Deniz'in Röportajı

2 0 0
                                    

Ve iki haftadır merakla takip ettiğiniz hikayenin son kahramanı: Deniz, Deniz Aydın! Deniz, bir avukat, öğrencilik yıllarını sol fraksiyona ve Asena'ya adamış, belki de en çok Asena'ya adamış bir avukat. Birlikte bakalım; Deniz neden bugün burada ve bize Asena ile Alparslan'ın anlattıkları dışında ne anlatacak? Hazırsanız başlayalım...
Can: Sen sormadan ben söyleyeyim bana Can diyebilirsin...
Deniz: (Gülümsüyor) Sanırım Asena ve Alparslan'ın röportajından sonra bu kısım bir giriş kısmı oldu diyebiliriz.
Can: Evet Deniz, nereden başlayalım istersin? Aslında Asena ve Alparslan artık birlikte ve son derece de mutlu görünüyorlar. Okurların merak ettiği ise, senin bu hikayenin neresinde olduğun?
Deniz: Asena'nın tam kalbinde...
Can: Son derece derin... Ancak bana ve okurlarıma bunu biraz açar mısın?
Deniz: Bugün ne anlatırsam anlatayım, bu hikayenin kara kuzusu ben olacağım değil mi Can? Asena'yı geride bırakan Deniz, ama Asena'dan asla vazgeçemeyen bir Alparslan, sonuç belli gibi... (Bakışları son derece hüzün dolu)
Can: Açıkçası soruları genelde ben sorarım, ama usulü değiştirelim dersen bana uyar. Hayır bence, en azından benim için yani, sen bu hikayenin kara kuzusu değilsin, bence bu hikayenin ana kahramanısın!
Deniz: O zaman nereden başlama mı istersin? En başına ne dersin mesela... Onu, Asena'yı ilk gördüğüm ana?
Can: Neden olmasın? Dinliyorum, hem de merakla...
Deniz: Ankara Üniversitesi'nin kantinini bilir misin? Günün her saati kalabalıktır ve biz gibi ideolojik olan öğrenciler için bulunmaz bir nimettir bu kalabalık. O gün de kantindeydim ve yaklaşan bir yürüyüşün duyurusunu yapıyordum. Genelde bir gördüğüm yüzü kolayca unutmam, kaldı ki, sol fraksiyonların bu ülkede yaşadıkları düşünüldüğünde gördüklerini unutmamalıdırlar, buna inanırım. Ama o gün, o gördüğüm koyu yeşil gözler, daha önce görmediğime emin olduğum, ancak ilk kez görmemiş gibi hissettirecek kadar etkileyici bakıyordu bana. Hukuk 3'üncü sınıf öğrencisiydim o zamanlar yani. Kantinde duyuruyu yaparken, Asena ile göz göze geldim ve o ilk andan beri, o gözleriyle beni büyüleyeceğinden kesinlikle emindi!
Can: Hemen vuruldum diyorsun yani?
Deniz: Görür görmez...
Can: Sonra peki? Ne yaptın, hemen gittin mi mesela yanına?
Deniz: Konuşmam biter bitmez! (Gözlerinin içi parlıyor!)
Can: Asena nasıl görünüyordu, şaşırmadı mı? Sonuçta tanışmıyorsunuz...
Deniz: Tanışmıyoruz evet, ama bir o kadar tanışıyormuşuz gibi... O tanımışlık hissini bilir misin? Birini hiç tanımıyorsundur ama aslında en iyi tanıdığın kişidir, Asena ilk andan itibaren benim için öyleydi. Hiç tanımıyordum ama, en iyi tanıdığım kişiydi.
Can: Sen yanına gidince nasıl bir tepki verdi peki?
Deniz: Açıkçası şaşırdı, hem de baya şaşırdı. Yanına gitmemi hem bekliyordu hem de beklemiyor gibiydi. Daha açık ifade etmem gerekirse, bence en başından beri beni o bakışlarıyla büyüleyeceğini biliyordu, ancak o günkü şaşkınlık bunun o an olmasaydı, yani bunu hemen başarmasıydı.
Can: Yani sana göre Asena seni etkilemek istiyordu, doğru mu anladım?
Deniz: İlk başta tek istediği benimle röportaj yapmaktı, ama bence içinde bir yerde evet, kesinlikle en başından beri beni etkilemek istiyordu ve başarılı da oldu.
Can: Sonra, sonrasını anlat bana!
Deniz: Tanıştığımızın sadece 3'üncü gününde ona aşık olduğumu itiraf ettim, onun için mücadele etmek istediğimi, bana sadece mücadele edebileceğim bir alanı hayatında açmasını istediğimi söyledim. Çünkü ne istediğimi ya da ne hissettiğimi tanımlayabilecek yaştaydım. Evet belki hiç aşık olmamıştım o ana dek ya da aşk nasıl bir şeydi, nasıl yaşanırdı bilmiyordum. Ama bildiğim çok iyi bir şey vardı, ben biri ya da bir şey için nasıl mücadele edilir çok iyi biliyordum ve bu yüzden Asena için de mücadele etmek istedim... (Gözleri bu kez dolu dolu...)
Can: İnanılmaz romantik bir itiraf, üstelik görünüşüne bakınca böyle biri gibi de durmadığını söyleyebilirim!
Deniz: Değilimdir, benim bu yönümü ortaya çıkarabilen tek kişiydi Asena, hep de öyle kaldı...
Can: Peki sonra, açıkçası Asena bu kısımları çok hızlı geçti!
Deniz: Sonra benden kaçmaya başladı... Ailesinin beni onaylamayacağını düşünüyordu ve benim için ailesine yalan söylemek istemiyordu. Ne diyebilirdim ki, haklıydı, beni sadece birkaç gündür tanıyordu...
Can: Ama o da sana aşıktı...
Deniz: İlk gördüğü andan beri... Bunu inkar etmedi, kaldı ki sanırım siz tanışıyorsunuz?
Can: Oldukça iyi hem de!
Deniz: O zaman bilirsin, dürüstlüğü ve özgüveni takdire şayandır. O inkarın değil, meydan okumanın vücut bulmuş halidir!
Can: Asena'yı daha iyi tanımlayacak bir söz bulabilir miyim açıkçası bilemiyorum, kesinlikle haklısın... Sonrasını sorsam peki sana, ilk nasıl başladı? Yani vazgeçmedin hemen değil mi?
Deniz: Asena, gözaltında kaybolan bir arkadaşımın yerini buldu ve ben o gün anladım, kesinlikle benim için mücadele etmek istiyordu, sadece bunu kendisine söyleyecek cesareti bulamıyordu. Sonrası biraz karışık, önce o benden kaçtı, sonra ben ondan, ama hazırlandığımız yürüyüşten bir gün önce bana geldi ve artık 'kaçmayacağını' söyledi diyebilirim sanırım.
Can: Hikayeniz böyle başladı demek! O zaman mutlu olduğunuz zamanlar da oldu?
Deniz: Elbette oldu, ama o zamanlar, o günlerden değildi. Yürüyüşte ben gözaltına alındım ve nerede olduğumu bile bilmediğim bir 3 ay 11 gün geçirdim, işkencelerle dolu, hala yüzleşmekten kaçtığım 3 ay 11 gün. Döndüğümde Asena bıraktığım gibiydi, ama benim ruhum işkencelerle biraz eksilmişti, bu yüzden kaçma sırası bendeydi.
Can: Neden kaçtın ondan?
Deniz: İlk işkence gördüğüm andan, oradan kurtulduğum ana dek aklımdaki tek şey Asena'nın benim yüzümden zarar görmüş olabileceğiydi, sonuçta o yürüyüşe gelmesine engel olamamıştım. Bu yüzden benden uzak durmalıydı, onu korumanın yolunun benden uzak kalması olduğunu düşündüm ve eve döner dönmez ona sırtımı döndüm. (Bu yüz ifadesi, kesinlikle pişmanlık ifadesi!)
Can: İnanılmaz hüzünlü... Çektiğin acıları hayal etmem bile zor! Ama Asena ile yollarınız yeniden kesişmiş olmalı, bir oğlunuz var sonuçta.
Deniz: Evet, elbette kesişti, hem de defalarca... Asena bir gün gözümün önünde, yine o meşhur kantinde bayıldı ve ben anladım ki, o bensiz de kötüydü. Sonra ben peşine düştüm, o kaçtı. Ama eninde sonunda ikna etmeyi başardım, hep başarırdım, aramızdaki bağ birbirimize her zaman güvenecek kadar kuvvetliydi ve onu ikna ettiğimde hiç düşünmeden ona evlilik teklifinde bulundum.
Can: O ne dedi peki?
Deniz: Elbette kabul etti! Ancak babası bilmiyordu hiçbir şeyi... Babası öğrenene dek çok mutlu anlar yaşadık. Babası öğrendikten sonra bu kez aramıza babası girmişti. Ancak ben Asena'dan vazgeçemeyeceğimi çoktan anlamıştım. Bu yüzden bir gün evlerinin önüne gittim, babasıyla konuşmak için ve orada babasına karşı gerçekleştirilen bir suikast esnasında vuruldum, ama benim vurulmam hem Asena'yı hem de babasını kurtarmıştı.
Can: Kahramanca diyebiliriz buna!
Deniz: Değildi, sadece aşıktım! Biliyordum, Asena da benim için bunu hiç düşünmeden yapardı. Ama bu vurulma bize iyi geldi, babasının kalbi yumuşadı ve biz daha rahat görüşmeye başladık. Hatta ilişkimiz, almış olduğumuz evlilik kararı, tüm yasaklı, saklı şeyler birden meşrulaştı.
Can: Siz de birlikte oldunuz...
Deniz: Asena'ya karşı koymak, sanırım işkencelere karşı koymaktan daha zordu... Hayatımda hiçbir şeyi bu kadar arzulamadığımı söyleyebilirim, aslında daha derin ifade etmem gerekirse; Asena benim için bir gereklilikti, su gibi, hava gibi, ekmek gibi, mücadele gibi bir gereklilik... O benim vermiş olduğum en güzel kavga, hiç bitmeyecek mücadelem, asla vazgeçemeyeceğim sol yanımdı! (Gözleri bir kez daha dolu dolu...)
Can: Ne kadar güzel ifade ediyorsun hislerini Deniz, etkilenmemek elde değil! Sonrasını anlat bana şu meşhur 9 Eylül 1980'i!
Deniz: Babamı ve dayımı bir önceki darbede kaybetmiş bir anneye sahiptim, elbette her anne gibi sadece beni korumaya çalışıyordu, ancak yaptığı tek şey beni Asena'dan koparmak oldu. Kalsaydım belki her şey çok farklı olurdu, ama kalamadım, Asena'dan bir kez daha vazgeçerek yurt dışına kaçtım, sırf annem bir kez daha kayıp vermesin diye...
Can: Ne zaman döndün peki?
Deniz: 5 yıl sonra... Asena'yla ilk kez 5 yıl sonra karşılaştım. Sonrası malum, önce Alparslan'la evlendiğini öğrendim ve bu evliliğin gerçek bir evlilik olduğuna 2 yıl boyunca inandırıldım. Bu yüzden gittim sırf Asena deliye dönsün diye biriyle nişanlandım, ama çok uzun sürmedi. Çünkü döndüğümün 2'nci yılında Sinan'ın benim oğlum olduğunu ve bu evliliğin bir mecburiyet olduğunu öğrenmiştim. O an bitti, nişandı, başkasıydı, her şey bitti...
Can: Yeniden Asena'yla mı oldunuz?
Deniz: Alparslan, hep Asena'nın bana döneceğini söylüyordu. Ancak boşandıktan sonraki ilk 1 yıl neredeyse benden her gün kaçtı. Kovalamaca sırası bendeydi, onu en son yüzüstü bırakan bendim ne de olsa!
Can: Ne yaptın peki?
Deniz: Onu geçmişe çektim. Ankara'ya geri getirdim ve ona bana ne kadar aşık olduğunu hatırlattım ve biz yeniden başladık.
Can: Sonra neden olmadı?
Deniz: Sinan'ın Alparslan'a olan ilgisi, Alparslan'ın sürekli olarak Asena'nın etrafında olması beni çıldırttı. Kafamı toplamaya ihtiyacım vardı ve birkaç haftalığına yurt dışına gittim. Geldiğimde Asena, benden kaçmak için cehennemin dibine atmıştı kendini, savaşın tam ortasına...
Can: Hatırlıyorum o dönemi, korkunçtu!
Deniz: Hayal edebileceğimizden çok daha fazlası olduğuna eminim... Döndüğünde beni istemiyordu, bir kez daha kendisini savaşa atmak istemiyordu. Benden uzaklaştı. Ben de kendimden vazgeçmiş bir şekilde yaşıyordum. O anlarda bir kaza geçirdim ve hafızamı kaybettim...
Can: Gerçekten film gibi bir hikaye! Görüyor musun, hepiniz peş peşe anlattınız ve beni dağıttınız... (Gözleri dolan bu kez benim!)
Deniz: Bir de bizim yaşadıklarımızı düşün! Hafıza kaybım aylar sürdü, bu esnada bir kadın çıkageldi ve benden bir bebek beklediğini söyledi. Ben de ilk bebeğimi büyütme şansını kaçırmıştım, bunu kaçıramazdım. Apar topar evlendim ve Asena'dan bir kez daha vazgeçmek zorunda kaldım...
Can: Hafızan peki, o ne zaman geri geldi?
Deniz: Açıkçası Asena'nın nikahından sadece 1 gece önce tamamen her şeyi hatırlamaya başladım. Önce bana çok ciddi yalanlar söyleyen eşimle yüzleştim, hemen ardından ben ondan vazgeçtim diye, benden vazgeçen Asena'yla...
Can: Ama yine de nikah masasına oturdu öyle mi?
Deniz: Bir karar vermişti Can, Asena'nın inadını onu tanıyan herkes bilir!
Can: Yani sana göre, Asena, Alparslan'a aşık değil; bu bir inat!
Deniz: Bunun için çok net bir şey söylemek zor. Asena'nın Alparslan'a bir şans vermiş olduğunun farkındayım, ama aşık mı dersen, belki Alparslan bana çok kızacak ama sanmıyorum. Asena, benim hissettiklerimle aynı şeyleri hissetti bana karşı, ne bir eksik ne bir fazla... O yüzden bu aşkın üstüne çıkacak bir başka aşk ya da duygu yaşaması mümkün değil. Bu bir lütuf, Asena'nın tahmin ettiğinin aksine bir lanet değil!
Can: Harika birkaç anı dinledim senden ama sormak istediğim çok daha fazla şey var açıkçası!
Deniz: O zaman hep sen öneriyorsun, bu kez ben önereyim. Bir sonraki röportajı üçümüzle birlikte yap ve ben sana karar ver; kim kime aşık?
Can: Neden olmasın!

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin