Paris'te Ne Oldu?

1 0 0
                                    

Gülten'den kurtulur kurtulmaz kendimi Suna Teyze'ye attım, ancak Sinan çoktan uyumuştu.

"Suna Teyze, bugün Deniz uğrar mı sana?"
"Sanmıyorum Asenacığım, bugün Sinan'la konuşmak için aradı, ancak uğrayacağını söylemedi."
"Şarabın var mı peki?"
"Sana her zaman var!"
Gülten ile konuşmamızın ardından kendime bir söz vermiştim, her şeyi tam öğrenmeden Deniz ile konuşmayacak, Deniz ile yüzleşmeyecektim. Ancak gerçeği öğrenebileceğim, Paris'te bensiz geçen yılların tüm detaylarını anlatabilecek bir kişi daha vardı; elbette Suna Teyze, ve Gülten'e vermiş olduğum söz, Suna Teyze'yi kapsamıyordu!

İlk iki kadeh şarabı son derece sessiz ve hızlıca içtim, açıkçası konuyu nasıl açacağımı bilmediğim için biraz zaman kazanıyordum. Ancak Suna Teyze'nin bir şeyler döndüğünü sezmesi çok uzun sürmedi.

"Anlat hadi Asena, dök içini; belli ki, bir şey seni yiyip tüketiyor..."
Suna Teyze ilk günden bu yana beni çok iyi tanıyor, bakışlarımdan her zaman ne demek istediğimi anlıyordu. Sanırım aramızdaki bu bağ, benim sahip olduğum en kıymetli şeylerden biriydi.
"Suna Teyze, nereden başlayacağımı bilmiyorum ama sana sormam gereken şeyler var benim ve bana yalan söylemeyeceğini biliyorum."
"Sor canım kızım, tabii ki sor. Ben ne zaman yalan söyledim sana?"
"O zaman en baştan başlıyorum. Gülten bugün bana geldi?"
"Hangi Gülten? Üniversitededeki mi?"
"Evet, o Gülten. Bugüne kadar Paris'teymiş."
"Evet, oradayken birkaç kez denk gelmişliğim ve oturmuşluğum var. Ancak anlamadım, neden seni ziyarete gelmiş? Üstelik bunca yıldan sonra?"
Derin bir nefes aldım.

"Aslında ben de anlamamıştım, ta ki bana Deniz'le ilgili bilmediğim ya da bugüne kadar bana anlatılmayan bir detayı söyleyene dek..."
"Asena kızacağım ama artık. Anlat lütfen, bu kız seni bu kadar üzecek ne söylemiş olabilir?"
"Anlatacağım, ama önce sana doğrudan sormak istediğim bir şey var. Siz Paris'e giderken, Gülten de mi biliyordu? Sizinle mi geldi yani?"
"Hayır, hayır tabii ki. Öyle olsa, yani başka birini götürme fırsatım olsa seni Deniz'in ardında bırakır mıydım sanıyorsun? Ama haberinin olduğunu biliyorum, çünkü o dönem hatırlarsın, benim büromda çalışıyordu. Dolayısıyla ardımda bir mektup bırakarak, büroyu ona emanet ettim."
"Evet hatırlıyorum Suna Teyze. Peki ne kadar süre sonra geldi sizden, bunu hatırlıyor musun?"
"Ben ilk gördüğümde, biz Paris'e yerleşeli 2 yılı geçmişti. Bizim henüz dönemeyeceğimizi anlayarak, büroyu da kapatmış ve gelmiş. Hatta birkaç evrak için imzamı aldı, yasal prosedürleri, yazışma yoluyla o halletti. Sen neden soruyorsun bunları?"
Tekrar derin bir nefes aldım ve asıl anlatmam gereken konuya gelmek üzere gücümü toplamaya çalıştım.

"Dün bana geldiğinde Deniz'den hemen sonra Paris'e gittiğini söyledi. Elbette bunu anlatmak için gelmemiş sadece. Bana bir şey daha söyledi."
Gözyaşlarımı tutarak konuşmaya çalışıyordum, ancak bu işte çok başarılı sayılmazdım. Bu yüzden gözyaşlarımın akmasına izin vererek, konuşmamı zor da olsa sürdürmeye çalıştım; zaten Suna Teyze de ne söyleyeceğimi iyice merak etmeye başlamıştı.

"Bana dedi ki, Paris'teyken Deniz'le birliktelermiş. Hatta bir dönem evlilermiş..."
Artık kendimi komple bırakmış, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Ağlamama dayanamayan Suna Teyze, beni kendisine doğru çekerek başımı, göğsüne doğru yasladı. Konuşmuyordu, sadece ağlamama izin veriyordu. Öyle kaç dakika geçirdiğimi bilmeden kaldım, sadece ağladım. Kendimi toparlayabilecek gücü içimde hissettiğimde ise kalkarak, gözyaşlarımı sildim. Sonra da bugün burada kalmamın asıl amacına açıklık getirecek soruyu sormak için konuşmaya başladım.

"Şimdi söyle bana Suna Teyze, ama lütfen doğruyu söyle! Deniz ile Gülten evli miydi?"
"Asenacığım biz Paris'teyken Deniz ne Gülten'le ne de başka biriyle evlenmedi. Zaten öyle olsaydı, sana kızmaya da hakkı olmazdı Alparslan konusunda ve kesinlikle bunu sana söylerdi. Ben sadece Gülten'in neden böyle bir şey uydurduğunu anlamaya çalışıyorum şu an."
"Emin misin Suna Teyze?"
Bana doğru yaklaşarak, ellerini ellerime kenetledi. Doğrudan gözümün içine bakarak konuşmaya başladı.
"Asenacığım biliyorum Deniz zor ve fevri bir çocuktur, aynı zamanda kabul ediyorum ki, bazen ben bile aldığı kararları anlamakta zorlanıyorum. Sana daha önce de söyledim, gittiğimizde beni suçladı, seni ondan aldığımı düşündü. Bu yüzden aramız, hiçbir zaman eskisi gibi olmadı, özellikle de Paris'teyken. Ama evlilik, evlilik bambaşka bir konu. Bana haber vermeden evlenmez, kaldı ki sen de çok iyi tanıyorsun Deniz'i. Bana ne kadar kızarsa kızsın benden böyle bir şey saklamaz."
Suna Teyze haklıydı, kaldı ki neden saklayacaktı evlendiğini?

"Peki bunlar hiç görüştü mü orada Suna Teyze? Aralarında bir şey geçti mi yani?"
"Elbette görüştüler, ama Gülten'in ima ettiği gibi bir şeyin geçtiğini hiç sanmıyorum. Daha çok görüşmeleri Deniz'in o dönem takip ettiği işçi davalarıyla ilgiliydi. Hatta birkaç gece üçümüz birlikte de çalıştık bu davalarla ilgili. Demem o ki, böyle bir şey olsa sezerdim Asena. Bilirsin zaten, benim oğlum duygularını da gizleyebilen bir çocuk değildir."
"O zaman bu kız neden bunları bana söylüyor Suna Teyze. Hem de bunca yıl sonra çıkıp gelip. Üstelik şu an bunu Deniz'e sorsam, cevap almam da mümkün değil. Kaldı ki sormaya hakkım var mı onu bile bilmiyorum ben."
"Önce sakinleş Asena. Kendini topla. Elbetteki sormaya hakkın var, sakın aksini düşünme. Çünkü Deniz'in hisleri sana karşı değişmiş değil, her şeyi unutmuş olabilir, ama o bakışları değişmedikçe senden vazgeçtiğini bana kanıtlayamaz. Bu yüzden sormaya hakkın var, sadece önce Gülten'in neden böyle bir şey söylediğini öğrenmelisin. Ondan sonra gider Deniz'le de konuşursun."
Ya Gülten yalan söylüyordu ya da Deniz annesine bile haber vermeden evlenmişti ve benim bunu öğrenebileceğim tek kişi ne yazık ki Gülten'di, çünkü Deniz hala geçmişe dair doğru düzgün hiçbir şey hatırlamıyordu. Ama öğrenecektim, yarın Gülten geldiğinde daha hazırlıklı olacak ve ona en önemli soruyu soracaktım: "Paris'te ne oldu, ama gerçekten ne oldu?"

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin