Açıkçası bütün Türkiye bu hikayede kimin masum olduğunu anlamaya çalışıyor... Kimisi Asena'yı, kimisi Deniz'i, kimisi ise Alparslan'ı suçluyor. Ve bugün büyük gün, üçü aynı anda karşımda. Hoş geldiniz!
Asena: Hepimiz adına ben söyleyeyim Can, hoş bulduk!
Can: Zaten bu ikili arasındaki bağ sen gibisin yani onları bir arada tutan... Dolayısıyla senin başlayacağını tahmin ediyordum!
Asena: Açıkçası yanılıyorsun, evet anlattıklarımızı okuyanlar da sen de böyle sanıyor olabilirsin, hatta belki Alparslan ile Deniz de böyle sanıyordur. Ama onların arasında bir güven var, beni birbirlerine emanet edebilecekleri kadar derin bir güven bağı ve tabi Sinan! Belki de ben bu bağın en ufak detayıyım.
Alparslan: Yanılıyorsun sevgilim, bu arada itiraf edeyim ki, şu anın tadını çıkaracağım, çünkü benim sevgilim kolay kolay yanılmaz! Evet, bu bağlardan biri olabilir, ama kesinlikle en güçlüsü. Çünkü Asena, Deniz'e bu kadar güveniyor olmasaydı, ben Deniz'le yan yana gelebilecek biri bile değildim. Zira üniversitede siyasi görüşlerimiz birbirine çok zıttı, sık sık kavga eder ve karşı karşıya gelirdik, iyi hoş hala pek bir şey değişmedi de...
Deniz: Bunu her söylediğimde kendimden nefret ediyorum ama Alparslan haklı. Bizi bir araya getiren Asena ve tabi sonrasında Sinan, Sinan'ın Alparslan'a olan düşkünlüğü, Alparslan'ın Sinan'a gerçekten bir babaymış gibi davranması...
Can: Benim bu girişten anladığım aranız çok kötü değil. Geçmiş geçmişte kaldı diyebilir miyiz o zaman? Ama bu kez Deniz başlasın, belli ki geçmişi en az kapatmış olan o...
Deniz: Geçmiş, hiçbir zaman geçmişte kalmaz Can, tazedir, yara bandını yapıştırdığın bir yara gibidir ve en ufak bir darbede yeniden kanar. Dolayısıyla benim için bunu söylemek çok zor, açık olacağım sana da okurlarına da...
Can: Sen peki Alparslan, sen hep görülmeyen aşıktın, ama şimdi görülüyorsun ve tüm skandal haberlerine rağmen! Okurların büyük bir bölümü seni tutuyor ve Asena'nın doğru seçim yaptığını düşünüyor. Sence geçmiş geçmişte mi kaldı?
Alparslan: Ben Deniz'e katılmıyorum, devam etmek insanın doğasındandır, nefes aldığın sürece devam edersin, Asena'nın yaptığı da bu, sadece devam ediyor. Bu kez benle, hatta ilk kez benle!
Can: Bu iki bey söz konusu sen olunca biraz daha hassas, biraz daha romantik; bunu görebiliyorum! Ama bence aralarındaki en realist olan kişi sensin, sen ne düşünüyorsun geçmişle ilgili Asena?
Asena: Açıkçası geçmiş beni ben yapan her şey. Aldığım her karar, ilk aşkım, bu aşkın getirdiği acılar, bıraktığı izler, yaşattığı mutluluklar ve bana kattığı Sinan... Dolayısıyla ben geçmişi olduğu gibi kabulleniyorum. Bu geçmişte sadece Deniz yok üstelik, Alparslan da var, hatta belki Deniz'den daha fazla var! Şu an yaşadığım şey, bunu görüyor olmak sanırım.
Can: Özür dilerim hemen böleceğim ama ilk aşkım dedin az önce... İlk röportajımızda bir kez daha aşık olup olmadığından emin değildin sanki, bir şeyler değişmiş gibi diyebilirim. Ne bu öğrenebilir miyim?
Asena: Her ikisinin de sana anlattıklarını okudum, belki de şu an Türkiye'de yaşayan birçok kişi gibi. İkisinde de gülümsediğim, ikisinde de gözyaşı döktüğüm kısımlar oldu ve belki de o an anladım, benzer hisler bunlar. Sanırım Alparslan haklı, ben kesinlikle ona aşığım... (Doğrudan gözlerinin içerisine bakıyor, eli hemen Alparslan'ın eline gidiyor!)
Deniz: Bence acele bir karar bu. Asena hep acele eder Can, sen de bilirsin... (Suratı düşük, gördüğü manzaradan belirgin bir şekilde rahatsız!)
Can: Açıkçası sizi, yani üçünüzü birden karşımda izlemek, yüzlerinizi görmek, bakışlarınızı, özellikle de birbirinize değen bakışlarınızı yakalamak, kafamı daha da karıştırdı! Kim, kime aşık, kim kime minnet duyuyor ya da kim kimle yoluna devam edecek sizi böyle izleyince kestirmek daha zor...
Alparslan: Bu çok normal Can, çünkü bizim hikayemiz devam ediyor. Evet bugün çok mutluyuz, evet bugün Asena'yla birlikteyiz, tam da 7 yaşımdan bu yana hayal ettiğim gibi... Ama hayat bu, bize ne getireceğini kestirmek çok zor.
Can: Belki de haklısın Alparslan. Ama hazır sizi böyle bulmuşken bir kez daha sorayım isterim, neden buradasınız, neden size kalsa da kimsenin bilmeyeceği anıları bizimle paylaşmak istediniz? Ama önce Alparslan bu kez!
Alparslan: Bu, ilk geldiğimde de söylediğim gibi Asena'nın fikriydi. Ona göre bu hikayedeki en fedakâr kişi bendim ve bu tarz bir skandalla adı yan yana gelecek son kişiydim, canım sevgilim benim, gözünde bu kadar temiz kalabilmek bile benim için müthiş bir gurur! (Saçına minik bir öpücük konduruyor, yüz hatları son derece sıcak ve sevgi dolu!) Bu yüzden anlatmak istedi, bu kez o kendisini benim için feda etti sanırım...
Can: Peki Deniz sen neden? Yani bu hikâyede burada olmak zorunda bile değilsin açıkçası...
Deniz: Ben bu aşkı yıllarca Asena'ya anlatmaya çalıştım, etrafına, ailesine, anneme... Ömrüm kendimi birilerine, ama en çok da Asena'ya inandırmakla geçti Can, sanırım bu yüzden buradayım, herkese aynı anda anlatma fırsatını bir daha nerede yakalayabilirim ki?
Can: Buna birazdan döneceğim, zira cümlelerinin arasında yakaladığım bir şey var, ama bekleyebilir! Sen Asena, sen peki neden bana geldin?
Asena: Alparslan'ı suçlamadım, ilk bildiğim andan beri ve ben bunu herkes bilsin istedim. Sadece bu da değil, herkese yalan söyleyen bendim, ama Zeynep'in açıklamaları sanki herkese yalan söyleyen kişinin Alparslan olduğunu gösteriyordu, üstelik Zeynep gerçekleri biliyordu.
Can: Nasıl yani?
Asena: Ben Zeynep'le yüzleştim Can. Bildiğimi, en başından beri bildiğimi, ancak bu evliliğin o dönem sahte bir evlilik olduğu için Alparslan'a kızamayacağımı söyledim ve daha birçok şeyi de. Biliyordu, yalan söyleyenin Alparslan olmadığını biliyordu. Ama buna rağmen onu suçladı. Sanırım açıklamasında beni suçlasaydı bunu göğüsleyebilirdim. Alparslan'ı suçlaması, beni daha da kötü hissettirdi, ne de olsa o benim için hiç düşünmeden hayatından, geleceğinden vazgeçen kişiydi.
Alparslan: Abartıyor Can, inan bana abartıyor! Ben sadece aşıktım, benim zaten Asenasız bir geleceğim yoktu, olmasını da asla istemezdim... Bu yüzden onunla evlenmek benim için alınması çok kolay bir karardı!
Can: Fedakarlık değil diyorsun yani?
Alparslan: Tam aksine fırsat diyorum! (Gülüyor hem Asena hem de Alparslan...)
Can: Tamam şimdi biraz bana müsaade edin... Aranızdaki şey aşk mı, daha çok minnet mi anlamadım açıkçası...
Deniz: Kesinlikle minnet!
Alparslan: Kesinlikle aşk!
Can: Sanırım düğüm seninle çözülecek Asena! Bu bir aşk mı, yoksa bir minnet mi? Söyle hadi bana, milyonlarca insan bu sorunun cevabı için bekliyor haftalardır...
Asena: (Sıcacık bir gülümse var yüzünde...) Açıkçası bu beyler benden farklı düşünüyor sanırım. Aramızdaki şey hem minnet, hem sevgi, hem güven, hem de aşk olabilir. Neden biri olsun, ya da neden sadece birini seçmek zorunda olayım? Zira sadece biri olsaydı zaten evlenmezdim, sadece biri evlilik için yeterli olmamalı, hepsini aynı kişide bulabiliyorsan oturmalısın o nikah masasına, öyle değil mi?
Can: Öyle mi? Yani Deniz'de hepsi yoktu, doğru mu?
Asena: Deniz'de de benzer şeyler vardı, aşk vardı mesela, hatta sanırım en çok aşk vardı... (Yüzü son derece hüzünlü, belli ki geçmişi hatırlıyor, hatta belki özlüyor!)
Can: Güven, minnet, sevgi peki? Ya bunlar var mıydı?
Asena: Deniz'e hep güvendim, canımı bile emanet edebilecek kadar hem de! Sevgi, sevgi elbette vardı, birçok şeyi ilk onunla paylaştım tam da bu yüzden. Sadece aşk ya da tutku değildi aramızdaki. Ama minnet, minnet için aynı şeyi söyleyemem... Deniz'inki kolay olandı Can, Deniz benimle olabilirdi, zira ben de ona çok aşıktım, zor olan Alparslan'ınkiydi, onun benimle olması çok zordu, ama oldu. Dolayısıyla minneti Deniz'e duymadığım için kim beni suçlayabilir ki?
Can: Bu kez hak vermemek elde değil! O zaman dönüyorum hemen Deniz'e... Sen de ne vardı, geçmişte yani?
Deniz: Ben söz konusu Asena ise hep kıskanç, hep hırçın, hep tutkulu, hep aşıktım... Kabul ediyorum, bencildim. Ama aşk böyle bir şey değil midir tam olarak Can, aşık olduğunu kendine istemek, kendine saklamak... (Gözleri doldu, akmaması için kendisini zorluyor!)
Can: Ben hiç böyle bir aşk yaşamadım, sakın bana sormayın, beni arada bırakmayın ne olur! Karşınızda sizi böyle hep birlikte izlemek bile beni zorluyor, devam edememekten korkuyorum, zira bu ekipte bir de dayanışma var; sanki gizli bir iş birliği... Bunca şeye rağmen bir güven!
Asena: Bu doğru! Çünkü Sinan var ve biz Sinan için sürekli bir araya geliyoruz zaten. Kabul etmek gerekir ki, bu bir araya gelişler her zaman huzurlu ve sulh içerisinde olmuyor, ama geliyoruz ve biz bu iş birliğini yürütmek zorundayız Can, sonsuza dek hem de!
Can: Sanırım Sinan hepinizin hassas noktası... Vaktimiz kalırsa bunu da konuşmak isterim ama önce ben az önceki Deniz'in 'Herkese aynı anda anlatma fırsatını bir kez daha nerede yakalayabilirim ki?' ifadelerine dönmek istiyorum. Deniz, sen hala aşık olabilir misin Asena'ya, yani ilk günkü gibi güçlü olabilir mi bu duygular? Yoksa neden şimdi, durduk yere herkese ispatlamaya çalışasın ki bunu?
(Deniz sessiz...)
Can: Cevap vermek zorunda değilsin, bunu unutma, bu hakkın hep saklı.
Deniz: Yok cevap vereceğim, yani kaçtığım ya da cevabını bilmediğim bir soru değil bu, sadece doğru kelimeyi arıyorum; sonuçta artık Asena evli ve tercihini yapmış durumda, Alparslan'ı rahatsız etmek istemem verdiğim cevapla ya da Asena'nın kafasını karıştırmak...
Can: Sen de evlisin, öyle değil mi?
Deniz: Aynı şey değil. Benimki bir evlilik sayılır mı emin bile değilim, boşanma aşamasındayız zaten.
Can: Üzüldüm bunu duyduğuma...
Deniz: İnan bana, bu bambaşka bir röportaj çıkarır ortaya, yani Gülten'in benimle evlenmek için bana söylediği yalanları sıralamaya kalkarsam 3 gün buradan ayrılamayız, buna emin olabilirsin! O yüzden bu konuyu şimdilik es geçiyorum. Asıl soruna dönmek istiyorum. (Gözleri doğrudan Asena'nın üzerinde, hatta gözleri onun gözlerini yakalamaya çalışıyor...)
Can: Lütfen dön, çok merak ediyorum çünkü bu sorunun cevabını, milyonlarca insan gibi!
Deniz: Kesinlikle aşığım, doğru kelimeyi aramak için bir sürü şey soktum araya ama öyle bir kelime yok. Bu sorunun cevabı bende çok net, ilk günkü gibi...
Can: Sen ne diyeceksin Asena böyle bir itirafa?
Asena: Benim kafam karışık değil Can, bunu bence yüzümde net bir biçimde görebiliyorsun. Bir seçim yaptım, Deniz benim geçmişim, Alparslan ise, benim geleceğimdi; ben sadece geleceğimi seçtim. İlk kez geçmişimi değil, geleceğimi, hem de tam 10 yıl sonra... Bunun için suçlu olabilir miyim gerçekten?
Can: Kimse seni suçlayamaz, hele ki, bu kadar geride bırakıldıktan sonra, güven bana! Sen peki Alparslan, sürekli görüştüğünüz biri Deniz, ama karına aşık olduğunu söylemekten çekinmiyor, bu seni rahatsız etmiyor mu?
Alparslan: Ne kadar rahatsız ettiğini ifade edebilecek bir sözcük var mı dağarcığımda emin değilim açıkçası, hele ki bugüne dek her seferinde Deniz'e tercih edilmiş biri olarak... Ama artık bir şeyler değişti Can, Asena bugüne dek geleceğe yönelik bir adım atmış değildi, benimle her şeye rağmen o nikah masasına oturduğunda bunu yaptı. Bu yüzden korkmuyorum Deniz'den; zira onunki aşksa, benimki de aşk... Ve kesinlikle aşağıya kalır bir yanı yok!
Can: Gerçekten hayatımda böyle bir hikayeyi bir daha ne zaman yakalayabilirim bilmiyorum... Şu an gözlerimle görüyorum ikiniz de deli gibi aşıksınız bu kadına, bakışlarınız, gülüşleriniz, hatta yüzünüzde beliren öfke ibareleri bile bunu bana kanıtlıyor. Kafamı karıştıran tek şey Asena, Asena hala Deniz'in gözlerine bakmaktan kaçınıyor. Sana bakarken çok canlı, çok parlak gözleri Alparslan bu doğru ama Deniz'den gözlerini kaçırıyor oluşu seni hiç endişelendirmiyor mu?
Alparslan: Hem de nefes aldığım her an! Ama endişelerime kapılırsam, sahip olduğum şu anın, Asena'nın elini tutuyor olmanın kıymetini bilemem Can. Hem belki bakmama sebebi bitmeyen bir aşk değildir, bunca zaman yaşadığı acıdır, çektiği yalnızlık, hep bir şekilde geride kalan olmaktandır...
Can: Hiç böyle düşünmemiştim, belki de haklısındır... Deniz, sen ne düşünüyorsun bu konuyla ilgili? Sence bu hikayenin sonu nasıl bitecek?
Deniz: Eninde sonunda bizle, Asena ve benle...
Can: Bu bir temenni mi yoksa özgüvenli bir yanıt mı?
Deniz: Bu bir tecrübe Can, bu bir öğrenmişlik... Alparslan birçok konuda haklı olabilir ama bir konuda yanılıyor, biz her zaman mutsuz değildik, o kadar acının içerisinde bile mutlu olduğumuz anlar vardı ve ben bunları yaşadığım hafıza kaybından sonra bile hatırladım, sonsuza dek unutamadım. Asena da unutamayacak, ben buna eminim.
Alparslan: Deniz sever abartmaları, Asena benimle son derece mutlu! Hatta sanırım buradan bunu doğrulayacak bir haber verebiliriz, öyle değil mi sevgilim? (Asena'dan onay almak için bekliyor.)
Can: Nedir bu haber?
Asena: Sanırım haberi vermesi gereken kişi benim Can... Deniz'le paylaşmadan bunu burada söylemek biraz beni üzüyor açıkçası, çünkü o benim oğlumun babası, bu bir gerçek ve ne ben ne de başka bir kimse bunu değiştiremez. Bu yüzden önceden bilmeye hakkın vardı, özür dilerim Deniz. (Geldiğinden beri ilk kez Deniz'e bakıyor...)
Can: Söyle artık! Çok meraklandırdınız beni!
Asena: Biz bir bebek bekliyoruz, Alparslan'la. Yeni bir çocuğumuz olacak!
Can: Tebrik ederim!
Asena: Teşekkür ederiz Can! Açıkçası istediğimiz ve planladığımız bir bebekti, bu yüzden bizi habersiz bir şekilde alacağımız bebek haberinden daha çok mutlu etti diyebilirim. Bir çocuğu daha birlikte büyütecek olmak, bu kez gerçekten bize ait olan, benim için açık söylemek gerekirse heyecan verici...
Alparslan: Haberi aldığımdan beri içim içime sığmıyor desem abartmış olmam sanırım. Başka hiçbir şey düşünemiyorum Can!
Can: Tekrardan tebrikler! Ama sanırım Deniz bu haber seni çok mutlu etmedi...
Deniz: Açıkçası ikisi adına sevindim, Sinan harika bir çocuk, bu işte iyi oldukları kesin. Ancak bugün hele ki burada, seninle birlikte almayı beklediğim bir haber değildi. Tebrik ederim... (Yüzü memnunmuş gibi görünmek için kendisini zorlasa da gözlerinde hüzün hakim...)
Can: Sanırım bu haberin üzerine konuşacak bir şey bulmak zor! Siz birlikte ve karar vermiş görünüyorsunuz, Deniz ise, hala aşık olduğundan ve eninde sonunda kendisinin kazanacağına emin... Tabi bunca şeyden sonra bu bir kazanç sayılır mı artık bunu bile bilemiyorum açıkçası! Sizi tanımak, her birinizi tanımak harikaydı çocuklar, içinizi bana, okurlarıma açtınız, hem de sansürsüz bir şekilde; size çok teşekkür ederim. Ama itiraf etmeliyim ki, bu hikayenin sonunu çok merak ediyorum; bu yüzden sakın benimle irtibatınızı koparmayın!***
Röportaj sonrası...
"Gerçekten mi? Bana gerçekten bu haberi böyle mi verecektiniz? Bu muydu aklınızdaki?"
"Deniz bu seni ilgilendiren bir haber bile değil. Haddini bu ara çok sık aşıyorsun."
"En az senin kadar beni de ilgilendiren bir haber Alparslan! Çünkü Asena benim çocuğumun annesi! Çocuğuma bir kardeş yapmaya karar verdiyseniz bunu benimle bir gazetecinin önünde değil, daha özel bir alanda paylaşmalıydınız. Hiç düşünmedin mi Asena kırılabileceğimi?"
Alparslan konuşmaya hazırlanıyordu, ancak elini tutarak müsaade istedim.
"Lütfen Alparslan ben konuşayım. Zira Deniz haklı, kesinlikle burada öğrenmemeliydi."
"Teşekkür ederim biri bana hak verdi en azından!"
"Aklımdaki bu değildi Deniz, inan bana sana ben söylemek isterdim. Elbette Sinan'ın bir kardeşi olacağını benden, bizden duymalıydın. Kusura bakma ne olur, Alparslan'ınki tamamıyla refleksif bir cevap olmalı."
"Yanlış bir şey yapmışım gibi davranma bana Asena! Hatırlatırım, sen oğlunun bir kardeşi olacağını Deniz'den değil, Gülten'den öğrenmiştin. Bence yanlış hiçbir şey yok."
"Alparslan bilerek yapıyorsun farkındayım. Asena iyi niyetli düşünebilir, ama ben düşünmüyorum, ben beni kırmak için burayı seçtiğini çok iyi biliyorum; zira gerçek seni herkesten iyi tanıyorum!"
"Bir bebeğimiz olacak Deniz, bence odaklanman gereken konu bu. Nasıl öğrendiğin değil. Tebrik için kartpostal kullanacaksan benim büroma göndermeni rica edeceğim, zira artık Asena'yı karşılık bulamadığın aşkınla rahatsız edip durmanı istemiyorum."
"Bu aşkın karşılıksız olmadığını göremeyecek kadar kör mü etti Asena'nın ilgisi seni? Sahi nasıl göremiyorsun ne olursa olsun bizi kimsenin ayıramayacağını?"
"Az önce değil, ama şu an haddini aşıyorsun Deniz. Aramızdaki his gerçek olmasa bu bebeği asla istemezdim, ama gerçek. Ve bizim hikayemiz çoktan bitti; ister inan ister inanma, bu hikayenin sonu geldi."
"Yapma Asena, ne olur yapma; kendine yalan söyleyip durma. Kal, yine Alparslan'la kal; git dersen gideyim, kilometrelerce uzağa gideyim önemli değil. Ama sakın yalan söyleme. Bana dürüst davran, sana söz veriyorum seni rahatsız etmeyeceğim!"
"Tamam bu konuşma canımı sıkacak yere doğru gitmeye başladı. Gidiyoruz Asena, yoksa elimden bir kaza çıkacak ve yemin ederim bu kez sen bile bana engel olamayacaksın!"Alparslan'ın öfkesinin arttığını fark ediyordum, bu yüzden direnmenin bir manası yoktu. Ayaküstü yapılan bir tartışmanın ardından kendimi gazeteye atmıştım. Bütün gün Deniz'in söylediklerini düşünmemek için çalışıp durdum. Tam çıkmak üzereyken Derya'nın bana getirdiği kutuyla Deniz'in vazgeçmeyeceğini anlamıştım; zira kutunun içerisinde Ferdi Özbeğen'in sesinden 'Büklüm Büklüm' şarkısının yer aldığı bir plak ve hemen üzerinde beyaz renk bir bebek patiği vardı. Not yoktu, gerçi nota da gerek yoktu; Deniz'in ne söylemek istediği şarkının sözlerinde gizliydi ve ben son derece iyi bildiğim bu şarkının plağını görür görmez anlamıştım:
"Hani büklüm büklüm boynunda
Hani paramparça ruhunda
Hani soran gözlerle kapında
Bekleyen dargın anıların gibi..."
Deniz, kendisinin bir anı olduğunu ve hep orada, geçmişte bekleyeceğini, asla yok olmayacağını söylüyordu bana. Belki haklıydı, belki de çoktan yok olmuştu; bu soruların cevabını alabileceğim tek yer olan kalbim, bana cevap vermeyi bırakalı çok olduğu için zamana, kimin haklı çıkacağını görmek için her şeyi zamana bırakmaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Ficción histórica80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...