşünüyor musun Asena?"
"Neyi?"
"Sinan'ı birlikte büyütseydik nasıl olurdu?"
Gülümsüyordum...
"Kaç kere hayal ettiğimi tahmin bile edemezsin... Ama bariz bir fark olurdu, böyle şefkatli ve sakin bir çocuk olmazdı. Biz büyütseydik hırçın ve sinirli bir çocuk olurdu."
"Doğru, kavga etmek, mücadele etmek, ses yükseltmek; bizim en sevdiğim ortak noktamız. Kesinlikle kavgacı bir oğlumuz olurdu..."
Başımla onu onaylıyordum.
"Bu doğru, hatta itiraf etmeliyim ki, bu benim de en sevdiğimiz ortak özelliğimiz..."
"Keşke kaçırmasaydım o yılları..."
"Deniz artık kendini suçlayıp durma ne olur! Oldu, yaşandı, bitti. Bak Sinan büyüyor ve büyümesine tanıklık ediyorsun."
Bu kez beni başıyla onaylayan oydu.
"Annen ne diyor?"
"Senden uzak durmamı!"
"Seneler geçti, annen değişmedi..."
"Haklı sebepleri var böyle düşünmek için... Bu yüzden onu suçlamıyorum, ama şu ara o da Alparslan'ın annesi de üzerimdeki baskıyı arttırdı. Alparslan'a bir şans vermemi istiyorlar. Bu bebeğin bunu hak ettiğini düşünüyorlar."
Suratı düşmüştü, Deniz duygularını karşımda hiç saklayamazdı.
"Affedebilecek misin peki?"
"Bilmiyorum Deniz. Benim sorunum affedememek mi affetmek istememek mi emin değilim."
"Neden böyle söyledin?"
"Annem, bu olayı Alparslan'dan kurtulmak için bir bahane olarak kullandığımı söylüyor."
"Öyle değil Asena..."
"Nasıl bu kadar eminsin?"
"Seni tanıyorum çünkü..."
"Sence nasıl peki?"
"Gerçekten affedemiyorsun ve açık söyleyeyim bu beni kahrediyor. Çünkü sen Alparslan'la gerçekten devam etmek istedin, bunu görüyorum. Anlamıyorum belki ama görüyorum. Sen Alparslan'dan kurtulmak için bahane arasaydın, o nikah masasında eline çok iyi bir fırsat geçmişti. Ama pes etmedin, bana rağmen devam ettin. Bazen senin yerinde olmayı o kadar istiyorum ki, devam edebilmeyi, önüme bakabilmeyi..."
"Aldığım kararı kolay aldığımı sanıyorsan çok yanılıyorsun. Benimki bir zorunluluktu. Bilseydim Gülten bebek konusunda da yalan söylüyor, inan bana bu kararı alamazdım..."
"Hadi benim hafızam yerimde değildi, ama sen, sen benimle ilgili her şeyi biliyordun. Nasıl düşünden senden evlendiğimi saklayabileceğimi, seni Gülten'le aldatabileceğimi?"
Yüzümdeki tek ifadenin pişmanlık olduğuna emindim.
"Belki de kolayı buydu, birbirimizin hayatına dolanmadan ilerlemenin kolay yolu... Sorgulamadım, sorgulamadım ama içimde hep bir şüphe vardı. Üstelik biraz araştırsam, en azından evlenip evlenmediğinizi kanıtlayabilirdim. Yapamadım, özür dilerim, bunca yalanı belki de benim yüzümden yaşadın."
"Hayır Asena, içip içip kendimi kaybettiğim için yaşadım ben bunca yalanı. Üstelik Devrim'le de aramız iyiydi, onu kaybetmek de üzüyor beni."
"Deniz, ben de onun için deşmemeyi seçtim zaten. Elinden bir bebek daha alamazdım. Gülten'in tavrını bilmiyorum ama, bence Devrim'le ilişkini sürdürebilirsin. İstiyorsan tabi?"
"Hukuken artık benimle bir bağı yok. Yalan söylediği ortaya çıkınca mahkeme soy bağının da kesilmesine hükmetti. Tabi Gülten'le konuştum bu konuyu ama görüşmemize sıcak bakıyor diyemem."
"Anladım ve üzüldüm. Kimmiş peki babası? Sordun mu hiç?"
"Orasını bilmiyorum. 'Seni ilgilendirmez' deyip duruyor. Ama üzülüyorum Gülten'e bu ciddi bir saplantı, bu kadar yalan, içerisine bebeğini sokabilecek kadar yalan... Bilemiyorum Asena, belki de ben Gülten'i hiç tanıyamadım, hep böyle biriydi."
"Belki de Deniz..."
O arada odadaki telefonum çaldı.
"Buyurun?"
"Efendim Alparslan?"
"Evet, hemen seni mi aradı?"
"İstiyorlar Alparslan, anlıyorum sen de istiyorsun da... Kimse bana ne istediğimi sormuyor nedense, üstelik böyle bir hassas dönemdeyken."
"Tamam, tabi ki konuşalım. Söz verdim zaten anneme."
"Hayır, hayır gerek yok. Zaten Deniz alacak Sinan'ı bugün."
"Tamam olur, saat 19.00'da hazırım."
"Hayır, iş yerinden al."
"Görüşürüz."
Telefonu kapattıktan sonra yüzüme bakan Deniz'e bir açıklama borçluymuşum gibi hissediyordum.
"Alparslan'dı arayan."
"Evet onu anladım!"
"Annem son bir kez baş başa konuşmamızı istemişti de, onunla ilgili arıyor."
"Zaten sıkça bir araya geliyorsunuz benim bildiğim..."
"Evet de tabii her defasında Sinan oluyor. Annemler yalnız konuşalım istiyor."
"Sen de konuşacaksın yani?"
"Evet, bu akşam yemek yiyeceğiz."
"Asena, Alparslan'ı affedeceksen bana söyle. Ben artık mutlu ilişkinizi, her an seviştiğinizi falan dinlemek istemiyorum. Söyle ki, çekip gidebileyim buradan..."
Hemen cevap vermek istememiştim. Alparslan'ı affetmeye niyetim yoktu, ama akşam ne konuşacağımızı bilmeden Deniz'e bir şey söylemek istemiyordum.
"Kafan karışık Asena, bunu görebiliyorum. Ama bu kadar geç cevap vermeni anlayamıyorum. Belli ki benim için müsaade isteme vakti... Müsaadenle!"
O gün Deniz'e 'Gitme' diyemedim. Çünkü önce kendim karar vermek istiyordum, kendim ne yapacağımı bilmek...
***
Akşam yemeği...
"Sinan'ın hamileliğindeki bu dönemleri hatırlıyorum da sanki biraz daha az kilo aldın. İyi beslendiğine emin misin sen Asena?"
"Elbette Alparslan, merak etme gayet iyi bakıyorum kendime de bebeğe de."
"Bebeğimize..."
"Evet bebeğimize..."
"Sence kız mı olacak erkek mi?"
"Fark eder mi senin için?"
"Etmez, elbette etmez. Bizim olacak önemli olan bu. Ama bir şey itiraf edeyim mi bu konuyla ilgili?"
"Elbette..."
"Kız olsun çok isterim."
"Şaşırdım açıkçası. Sonuçta Sinan'la çok iyiydiniz, erkek istersin sanıyordum bu yüzden."
"Asena ben oğul babası olmaya Sinan'la doydum zaten, hala daha doyuyorum. Kendi oğlumdan farksız olmadı ki hiçbir an... Ama kız babalığı nasıl bir şey, açıkçası bunu da çok merak ediyorum. O yüzden sanırım bir kız çocuğumuz olsun istiyorum."
"İsim düşündün mü peki?"
"Düşündüm, ama bunu şu an söylemeyeceğim sana... Kız olursa, o zaman öğreneceksin."
"Anlaştık."
Çok da gürültülü geçmeyen yemeğimiz sona ermek üzereydi ve benim canım deli gibi tatlı çekiyordu.
"Şu an inanılmaz tatlı yemek istiyorum..."
Sözüm bitmeden Alparslan'ın işaretiyle yanımıza gelen garson, tatlı siparişlerimizi almıştı.
"Annenle konuşmuşsunuz bugün."
"Bu konunun tatlı kısmına kalması şart mıydı gerçekten?"
"Tamam istersen sonra da konuşabiliriz. Ben sadece bir şansımız daha olsun istiyorum Asena, bu bebeği birlikte büyütmek için bir şansımız daha..."
"Alparslan..."
"Biliyorum, sana çok büyük bir hayal kırıklığı yaşattım. Önce Zeynep, sonra bu olay. İnan bana hiçbirini hak etmedin, göstermiş olduğun çabaya layık olamadım. Ama beni de anla Asena, senin etrafında Deniz'i görmek benim dengemi bozan bir şey, ayarım kaçıyor, aldığım kararlar sağlıksızlaşıyor, ne yaptığımı bilmiyorum. Sen de kabul etmelisin ki, bizim evliliğimiz 3 kişilikti, Deniz hep ortamızda duruyordu..."
"Belki haklısın, belki de değil Alparslan. Ama ben bunu hissettirmemek için hep çabaladım, kendimi sana açtım ve Deniz'le yaşamadığım pek çok şeyi, onunla paylaşamadığım birçok anı seninle yaşadım, seninle paylaştım. Buna rağmen böyle bir şeyi yaşamanın bende yarattığı derin hayal kırıklığını tarif edebilecek bir kelime bulamıyorum. Bu arada Deniz gitmeye hazır, biz bugün yeniden bir araya gelmeye karar verirsek, o çekip gidecek..."
"O sever çekip gitmeleri, bilirsin..."
"Bilmez miyim, en iyi ben bilirim..."
"Aşıksın değil mi hala ona?"
"İlk günkü gibi..."
"Neden o zaman dönemiyorsun? Tamam beni affedemiyorsun, ama ona da dönemiyorsun?"
"Sanırım bu sizinle ilgili. İkiniz de beni hayal kırıklıklarına o kadar çok boğdunuz ki, artık ne hissedeceğimi ya da ne düşüneceğimi bilemiyorum. Evet, Deniz'e çok aşığım ama mutlu olmamıza bu aşk yetmiyor, bunu zor yoldan öğrendim. Evet, bu çocuğu seninle büyütmek istiyorum, zira başka türlüsü nasıl olur onu bilmiyorum zaten, hiç görmedim. Ama seni de affedemiyorum. Bize bu yaşattığın şey, çok ağır Alparslan..."
Gözleri dolu dolu olmuştu. Tatlıların gelmesiyle birlikte lafımız yarıda kaldı ve konu bir süreliğine ertelendi. Ancak yemekten kalkıp da evin önüne geldiğimizde konu yeniden açılacaktı.
"Bu gece kızımla uyusam?"
"Alparslan saçmalama ne olur! Boşanmaya karar verdik biz..."
"Göbeğini dinleyerek uyumanın hayalini Sinan'da çok kurmuştum, ancak bu mümkün olmadı malum sebepten dolayı. Ama bu benim bebeğim, bu hayalimi gerçekleştirebilecek olan tek kişi de sensin... Bu yüzden sana şu an bunun için yalvarabilirim..."
Derince bir nefes aldım ve söylediğim gibi son zamanlarda bu beni yoran bir şeydi...
"Yaklaşmak yok, sadece karnım ve sen. Bana yakınlaşırsan seni mahvederim, anlaştık mı?"
Alparslan gülümseyerek, başını 'evet' manasında sallıyordu. O gece Alparslan verdiği sözü tuttu ve göbeğime başını dayadıktan sadece birkaç dakika sonra uykuya dalmıştı. Sabaha kadar başını hiç çekmediğine emin bir şekilde uykudan uyandığımda gözleri birlikte uyduğumuz pek çok sabah olduğu gibi yine üzerimdeydi.
"Günaydın, çok özlemişim bu manzarayla uyumayı..."
"Günaydın... Verdiğin sözü tutmamışsın..."
"İnan bana yaklaşmadım, sadece izledim..."
"Peki o zaman."
Kalkmaya hazırlanıyorken, Alparslan beni durdurdu.
"Hemen kalkma, şu anın tadını çıkarmama izin ver..."
"Bizimkiler dönmediğinde barıştığımızı düşünmüştür. Arayıp kötü haberi vermesi gereken benim gibi hissediyorum."
"Çok erken daha, ararsın... Biraz daha kal sadece, lütfen..."
"Tamam ama sadece biraz daha..."
Saçlarımı okşuyor, beni izlemeye devam ediyordu. Ancak Deniz'in aksine Alparslan'la olan bu yakınlaşma kalbimi çarptırmamış, sadece vücudumu ısıtmıştı. Sanırım o tutku, Alparslan'la aramızda geriye kalan tek şeydi...
"Yapamaz mıyız Asena? Bir kez daha yapamaz mıyız? İnan bana böyle bir hatayı bu saatten sonra yapamayacak kadar çok pişman ettin beni... Bebeğimin büyüyüşünü kaçırıyorum, her gördüğümde daha çok büyüyor karnın ve ben nasıl büyüdüğünü bilmiyorum. Seni de özlüyorum, şu manzarayı hele... Çok özlüyorum!"
"Alparslan yapmak istediğime emin değilim..."
"Yol aldık o zaman, zira gece yapmak istemediğine çok emindin!"
Haklıydı, aramızda dışarıdan bile görülebilecek olan bu tutku, bu his, kafamı karıştırmaya başlamıştı.
"Heveslenme bence..."
"Madem bir şey kalmadı aramızda o zaman seni öpmem, senin için bir şeyi değiştirmeyecektir..."
"Elbette değiştirmeyecek!"
Meydan okuma huyumdan olsa gerek, asla geri adım atmayı bilmiyordum. Beni bu kadar iyi tanıyan Alparslan, bunu bana karşı çok iyi kullanıyordu... Cümlem biter bitmez dudaklarıma yapıştı ve gözümün önüne gelen tek kare, kesinlikle son sevişmemizdi. Bu çocuktaki tutkuyu aklımdan çıkarmak zor olacaktı. Hafifçe onu iterek, uyardım.
"Bir daha bunu yapma, kafam karışıkken hele hiç yapma! Kalk hadi, bitti rüya, dağılıyoruz; yeniden normal halimize dönüyoruz."
Bir yandan da kalkmaya çalışıyordum.
"Ah Asena ah... O kadar inatsın ki, bu inadın bizi nereye kadar sürükleyecek çok merak ediyorum."
"Bizi senin beni aldatman buralara kadar sürükledi Alparslan..."
Yerimden kalktıktan sonra çalan kapıyı duydum. Alparslan bakmakta ısrarcı olsa da ben kendim inmeyi tercih ettim.
"Deniz hoş geldin..."
"Dün bana bir cevap vermeyince, bir de sabah sormak istedim. Belki dünkü görüşme kafanı netleştirmiştir..."
"Alparslan burada Deniz..."
"Yani siz barıştınız öyle mi?"
"Hayır öyle değil... Bu kadın sadece seni değil, beni de görmemekte ısrarcı. Merak etme barışmadık."
Alparslan'ın sesiyle soruya herhangi bir yanıt vermeme gerek kalmamıştı, Deniz'in yüzündeki rahatlama ifadesi ise, oldukça belirgindi.
"Sevinmedim diyemem..."
"Sevindiğini biliyorum Deniz, bu işin sonunda kazanacak olanın sen olacağını bildiğim gibi."
"Sanırım bunu bilmeyen tek kişi benim..."
"Ben gideyim siz dertleşin isterseniz?"
İkisi de gülüyordu...
"Evet, barışmadık ama burada kaldı Deniz. Ailelerimiz bir kez daha denemizi istiyor, bunu sana dün söylemiştim. Ancak ben ne düşüneceğimi anlamak için ikinizden de biraz zaman istiyorum, sadece biraz zaman..."
Deniz yanıma yaklaştı ve kulağıma doğru eğildi.
"Aranızda bir şey yaşandı mı?"
"Ne soruyorsan açık ol. Ben de buradayım!"
"Aranızda bir şey olup olmadığını sordum..."
"Hayır, tahmin ettiğin gibi bir şey olmadı. Ben Asena'yı öptüm, ancak o herhangi bir karşılık vermedi. Şimdi anlıyorum sanırım ne hissettiğini..."
"Anladım. Ben Asena'ya da söyledim, eğer barışmak isterseniz gitmeye hazırım. Çekip gidebilirim. Mutlu olmanız buna bağlıysa tabii..."
Dün cevap vermemiştim ama bugün cevap verecektim.
"Deniz gitmeni istemiyorum. Belki yollarımız bir daha asla kesişmeyecek ama gözümün önünde kal istiyorum, burada, benimle, Sinan'la..."
"Gitmek belki Deniz'e de iyi gelen şey olacaktır Asena..."
"Alparslan ben istemiyorum. Gitmek istiyorsa zaten eninde sonunda gidecektir, daha önce de yaptığı gibi..."
Deniz sessizdi, belli ki düşünüyordu. Onun da kafası en az benim kadar karışıktı. Bu kez cevap alamamış olan bendim, Deniz karar verene kadar da, benim karar vermem pek mümkün görünmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Historical Fiction80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...