Denizin bahsettiği o kara gün geldiğinde takvim, 12 Eylül 1980'i gösteriyordu. Memleketimin üzerine çöken kara bulutlar; sabahında sokaklardaki postal, caddelerdeki tank ve kulaklarımdan asla silinmeyecek Kenan Evren'in o sesiyle meşrulaştı. O gün Türkiye Cumhuriyeti'nde bir darbe daha oldu.
Parti liderlerinden başlayan gözaltı süreci, çok kısa sürede üniversitedeki öğrenci topluluklarının üyelerine kadar indi. Deniz'in anlattığı her şey bir bir çıkıyor, bıraktığı mektubu okurken hayal ettiğimden daha kara günler yaşanıyordu. Bu darbe, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki ilk darbe değildi elbet, ancak hepsinden farklı, hepsinden sert, hepsinden daha karanlıktı. Gencecik çocuklar sorgu odalarında günlerini geçiriyor, sadece işkenceyle kurtulursa kendisini şanslı sayıyordu. Zira kurtulamayanın sayısı, kurtulandan çok daha fazlaydı. Bu darbe sadece memleketime değil, bize de iyi gelmemişti. Babam ile Muzaffer Amca, darbenin bir parçası haline dönüşmüş, bitmeyen sorgular nedeniyle eve gelmez olmuştu. Üstelik o sorgularda nelere bulaştıklarını düşündüğümde bile içimdeki acı beni yakıp yıkmaya yetiyordu. Alparslan da ben de bu kargaşanın dışında tutulduk. Belki sadece şanslıydık, belki de Deniz'in bizi uyarması sayesinde kendimizi korumayı başarmıştık.
Bugüne kadar olan darbelerin aksine sadece sol fraksiyonlardan değil, sağ fraksiyonlardan da insanlar gözaltına alınıyordu. Sokağa çıkma yasağı gitgide katlanılmaz bir hale geliyor, babamın bana sağlamış olduğu askeri kimlik sadece Tülinlere kadar gidebilmeme yarıyordu. Televizyonlarda, radyolarda, hatta gazetelerde bile darbenin yarattığı ağır yıkıntı vardı. Henüz alamamış olduğum basın kartım, gazeteden de uzak kalmama neden olmuştu. Dava da Suna Teyze'nin Deniz'le gitmesiyle birlikte sahipsiz kalmış, sivil olarak başlayan mahkeme askeri mahkemeye dönüşmüş, Muzaffer Amca da dahil olmak üzere davadaki istihbarat mensupları aklanmış, suç ise sadece bir kişinin üstüne atılmıştı. Toplamda 18 naaşın çıktığı arazi, bir kişiye bağlanmış ve o kişi istihbaratın kara kuzusu ilan edilerek hapse gönderilmişti. Bir an evvel bugünlerin son bulmasıyla nefes alıyor, her güne Deniz'den gelecek tek bir haber için uyanıyordum.
Ancak o haber, hiçbir zaman gelmedi ve o günden sonra Türkiye Cumhuriyeti'nde de, benim hayatımda da, hiçbir şey eskisi gibi olmadı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Ficción histórica80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...