"Senin ne söylediğini kulağın duyuyor mu?"
"Elbette duyuyor. Ne var bunda?"
"Sen gerçekten Deniz'i öldürene kadar durmayacaksın Asena!"
"Nasıl bir saçmalık bu? Ben nasıl Deniz'e bile isteğe zarar verebilirim, aklın alıyor mu bunu gerçekten?"
"Bu Kenan nereden çıktı o zaman? Başka psikolog mu yok koca İstanbul'da?"
"İşin en iyisi, üstelik daha önce Deniz durumunda birçok kişiyi tedavi etmiş."
"Sen de Deniz'e iyi geleceğini mi düşünüyorsun?"
"Elbette düşünüyorum."
"Ya nasıl göremezsin bunu? Adam seni manipüle etti, Deniz'den, benden uzaklaşmana neden oldu. Şimdi de Deniz'i manipüle edip, bizden mi uzaklaştırsın, bomboş olan hafızasına hiç yaşanmayan anıları mı doldursun?"
"Gerçekten saçmalıyorsun artık! Ben sizden uzaklaştım evet, çünkü o savaşa giden ve dönen Asena arasında gördüğünüzden daha çok fark vardı. Bu Kenan'la ilgili bir şey değildi hiçbir zaman. Kaldı ki, bir doktordan bahsediyoruz Alparslan, söylediklerin söz konusu dahi olamaz..."
Böyle başlayan tartışma, yaklaşık yarım saat boyunca sürdü. Alparslan, Deniz'in Kenan'dan destek almasına sıcak bakmıyor; ben ise, onayını da aldığım Suna Teyze'den bulduğum güçle direniyordum. Sonunda ben kazandım, hastaneden çıktıktan sadece 5 gün sonra Deniz'le birlikte Kenan'ın muayenesinin önündeydik. İlk görüşmenin birlikte olmasını Kenan istemiş, benim Deniz'e bir şeyler hatırlatabileceğimi düşündüğünü söylemişti, bu yüzden Kenan'ın tam karşısında yan yana oturuyorduk Deniz'le, bir kez daha..."Deniz Bey nasılsınız?"
"İyi hissediyorum kendimi Doktor Bey, hastanede olduğum günlere göre çok daha iyim."
İstemsizce elimi Deniz'in elinin üstüne götürdüm, yanında olduğumu hissetsin istiyordum. Ancak elini hemen çekti, onun hatırlamadığı, ama benim hafızamdan çıkaramadığım bir akşam yemeğinde benim ona yaptığım gibi..."Neden elinizi çektiniz Deniz Bey, Asena Hanım'a dair hiçbir şey hatırlamıyor musunuz?"
"Maalesef hayır..."
"Ben daha önce Asena Hanım'ın da doktoruydum. O görüşmelerden sizinle ilgili aldığım bazı notlar var. Kendileri uygun görürse size bana sizi anlatırken kurduğu cümlelerin birkaçını aktarmak isterim, belki hatırlamanıza yardımcı olur bazı anları?"
Başımla Kenan'ı onaylıyordum."Deniz'in gözleri; baktığında dağları eritebilecek kadar güçlü, ağladığında bir bebeği susturabilecek kadar dingin ve gözlerinin içine baktığı herkesi hapsedebilecek kadar engin ela gözleri..."
Bu ifadeler, Deniz ile yaşadığımız ve benim için kendisini feda ettiği saldırıyı anlatırken kullandığım ifadelerdi. Deniz'in gözlerinin bana ne kadar güven verdiğinden bahsediyordum, beni ne kadar içine çekip, oracığa hapsettiğinden...
"Bu cümleleri Asena Hanım, sizinle birlikte geçirmiş olduğu bir saldırı anını anlatırken kurmuştu. Gözlerinizin ona ne kadar güven verdiğinden bahsediyordu bana. Sizin için bir şey ifade ediyor mu bu sözler ya da size bir şey hissettiriyor mu?"
"Açıkçası hayır..."
Suratım düşmüş, içimdeki umutsuzluk, eminim ki yüzüme yansımıştı. Deniz'in sözleri de düşüncelerimi doğruluyordu.
"Hatırlamıyorum ama hatırlamak istiyorum. Bir his var içimde uyandığımdan bu yana sadece Asena'ya bakınca beliren, tanımlamakta zorlandığım ama aynı zamanda çok da yakından tanıdığım bir his... Bu işimize yarar mı acaba?"
Deniz'in gözlerindeki belirsizliğin aksine benimkiler gözyaşıyla doluydu..."Kesinlikle işimize yarar, bu çok iyi bir başlangıç Deniz Bey. Şimdi biraz daha eskiye gidelim dilerseniz, mesela üniversite yıllarına? O zamanlar devrimci ideallere sahipmişsiniz, hiç bir eylemden kareler beliriyor mu gözünüzün önünde?"
"Aslında bir kare var, bana ait mi emin olamadığım."
"Lütfen anlatın."
"Birkaç gündür aynı rüyayı görüyorum. Caddelerce uzanan bir kalabalığın önünde yürüyorum ta ki bir yol ayrımına gelene kadar, orada çıkan kargaşada uyanıyorum. Ama dediğim gibi bu bir rüya mı yoksa bana ait bir anı mı bilemiyorum."
"Ama bilebilecek biri var. Asena Hanım, yaşadınız mı böyle bir an?"
Düşünüyordum, böyle bir anı defalarca yaşamıştık, ama Deniz'in bahsettiği hangisiydi?
"Sanırım bizim tanıştığımız yıldaki yürüyüşten bahsediyor olabilir. Çok kalabalıktı, kargaşa tam Tandoğan'a çıkan dört yol ağzında çıktı ve Deniz o gün gözaltına alındı. Bu olabilir mi?"
"Olabilir elbette. Kendinize zaman verin Deniz Bey, hatırlamak için zorlamayın hafızanızı, mesela sürekli düşünmeyin 'ne yaşadım bugüne kadar?' diye. Tavsiyem hayatınızın önemli bir kısmını geçirdiğiniz Ankara'yı bir ziyaret etmeniz, sizin için büyük olayların yaşandığı mekanları bir kez daha görmeniz, belki faydası olacaktır."
Bu nasıl aklıma gelmemişti benim? Kenan haklıydı; Deniz, Ankara'ya giderse eğer, her şeyi yeniden hatırlayabilirdi, en azından o zamanlar için bu çok mantıklı gelmişti.Ancak öyle olmadı... İlk karşılaştığımız üniversite kantininden son buluştuğumuz evlerine kadar, Ankara'da gitmediğimiz hiçbir yer, orada yaşayıp da anlatmadığım tek bir anı kalmadı; ancak olmadı, Deniz, yine hatırlamadı. Artık umudumun tükendiği noktadaydım, çünkü Deniz sadece unutmuş gibi değil, hisleri de alınmış gibi davranıyordu. Belki de doğru kelime, Deniz gitmiş, yerini bir korkuluk almıştı; hissiz, cansız, kansız... Son çarem ise, onu yeniden hatıralar yaratabilmesi için yalnız bırakmaktı. Bunun için Deniz'i de yanıma alıp, İstanbul'da bizim
için en kıymetli olan yere, Galata'ya gittim."Belki hatırlamadığın için o kadar şanslısın ki Deniz... Ne acılar çektik, ne çok kederli an yaşadık, inan bana birçoğunu ben de hatırlamak istemezdim. Ancak tüm bunların içerisinde asla unutmak istemediğim bir şey var, sonu ne olursa olsun, bu hikayeye nasıl biterse bitsin, o da sen... Ben seni asla unutmak istemem, kaldı ki aklım unutsa, kalbim unutamaz... Bu yüzden beni unutamazsın Deniz, unutmamalısın."
"İnan bana çabalıyorum Asena. İçimdeki tanınmışlık hissi, her geçen gün artıyor, ancak anılarım geri gelmiyor."
"Anlıyorum Deniz, inan bana sana kızmıyorum da, zaten buna hakkım da yok... Galata'ya bak, aşkımıza tanıklık ettiği anlardaki gibi hala. Her şey değişti, ama o değişmedi..."
Konuşmuyor, söylediklerimi anladığını düşündüren herhangi bir mimik de sergilemiyordu.
"Şimdi biraz geri çekilme vakti, en azından benim için... Biliyorum bir gün hatırlayacaksın, ama olur da hatırlamazsan eğer, yeni anılar yaratabilmelisin kendine. O yüzden geri çekiliyorum. Elini uzattığın her an elimi tutabilecek kadar bir mesafede seni bekliyor olacağım. Umarım, beni sonsuza dek unutmazsın..."
Vazgeçiyor değildim, benimkisi üzerindeki baskıyı azaltmak ve rahatça düşünmesini sağlamaktı. Ancak içimdeki ses, sürekli olarak haykırıyordu: "Beni unutamazsın Deniz!" diye...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Fiction Historique80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...