Her Şey Açığa Çıkmak Üzere

2 0 0
                                    

Alparslan, Deniz'le saatlerce yumruklaşmasına rağmen hıncını alamamış, benimle eve gelene kadar söylenmeye devam etmişti. Ancak ben sessizdim. Deniz dönmüş ve her şey açığa çıkmaya başlamıştı, hem de her şey. Bize girmeden önce biraz sakinleşmek, babamın karşısına daha normal biri olarak çıkmak için eve yakın bir yerde durdu. Cebinden çıkardığı sigara paketinden bir sigara kendine alıp, bir sigara da bana uzattı. Uzun süredir sigara içmiyordum, en azından eskisi kadar, ancak bugün ikimizin de birkaç nefes sigara içimi kadar düşünmeye ihtiyacı vardı, bu yüzden uzattığı sigarayı aldım ve sigaramı yakmasını bekledim. Önce benim sonra kendisinin sigarasını yakan Alparslan, sigarasından birkaç duman çektikten sonra yeniden konuşmaya başladı.

"Sana söyledim değil mi? Defalarca hem de! Hep biliyordum, bir gün çıkıp geleceğini, elimdeki her şeyi geri alacağını."
"Yapma ne olur... Kimsenin hiçbir şey aldığı yok. Bu Deniz'le son görüşmemizdi."
"Bana söylediklerini duymadın sanırım. Seninle ilgili söylediklerini."
"Canını, canımı yakmaya çalışıyor sadece. Zaten beni dinleyip de beni bıraktıktan sonra gelmek yerine bürona geçseydin bu olay bu kadar uzamazdı da."
"Suçlu yine benim sanırım. Üzgünüm."
"Hayır Alparslan, böyle bir şey ima etmedim. Sadece sana söylediklerini sen olmasaydın bana söyleyemezdi, olay bu kadar büyümez, küçük çocuklar gibi yumruklaşmanıza da gerek kalmazdı. Yüzün felaket halde. Şu an söylediklerimin hepsini senin için söylüyorum."
"Asena eğer beni bırakacaksan bunu şu an yap, hemen şimdi!"
"Saçmalama Alparslan, hayatımızda hiçbir şey değişmeyecek. Görmüyor musun, biz gayet iyiyiz."
"Bunu sonra yaparsan, beni bırakmayı ertelersen ve ben hiç beklemediğim bir anda seni kaybedersem bu kez bunu kaldıramam. Bu yüzden lütfen şu an yap. Çünkü biliyorum, Deniz seni eninde sonunda kandıracak."
"Olmayacak böyle bir şey."
Alparslan tıpkı bir çocuk gibi ağlamaya başlamıştı. Beni, bizi kaybetmek istemediğini söylüyor, hayatımızda hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair bir söz vermemi istiyordu. Bitmek üzere olan sigarayı araçtaki kül tablasına söndürdüm. Elimle elini tuttum ve Alparslan'ı toparlamak için konuşmaya başladım.

"Seni seviyorum Alparslan, kabul bu senin en başından beri istediğin ya da beklediğin gibi bir sevgi değil. Sana her zaman dürüst oldum, yine dürüst olacağım. Sen her ihtiyacım olduğunda yanı başımdaydın. Evet, evet aşklar güzeldir, heyecanlıdır, insanın kalbini çarptırır. Ancak bunların hiçbiri evlenmek için yeterli değildir. Ama sevgi, türü ne olursa olsun, kime duyulursa duyulsun ömür boyu geçmeyen kalıcı bir duygudur. Bu yüzden bize gitmeden önce gözyaşlarını sil, çünkü sen benim elimi bırakmadıkça, ben senin elini bırakmayacağım. Kaldı ki bunu sana borçluyum, bu borç öyle mecburi falan değil, yürekten ödemek istediğim bir borç."
"Haklı değil mi Deniz? Asla bana ait olmayacaksın."
"Alparslan... Birazdan annemlerde olacağız, bu yüzden lütfen bu konuyu İstanbul'a bırakalım. Kaldı ki bugün buradaki son gecemiz. Zaten annem iki gündür söyleniyor, neden Alparslan annesinde sen burda kalıyorsun diye. Birazcık hatırım varsa annemin içine kurt düşürmeyelim daha fazla."
"En çok senin hatırın var, bunu çok iyi biliyorsun. Annene de söyleseydin meclise yakın, sabah komisyon var diye kaldığımı. Niye söylemedin ki?"
"Elbetteki söyledim. Şimdi sen de söylersin, içi rahat eder."
"Tamam."

Alparslan ile bir ortak noktada buluşmamızın ardından bizimkilerin yanına geçerek, son derece keyifli bir akşam yaşadık, elbette Alparslan'ın dağılmış yüzü için tonla yalan uydurup, ailemi ikna ettikten hemen sonra... Ancak benim aklım hala sabahki yüzleşmedeydi, çünkü Deniz'in gelişi bir kere Pandora'nın kutusunu açmıştı ve artık her şey açığa çıkmak üzereydi.

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin