Opera Gecesi

2 0 0
                                    

"Teşekkür ederim, gerçekten bunca zaman beklememe değen bir geceydi..."
"Asıl ben teşekkür ederim. Etrafımızda kimse olmadan baş başa vakit geçirmeyi özlemişim."
"Yapabiliriz bunu ara ara."
"Kesinlikle Denizsiz, sadece ikimizin olduğu zamanlar gibi hissettirecek daha çok vakte ihtiyacım var."
Gülümsüyordum, önce yenilen bir yemek, ardından gidilen opera ve son olarak Sinan'ı almak için gelinen Deniz'in evinin önü... Bütün akşamı birlikte geçirdikten sonra edilen ayaküstü sohbette Alparslan'ın derdi hala Deniz'di, açıkçası onun bu halleri bende her zaman tatlı bir tebessüm oluşturuyordu; kıskanç, sevdiği bir oyuncağını paylaşmak istemeyen minicik bir çocuk gibi dirençli halleri...

Konuşmanın ardından Sinan'ı almak için kapıya doğru yaklaştım, ancak kapı çalmadan açıldı.
"Hoş geldiniz. Gelin lütfen."
Deniz'in buyuruyla ben de Alparslan da içeri geçtik. Kazadan sonra uzunca süre annesiyle yaşayan Deniz'in yeni taşındığı eve ilk kez geliyordum, bu yüzden tüm İstanbul'u gören eşsiz manzaralı terasını da daha önce görmemiştim. Bu teras, bana kesinlikle Denizlerin Ankara'daki evinin terasını hatırlatmıştı, bir kez daha geçmişi, bir türlü geleceği olamayan bir aşk hikayesini...

"Açıkçası beklediğimden erken geldiniz."
"Sinan uyumadan yetişelim istedim ama sanırım geç kaldık. Bilseydim direk eve geçer, yarın alırdım Sinan'ı."
"Olsun bahaneyle oturmuş olduk işte. Ne içersiniz, ne ikram edeyim size?"
Deniz kazadan sonra eskisi gibi alkol almayı bırakmıştı, hatta ben onu kazadan sonra alkol alırken neredeyse hiç görmemiştim, ancak bu gece içiyordu.
"İçerim ben de şarap."
"Ben zahmet vermeyeceksem eğer kahve alayım. Araç kullanacağım, Asena'yı bırakırım gece sonunda."
Terastan ayrılarak mutfağa inen Deniz, bir süre sonra elinde bir kadeh ve kahve fincanı ile geri döndü. Bu kez Deniz'den kaçmıyordum, çünkü öğrenmiştim, kaçarak vazgeçtiğim hiçbir gidiş tam bir gidiş değildi; bu yüzden artık ondan yüz yüze bakarak vazgeçmeyi deniyordum.

"Ee nasıldı opera?"
"Kesinlikle harikaydı Deniz, sanırım her geldiklerinde gitsem yine de doyabileceğim bir şey dinlemedim..."
"Bence sen senelerdir bugünü beklediğin için biraz abartıyorsun!"
"Saçmalama Alparslan, gerçekten çok iyiydi!"
Alparslan gülüyor, beni kızdırmış olmanın keyfini sürüyordu.

"Paris'te dinlemiştim aynı operayı, Asena'ya hak vermemek elde değil."
Paris'te mi dinlemişti, Deniz az önce ne demişti?
"Deniz? Sen az önce bir anından bahsettin farkında mısın? Hatırlıyorsun!"
Yüzümü görmesem de Alparslan'ın yüzündekine benzer bir şaşkınlık ifadesi gösteriyor olduğuna son derece emindim... Deniz'in yüzünde hafif bir tebessüm vardı, ancak bu hatırlamanın vermiş olduğu memnuniyetten ziyade; daha çok benim yanıldığımı gösteren bir küçümseme gülümsemesi gibiydi.

"Aslında hayır. Geçen gün siz gazetede biletler üzerine konuşunca biraz dinledim ve dinledikçe hatırladığım küçük bir anı oluştu hafızamda, hepsi o kadar. Maalesef sandığın kadar yol almış değilim henüz."
Sanırım yüzümdeki şaşkınlığın yerini alan ifade bu kez hayal kırıklığıydı, zira omuzlarım çoktan düşmüştü. Birkaç kadehle birlikte yapmış olduğumuz sohbet, son derece keyifli akıyor ve bu iki bey, uzunca bir süre sonra birbirine laf sokmadan sohbet edebiliyordu. Ta ki, Deniz bizi geçmişe döndürecek bir soru sorana dek.

"Daha önce anlattınız biliyorum, ancak belki bir şeyler hatırlamama yardımcı olur diye yeniden sormak istiyorum. Siz neden beni bulmak yerine evlendiniz?"
"Bir şeyler mi hatırlamak istiyorsun yoksa Asena bu gece benimle dışarıya çıktı diye huzursuzluk mu çıkarmak istiyorsun?"
"Söylediğim gibi bazı detayları bilmek hatırlamamı kolaylaştırır diye düşünüyorum."
Alparslan lafa girmek istese de onu durdurdum.

"Tam olarak ne bilmek istiyorsun Deniz? Doğrudan sorabilirsin bence."
"Yani geride kalan ben olsaydım başkasıyla evlenmek yerine seni bulmak için çabalardım sanırım. Bazı şeyleri anlamayınca anıları hatırlamak da zor oluyor açıkçası."
"O zaman en baştan başlamaya ne dersin? Ama şimdiye dek kendine dert etme, sadece hatırlamaya odaklan diye anlatmadıklarımızı da anlatacağız. Alınmak, gücenmek yok..."
Deniz'in beni onaylamasıyla birlikte en başa sardım, hala bileğimde duran o ize kadar geriye gittim. Bu kez yaşadığım acıları saklamadan, Deniz iyi hissetsin diye yaşadığım şeyleri hafifletmeyi bırakarak anlattım. Açıkçası çok rahatlamıştım, içimi boşaltmış, Deniz'le sayısını bile hatırlamadığım kez yüzleşmenin bir kez daha vermiş olduğu rahatlama ile gözyaşlarımın yerçekimine yenik düşüşünü izliyordum. Ancak beni rahatlatan ağlama, Alparslan da son derece ters bir etki yaratmıştı.

"Neden hala aynı şeyleri yaşatıyorsun sen Asena'ya? Hatırlamıyorken bile geçmişin yükünü nasıl bırakabiliyorsun omuzlarına? Sana gerçekten inanamıyorum!"
"Tüm olanları bu şekilde anlatmış olsaydınız eğer tekrar sorup deşmezdim ben de. Özür dilerim Asena, muhtemelen geçmişte de dilemişimdir, ancak bir kez daha özür dilemek istiyorum. Yaşadığın her acı için. Sanırım şimdi anlıyorum, sana baktıkça beliren tüm hislerin anlamını..."
"Gerçekten hala üste nasıl çıkabiliyorsun ben anlamıyorum ya!"
"Alparslan karışma!"
Ayaklanan Alparslan'ın elinden tuttum.
"Tamam bizim için gitme vakti. Yarın Sinan'ı getirirsin, acele etme, hafta sonu nasılsa. Teşekkür ederiz bizi ağırladığın için."
"Alparslan için gecenin sonu geldi evet, ama senin için henüz gelmedi Asena. Kal yalnız konuşalım lütfen."
Alparslan da Deniz de bana bakıyordu, ancak benim daha fazla konuşacak gücüm kalmamıştı.

"Birlikte gidiyoruz Alparslan, ben konuşacağım her şeyi konuştum. Hem de kaçıncı kez konuştuğumu bile hatırlamadan..."
"Lütfen Asena."
"Sinan, Deniz; Sinan'ı sabah getirmeyi unutma. İyi geceler."

O gece, o evden çıkamasaydım; sanırım, bir daha çıkacak gücü kendimde bulamazdım. Alparslan beni eve bıraktığında saat gece 2'ye geliyordu. Ancak benim uykuya dalmam için biraz daha ağlamam, hatta ağlarken uyuyup kalmam gerekecekti. Ah Deniz, yine yapmıştı; hiçbir şey hatırlamıyorken bile, içimdeki yarayı dağlamayı başarmıştı...

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin