Ben Alparslan'a inanmış, aramızdaki yanlış anlaşılmaları geride bırakmayı başarmıştım; hatta, birbirimize veda etme biçimlerimiz düşünüldüğünde ilişkimizin tutkusu artmış, neredeyse birbirimize dokunmadan hiçbir an geçiremez olmuştuk. Ancak inanmayan biri vardı: elbette Deniz! Yoksa zaten gazeteye kadar gelip, benimle bu konuya tartışıyor olmazdı...
"Gerçekten inanıyorsun Alparslan'a öyle mi?"
"Neden inanmayayım Deniz? Her sorumun bir cevabı vardı ve kesinlikle kusursuz cevaplardı."
"Tam da bu yüzden işte Asena, bu yüzden inanmamalısın. Gerçek kusursuz değildir, boşlukları vardır; yalan kusursuzdur ama, yalan kurgulanır, boşluklar doldurulur."
"Saçmalıyorsun artık Deniz. Anlıyorum Alparslan'a kızgınsın, hem de üniversite yıllarından beri; farkındayım, inan bana farkındayım. Ama bugüne kadar beni üzmedi, hem de hiç. Altı üstü bir yanlış anlama. Hata bende önce ona sormalıydım."
"Evet Alparslan'a kızgınım, o ayrı; o, bizim aramızda. Ama başka bir şey bu Asena, hoşuma gitmeyen bir şeyler var bu olayda."
"Neyse ne Deniz, biz iyiz, hatta eskisinden daha iyiz. O yüzden sorun yok, merak etme."
"Ben Ankara'ya gidiyorum Asena. Bu işin peşine düşeceğim, ne de olsa Alparslan'ı anlattığı gibiyse kadının eninde sonunda şahitlik için bir avukata ihtiyacı olacak. Ama benim anlattığım gibiyse yine bunu bilen tek kişi o kadın, görüşeceğim yani!"
"Deniz..."
"Bir şey deme Asena. Sadece bil diye söylüyorum bunu. Zaten başka işlerim de var."
"Bir sorun yoktur umarım?"
"Hayır, hayır. Gülten'le boşanma duruşmamız, annesine, oraya taşındığı için mahkemeyi oradan açtım. Tahminimce bitecek her şey bu duruşmada."
"Üzüldüm, ama yalan olunca arada ne kadar seversen sev yetmiyor."
"Bizimkinde sevgi de yoktu zaten..."
"Devrim? Devrim ne olacak peki?"
"Gülten'le kalacak elbette, zaten çok küçük Asena; biliyorsun, bu yaşlarda en çok annesine ihtiyacı oluyor çocukların. Ama..."
"Ama tek sebep bu değil..."
"Hayır değil Asena. Açıkçası şüphelerim hala mevcut, ben bu işte bir şeyler olduğunu en başından beri biliyordum ve o his hala geçmedi, öğrendiklerimden sonra bile geçmedi."
"Konuştun mu Gülten'le peki?"
"Seni itmiş olduğunu ağlayarak itiraf ettiğinden beri konuşmak diyemeyiz, tartıştık ama; hem de defalarca. Açıkçası o olayı bilmiyor olsaydım, bu kadar kolay vazgeçmezdi bu evlilikten sanırım, zira haberin yok ama boşanmazsa onu şikayet edeceğimi söyledim."
"Sen Suna Teyze'den öğrenmedin yani?"
"Annem de biliyordu öyle mi? Ah Asena, nasıl saklarsınız böyle bir şeyi benden?"
"Deniz önemli değil. Geldi, geçti ve gerçekten kazaydı. Boşver şimdi bunu, Devrim'le ilgili ne yapacaksın sen onu söyle?"
"Babalık davası açtım. Bakalım ne diyecek mahkeme... Belki pişman olacağım ama böyle bir şüpheyle yaşamaktansa pişman olmayı yeğlerim."
İstemsizce gülümsedim, aklıma Sinan'ın babası olduğuna inandığı için benimle kavga ettiği yıllar gelmişti. Belki, belki de gerçekten hissediyordu insan."Sinan'da da böyleydin, asla ikna olmuyordun."
"Evet, çünkü biliyordum; Sinan'ı senin kucağında gördüğüm andan beri biliyordum, kesinlikle bana aittiniz..."
"Tekrar özür dilerim Deniz, inan senden ayrı büyüsün istemezdim..."
"Suçlu benim Asena, bu yüzden özür dileyip durma lütfen. Şimdi kalkmam gerekiyor, ama lütfen söylediklerimi düşün ve biz döndüğümde konuşalım; bilhassa da Alparslan konusunda..."
"O konuda ben haklı çıkacağım Deniz. Görüşmek üzere..."
"Görüşürüz..."
Deniz çıktıktan sonra işlerimi bitirip eve geçtim, ne de olsa Alparslan da oğlum da bu akşam evdeydi. Bu yüzden Mesude Abla'nın da desteğini alarak onlara harika bir sofra kurdum. Yenen akşam yemeğinden sonra son derece keyifli geçen gecemizin sonunda yatak odamızda Alparslan'la baş başaydık. Makyaj aynamın önünde oturmuş vücuduma krem sürerken bir yandan da, ona sabahı anlatıyordum."Deniz geldi bugün, boşanıyorlarmış..."
"Açıkçası Gülten'in sana yaptıklarından sonra evli kalsaydı, bugüne dek senin için yaptığı her şeyden şüphe ederdim. Zaten senin için şikayetçi de olmadık, açıkçası hata yaptık Asena. Peki ne diyor; hala mı bana dön diyor ve sen hala onu mu dinliyorsun?"
'Hayır, hayır. Bu kez öyle bir şey değil, hatta belki ilk kez dön demedi bana..."
"Ne diye gelmiş o zaman?"
"Aramızda çıkan tartışmaya şahit olduğu için..."
"Ve?"
"Ve sana inanmıyor!"
"Biliyordum, yine kafanı karıştırmaya geldiğini biliyordum. İyi ki dön dememiş..."
Sessizdim, açıkçası Deniz beni sadece uyarmak istemişti; ama Alparslan farklı düşünüyordu. O mu haklıydı, yoksa bu bir savunma içgüdüsü müydü? Ben düşünürken arkamdan yaklaşan Alparslan, kollarıyla beni sıkı sıkıya sardı. Başı hemen başımın üstündeydi."Kafanı karıştırmayı başardı mı peki sevgilim?"
"Yok, hayır tabii ki.... Sadece beni uyarmak istemiş o kadar."
Deniz'in kadınla görüşeceğini söylemek istesem de sanırım kafam karıştığı için bunu saklamayı tercih ederek, ona ilk kez yalan söyledim. Alparslan haklıydı, kafam karışmıştı: ve Deniz, kahretsin ki Deniz de haklıydı, gerçek bu kadar kusursuz olamazdı. Peki hangisi doğruyu söylüyordu: Alparslan mı, Deniz mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Ficción histórica80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...