Yorucu bir gecenin ardından benim evimin kapısının önündeydik. Bugün Mesude Abla bizde kalarak, Sinan'ı yalnız bırakmamıştı. Şimdi vedalaşma vaktiydi, ancak ben Alparslan'la henüz vedalaşmak istemiyordum. Bu yüzden beni nazikçe saçımdan öptükten sonra elini tutarak gitmesini engelledim.
"Kalsana bu gece benimle?"
"Sinan'ın bilmesini istemediğini söylemiştin."
"Bilmek zorunda değil. Sinan çoktan uyumuştur, sabah da Sinan uyanmadan çıkarsan bence yakalanmayız."
"Ha baya liseli aşıklara döneceğiz, büyüttüğümüz çocuktan köşe bucak kaçacağız, öyle mi küçük hanım?"
Bir yandan muzipçe gülümsüyor, bir yandan da başımla Alparslan'ı onaylıyordum.
"Tamam o zaman sessizce aç kapıyı!"
Sessizce kapıyı açtıktan sonra, yine son derece sessiz bir şekilde merdivenleri aşarak benim odama doğru Alparslan'ı sürükledim. Hemen ardından soluğu benim odamın balkonunda aldık.
"Mutlu musun?"
"Yeni hayatımızdan mı?"
"Evet, mesela heyecanlı mısın yeniden 'Güçlü' olacağın için?"
"Aslında yeniden 'Güçlü' olmayacağım, 'Kocaoğlu Güçlü' olacağım!"
Alparslan gülüyor, benimle uğraşmayı sevdiğini yüzündeki her mimikle bana gösteriyordu.
"Ama soruma yanıt alamadım. Mutlu musun?"
"Çok mutluyum hem de."
"Gerçekten mi?"
Öne doğru eğilerek, Alparslan'ın ellerini tuttum.
"Bak sevgilim korkmanı anlıyorum, ben sana yalan dolu bir 7 yıl yaşattım. Ama bu kez durum farklı, artık ben devam etmek istiyorum, daha da iyisi, devam etmeye hazırım. Bu yüzden endişelenme ve benim söylediklerime güven. Sana hiçbir zaman yalan söylemedim, yine söylemiyorum; birlikte geçirdiğimiz son 8 saat son derece gerçek. Elini tutmalarım, ettiğimiz dans ve öpüşmemiz... Her biri gerçek."
"Sevgilim sana inanıyorum ve seninle öpüşürken yerinden çıkacakmış gibi olan kalbim de bunu kanıtlıyor zaten. Sadece bugün Deniz nişanlandı, öyle ya da böyle, Deniz'le aranızdaki bağ çok güçlüydü. Kendini kötü hissedebilirsin ve bunun çok normal olduğunu bilmelisin. Ben sadece her şeyi benimle paylaşmanı istiyorum, benden hiçbir şey saklamamanı, içine atmamanı..."
"Kesinlikle iyim sevgilim, beni merak edeceğin bir durum yok. Açık konuşayım, daha zor olacak sanıyordum, ancak Deniz ile Gülten'i yan yana görmek, bizim yeni bir başlangıca ihtiyacımız olduğu gerçeğini bana daha net gösterdi. Umarım onlar çok mutlu olur, bize gelince biz zaten çok mutluyduk, bu yüzden böyle bir temenniye bile gerek duymuyorum!"
Gülümseyerek konuşmaya başlayan Alparslan'ı biraz daha zorlama vakti gelmişti, aslında hiçbir şey için acele etmek istemiyordum. Ancak istediğim bir şey vardı, o da, senelerdir Deniz'e takılı kalıp, ne kaçırdığımı merak ettiğimi öğrenmekti...
"Peki öpüşürken, öpüşürken ne hissettin? Sence umutlanmalı mıyım bizimle ilgili?"
"Kesinlikle umutlanmalısın sevgilim. Seninle öpüşmek beni heyecanlandırdı. Ama..."
"Ama ne?"
Yerimden kalkarak, Alparslan'ın kucağına yüzüm ona dönük bir şekilde oturdum. Elbisemi hafifçe sıyırmıştım.
"Ama daha fazlasının nasıl hissettireceğini de çok merak ediyorum."
Doğrudan Alparslan'ın gözünün içerisine bakıyordum ve vereceği yanıtı kesinlikle çok merak ediyordum.
"Asena... Bence her şeyi sırasıyla yapmalıyız. Acelemiz yok, neden birden her yolu kat edip, tüketmek istiyorsun?"
"Tüketmek istemiyorum Alparslan! Merak ediyorum sadece, bunca yıl ne kaçırdığımı merak ediyorum ve bir bu kadar daha beklemek istemiyorum, lütfen beni anla. Sadece nasıl hissedeceğimi anlamaya çalışıyorum."
Cümlem biter bitmez Alparslan dudaklarıma yapışmış ve ellerini bacaklarımda gezdirmeye çoktan başlamıştı. Kesinlikle içeriye geçmemizi gerektiren bir durum yoktu, zira yüksek olan balkonum, küçük bir koruya bakıyordu; kimse bizi göremez ve kimse bizi durduramazdı!
Kaç dakika boyunca öpüştüğümüzden bir haber vaziyette kendimi Alparslan'a bırakmıştım. Deniz ne kadar hırçın ve tutkulu sevişiyorsa, Alparslan da tam tersi şefkatli ve sevgi dolu sevişiyordu. Dudaklarından dudaklarını çeken Alparslan, boynuma doğru inmeye başlamış, boynumun açıkta olan her bir zerresine öpücükler konduruyordu. Ellerini bacaklarımdan çektikten hemen sonra omuzlarımdan elbiseyi sıyırmak için harekete geçti. Hafifçe kendimi doğrultarak ona yardımcı oluyordum ve sadece birkaç saniye sonra Alparslan'ın karşısında ilk kez bu kadar soyunuktum; üzerimde sadece siyah bir iç çamaşırı takımı kalmıştı.
Alparslan elini sütyenimin arkasına götürmüş sütyenin kopçasını açmaya çalışırken, ben de onun üzerindeki gömleği çıkarmayı başarmıştım. Hemen ardından elimi altındaki pantolonun kemerine doğru attım. Sanırım bu kez ikimiz de bunu yaşamak istiyor ve sonuna kadar gitmeden durmayı düşünmüyorduk. Tam o arada Alparslan, kulağıma doğru fısıldamaya başlamıştı.
"Şu anı kaç kez hayal ettiğimi tahmin bile edemezsin..."
"Peki hayal ettiğin gibi mi?"
"Kesinlikle hayal ettiğimden çok daha iyi!"
Alparslan cümlesini bitirdiğinde çoktan ikimiz bir bütün haline gelmiştik. Üstünde olduğum için kontrolün tamamı bende gibi görünse de gidişatı yönlendiren kesinlikle Alparslan'dı, kalçamı önce hafifçe, sonra da gitgide hızlanan ritimlerle kucağında kaldırıp indirmeye başladı. Bittiğinde sevişmemizin ne kadar uzun sürdüğüne inanamamıştım, en az 1 saati aşkın süredir birbirimize dokunuyor ve birbirimizin olmak için ter döküyorduk. Sevişmemiz sona erdiğinde dudaklarımı öpüyor, yüzümün her yerine öpücükler konduruyordu. Kıyaslamak belki doğru değildi, ancak Deniz'le yaşadığım cinsel birliktelikler düşünüldüğünde, Alparslan'ın bana vermiş olduğu haz kesinlikle fena sayılmazdı. Hatta itiraf etmeliyim ki, yaşayacağımın bu denli haz verici olacağını bilseydim, kesinlikle bu kadar beklemeyi seçmezdim!
O gece birlikte çırılçıplak uyuduk, birbirimize sarılarak. İlk kez Alparslan'ın kokusunu içime çekiyor, kokusuyla uyuyordum. Uyandığımda sağ eliyle başını yükseltmiş, beni izliyordu. Gülümseyerek günün ilk cümlesini kurdum.
"Günaydın sevgilim!"
"Günaydın gördüğüm en güzel şey!"
Günaydın demesi biter bitmez beni yeniden öpmeye başlamış ve biz kendimizi uyanır uyanmaz yeniden sevişirken bulmuştuk. Ancak artık toparlanma vaktiydi, Sinan uyanmadan Alparslan'ı evden göndermeliydim. Bu yüzden duş alması gerektiğini söyleyerek onu zorla yataktan attım. Alparslan duş alırken, ben de giyindim ve saçlarımı düzelterek kendimi toparladım. Duştan çıkan Alparslan'ı kocamanca öptükten sonra, onu geçirmek için aşağıya indim. Bence iyiydik, kesinlikle denemeye değer bir bağ kurulmuştu aramızda. Alparslan kapıdan çıkarken Sinan'a yakalanmamıştık, ancak biraz sonra duyacağım cümleyle kesinlikle Mesude Abla'ya yakalandığımızı anlamak üzereydim!
"Hayırdır Asena Hanım, vekil bey miydi o?"
"Mesude Abla! Utandırma lütfen beni..."
"Gel hadi kahve hazırladım sana. Anlatırsın o arada..."
Yüzümü görmesem de kıpkırmızı olduğunu biliyordum. Bugün gazetede önemli bir işim yoktu. Bu yüzden Sinan'ı okula bırakıp, Galata'ya yakın bir otelde kalan Tülin'in yanına giderek, her şeyi ona anlatmak istiyordum. Ama önce Mesude Abla'ya bir hesap vermem gerekiyordu!
"Mesude Abla, Sinan'ın henüz haberi yok. Bu yüzden bizi ona ispiyonlama!"
"Aşk olsun Asena Hanım, ne zaman böyle bir şey yaptım ben?"
"Tamam, kabul, hiçbir zaman. Ama gerçekten zor bir dönemden geçiyor. Bize biraz zaman kazandırman lazım, lütfen..."
"Merak etmeyin siz ben hiçbir şeycik söylemem. Görüşün rahat rahat. Ben kalırım Sinan'la ne zaman istersen."
Yerimden kalkarak Mesude Abla'ya kocamanca sarıldım. Günün en sevdiğim kısmına geçmeme sadece 5 dakika kalmıştı. Evden çıkmadan otelini aradığım Tülin, birazdan Galata'yı gören bir pastaneye benimle kahve içmek üzere gelecekti. Ben kendime kahveyi henüz söylemişken, Tülin çoktan neşeli sesiyle masamdaki yerini almıştı!
"Evet anlat bakalım nereden çıktı bu Alparslan'a olan ilgi?"
"Tülin sana anlatmam gereken o kadar çok şey var ki... Sadece nereden başlayacağımı bilemiyorum."
"Mesela Deniz ile Gülten'den başlamaya ne dersin?"
Her şeyi sansürsüz bir şekilde Tülin'e anlattım.
"Ben gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum Asena. Deniz'i hep savunurum bilirsin, ancak bu kez savunacak bir taraf bırakmadı sanırım bana..."
Başımla Tülin'i onaylıyordum.
"Ben de bu yüzden her ihtiyacım olduğunda yanımda olan Alparslan'a bir şans vermek istedim Tülin. Açıkçası çok yeni, ama bir o kadar da eski gibi. Zaten senelerdir tanıyorum onu, zaten hayatımızın 7 yılını evli ve aynı evin içerisinde geçirdik. Sanırım mutluyum da..."
Utanmıştım ve yüzümdeki mahcup gülümsemeyi yakalayan Tülin kokuyu hemen almıştı!
"Yoksa sen Alparslan'la yakınlaştın mı?"
"Utandırmasana Tülin beni!"
"Anlat, çabuk anlat! Belliydi ama o tutkulu öpüşmeden gecenin sonunun masum bitmeyeceği!"
"Evet. Yakınlaşmaktan biraz fazlasını yaşamış olabiliriz. Biz birlikte olduk Tülin!"
"Nasıldı peki? Yani kıyasla diye demiyorum tabi de, nasıl hissettirdi sana?"
"Açıkçası bu kadar iyi hissettireceğini bilseydim bunca zaman beklemezdim! Kabul, Deniz'le aramızdaki o tutku yoktu, ama ilginç bir şekilde aramızda bir uyum vardı ve bu uyum bana çok iyi hissettirdi. Kaldı ki..."
"Kaldı ki ne? Sen beni gerçekten çatlatacaksın!"
"Kaldı ki çok şefkat doluydu, güven vericiydi her öpücüğü. İnanamıyorum şu an seninle özel hayatımı konuştuğuma!"
"Hayatım ne var bunda? Sanki sana kaç dakika sürdü, hangi pozisyonda seviştiğinizi falan soruyorum!"
"Bunları sormayacaksın değil mi Tülin?"
"Elbette hayır kuzum! Ama utanman gereken bir konuyu konuşmuyoruz, inanır mısın biz de Ahmet'le sevişiyoruz, kabul çocuk olmadan önce olduğu kadar sık değil ama sevişiyoruz yani..."
Gülmeye başlamıştım. Doğru söylüyordu, seviştiğimizi söylemenin utanılacak bir yanı yoktu, ne de olsa Deniz bunu benden sonra önüne her gelenle yaşamıştı ve ben sadece bana ömrünü adayan bir adamla seviştim diye utanacak ya da kendimi suçlayacak değildim!
Günün geri kalanını Tülin ile alışverişte geçirdik ve akşam yemeği için sözleştik. Ancak bu yemeği Alparslan'a haber vermem gerekiyordu. Aldıklarımı bırakmak ve üstümü değiştirmek için eve döndüğümde onu arayarak, akşam Tülinlerle olacağımızı söyledim. Alparslan her zamanki gibi tam vaktinde kapının önündeydi ve bugün biz özgürdük, zira Sinan'ın babasında kalma günüydü!
Birçok şeyi paylaştığımız dostlarımızla yeniden bir arada, son derece keyifli bir akşam geçiriyorduk.
"Tülin artık İstanbul'a mı taşınsanız acaba? Gerçekten çok özlemişim sizi."
"Kabul ediyorum, ben de sizi çok özlüyorum. Ama tüm hayatımız Ankara'da. Asıl siz taşınsanız, sonuçta Alparslan sık sık Ankara'ya geliyor."
Alparslan bana bakıyordu, ancak ne düşündüğümü yüzümden okuyamayınca konuşmaya başladı.
"Ne dersin sevgilim, ister misin Ankara'ya dönmek?"
"Bilemiyorum ki Alparslan. Şimdi Sinan'ın düzenini değiştirmek, yeniden bir yere alışmak... Açıkçası ürkütüyor beni. İstanbul'u seviyorum da. Bir de Deniz var tabi, istemez şimdi Sinan ile arasına mesafe girsin."
"Haklısın sevgilim. Tamam konu kapandı arkadaşlar, benim sevgilim nerede isterse orada kalacağız."
Alparslan'ın cümlesi biter bitmez beni saçımdan öpmesi Tülin'e bizimle uğraşacak harika bir fırsat vermişti!
"Ama bu ne yani liseli aşıklar gibi? Arkadaşlar siz tam 7 yıl evliydiniz, 7 yıl! Bu kadar birbirinize doyamamış olamazsınız..."
Masadaki herkes gülüyordu. Gecenin sonu benim evimde, Alparslan'la bitmişti ve ben kesinlikle uzunca süre sonra huzurlu bir şekilde uyku uyumaya başlamıştım. Ona güveniyordum, onun dokunuşlarına kendimi teslim etmek, ona olan güvenimi de arttırıyordu üstelik. Ancak sabahında bir huzursuzluk çıkacağı kesindi, zira kapı çok erken çalmış ve ben gelenin Mesude Abla olduğunu düşünerek, üzerime geçirdiğim sabahlığı bağlamadan kapıya doğru ilerlemek için yataktan kalkmıştım ki, Alparslan'ın sesiyle durdum.
"Sevgilim açarım ben, gel sen."
"Önemli değil, Mesude Abla'dır. Ara ara unutuyor anahtarlarını burada. Hemen döneceğim."
Kapıyı açtığımda yanıldığımı gördüm ve hemen sabahlığımın önünü kapatmak için harekete geçtim.
"Günaydın Deniz, seni beklemiyordum."
"Ben de seni böyle görmeyi. Ancak konuşalım istedim."
"Kusura bakma, Mesude Abla sandım. Sabah bu saatte mi konuşmak istiyorsun?"
"Saat 9'u geçiyor Asena. Sinan'ı annem okula bırakacak, o yüzden ben de işe geçmeden uğrayayım dedim."
"Anladım. Dinliyorum seni."
Ancak Deniz konuşamadan Alparslan'ın sesi duyulmuştu ve uykudan yeni kalktığı dağılmış olan saçlarından belliydi.
"Sevgilim çok acıktım."
Alparslan'ın sesiyle birlikte ardımı döndüm.
"Gel sevgilim gel. Deniz'in benle konuşmak istediği bir şey varmış. Dinleyelim hemen ardından kahvaltı yaparız."
"Hoş geldin Deniz."
"Hoş buldum Alparslan. Sevgilin beni içeri davet etmedi ama sen davet etmek istersen hayır demem."
"Tabii, gel lütfen."
"O zaman siz bahçeye çıkın, ben de üzerimi değiştirip geliyorum. Ben gelene kadar kahve hazırlar mısın sevgilim?"
Alparslan'ın beni başıyla onaylamasının ardından üstümü değiştirip yanlarına indim. Döndüğümde kahvem çoktan hazırlanmış ve masaya konmuştu.
"Evet Deniz, seni dinliyorum, dinliyoruz yani."
"Dün Sinan'la konuştum ve tahmin ettiğimden daha sakin karşıladı. Ancak Alparslan Gülten'in hamile olduğunu biliyor mu bilmiyorum ama ben Sinan'a bebekten bahsetmedim."
"Biliyorum Deniz. Nasıl her birlikte olduğun kadını hamile bırakabiliyorsun bilmiyorum ama, tebrik ederim!"
İstemsizce gülümsedim, çünkü son derece haklı bir sitemdi.
"Ne demek istiyorsun Alparslan?"
"Bir şey demek istemiyorum, Deniz. Sadece tebrik ediyorum işte."
"İmalı bir tebrik ama."
Sanırım müdahale etme vaktim gelmişti.
"Neyse beyler, atıştınız bitti. Sen bunu söylemek için mi buraya kadar geldin?"
"Hayır. Uygun görürsen Sinan bugün de ben de kalsın ve Gülten'le tanışsınlar."
"Olur, olur tabi."
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim elbette. Kahvaltıya kalmak ister misin?"
"Yok, ben işe geçeceğim."
"Sevgilim uğraşma hiç. Biz de çıkalım, sahilde bir kahvaltı yapalım. Ben seni kahvaltıdan sonra gazeteye bırakırım."
Gayet makul bir anlaşmaydı, bu yüzden kahveler biter bitmez hep birlikte çıktık. O gün sakin geçmiş, gece yine Alparslan'ın kollarında bitmişti. O günden sadece birkaç hafta sonra Deniz evlendi, ancak hiçbir şey Gülten'in tahmin ettiği gibi ilerlemiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Historical Fiction80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...