Her Zaman Biter

3 0 0
                                    

Deniz'in sözlerinden sonra elim istemsizce karnıma gitti; bu bebeği istiyor muydum, istemiyor muydum, hatta babası Alparslan olmasına rağmen istiyor muydum, istemiyor muydum? Kafamın karışık olduğunu gören Deniz, bana biraz daha yaklaştı.

"Asena hemen bir karar vermene gerek yok biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum Deniz, henüz vaktim var. Ancak beklediğim her saniye karar vermek zorlaşacak, Sinan'da da aynısı olmuştu..."
"Sinan'ı da aldırmak istedin mi gerçekten?"
"Defalarca..."
"Neden yapamadın peki?"
"O seninle aramdaki son bağdı, kesip atarsam eğer her şey hiç yaşanmamış gibi olacaktı. Bu büyük aşk mazide bile kalmayacaktı... Ve evet, günün birinde çıkıp gelirsen seni asla affedemeyecektim!"
"Hala affedebilmiş sayılmazsın..."
Belli ki konu yine bize geliyordu, bu yüzden yerimden kalkarak toparlanmaya başladım. Gece saçımı topladığım kalemi saçımdan çıkararak konsolun üzerine koydum ve saçlarımı karıştırarak düzgün bir şekil vermeye çalıştım. Ancak Deniz çok hoşnut değildi bu hareketimden...

"Yapma dedim sana şunu, defalarca gözümün önünde yapma..."
"Neyi?"
"Saçını şöyle savurma, yayılan kokundan bir habermiş gibi yapma..."
O an hatırladım, Deniz ben bunu ne zaman yapsam kokumu içerisine çekerek yanıma gelirdi, bu hareketim nedense onda bir arzu hissi uyandırıyordu. Ve yeniden yanıma yaklaşmaya başlamıştı, geriye doğru gitmeye başladım...

"Kaçma benden artık ne olur..."
Kolumu son derece narince kavramış, beni kendisine yaklaştırmıştı.
"Deniz boşanmak üzereyim ve boşanmak üzere olduğum adamdan bir bebek beklediğimi dün akşam öğrendim. Hayliyle kafam karışık ve ne yapacağımı bilemiyor bir durumdayım. Bu haldeyken bir de sen üstüme gelme lütfen..."
"Şşşş..."
Eliyle dudaklarımı kapatmış, benim kokuma içine çekercesine derin bir nefes aldı.
"Hiçbir şey söyleme Asena, artık beni reddedip durma. Ben beklerim, doğurmak istersen de beklerim, istemezsen de. Ben sana o yüzüğü verdiğim gün bir söz verdim; sonsuza dek sürecekse, sonsuza dek... Sadece burada olduğumu unutma, bizim birbirimize ait olduğumuzu unutma, ben hatırladım; eninde sonunda sen de hatırlayacaksın. Bundan kaçma, başka hiçbir şey istemiyorum senden..."
Deniz'in bana yaklaşmasıyla birlikte artan kalp ritmime kulağımı tıkayarak geriye doğru çekildim.
"Her şey bittiğinde konuşalım Deniz olur mu? Ben sağlıklı düşünüp, sağlıklı hissedebildiğimde..."
Başıyla beni onaylamasının ardından hazırlanmam için odadan ayrıldı. Kendimi biraz daha toparlamış bir vaziyette bulduğumda çıkmaya hazırdım sanırım. Ancak Alparslan'dan kolayca kurtulamayacağımı Suna Teyze'nin evinin kapısını açar açmaz anlayacaktım, sadece birkaç dakika sonra...

"Sen bu adamla mı kaldın gece burada? Beni biriyle olmakla suçlarken, eski sevgilinle aynı evde kalıp aranızda bir şey olmadığına mı inanmamı bekliyorsun?"
Kahkaha attım, oldukça sesli hem de.
"Böyle olmasını isterdin değil mi? En azından bana karşı vicdanını aklamış olurdun böyle olsaydı..."
"Burada kalmadım Alparslan, sabah geldim."
"Sen karışma Deniz. Seninle de konuşacağız, ama önce karımla, önce karımla konuşacağım!"
"Eski karınla..."
"Asena ne kadar kolay vazgeçebiliyorsun benden? Bu kadar mı kurtulması kolay biriyim ben senin için?"
Birkaç adım atıp aramızdaki mesafeyi kaldırdım; elimi yüzüne götürdüm ve gözlerimi gözlerine kilitledim, yüzümde sahte bir gülümsemeyle...

"Sen beni aldatana kadar senden bir an olsun vazgeçmeyi düşünmedim, inan bana; hatta o nikah masasında bile... Ama artık bitti, ne yaparsan yap bunu değiştiremeyeceksin. Ve hayır, Deniz'le birlikte kalmadım; çünkü senin aksine ben ilişkimize hep saygı duyduğum için Deniz bana her yaklaştığında ondan kaçmayı tercih edendim. Sen başaramadın, ama ben bize sadık kalmayı başardım!"
Yüzümdeki sahte gülümsemeyi hızla silerek elimi geri çektim.
"Beni dinlesen belki fikrin değişecek, neden hiç dinlemeden hayatımızı bu kadar etkileyecek bir karar almakta ısrarcısın o zaman?"
"Bana seni aldatmadım diyebilecek misin Alparslan?"
"Hayır, niyetim yalan söylemek değil zaten..."
"O zaman kes bu konuşmayı burada... Bu evlilik bitti!"
Yanından ayrılarak hızla Deniz'in aracına doğru yürümeye başladım.

"Asena böyle çekip gidemezsin! Karnında benim bebeğimi taşırken, bu adamla istediğin yere çekip gidemezsin!"
Alparslan'ın sesiyle durdum ve yeniden geriye doğru yürümeye başladım. Yanına geldiğimde doğrudan karşısında duruyordum.
"Ne zamandır tanıyorsun beni?"
"Nasıl yani?"
"Ne zamandır, kaç yaşından beri tanıyorsun beni?"
"5 yaşından beri..."
"Çok güzel, o zaman ne istersem onu yapacağımı da biliyorsun değil mi?"
Başıyla beni onaylıyordu, hüzünlü bakışlar yüzüne hakim olan son derece belirgin bir ifadeydi.

"O zaman şimdi ne istediğimi söylüyorum; buradan gideceğim hem de Deniz'le. Çünkü seni bir saniye daha görmek istemiyorum. Bu evlilikten de gideceğim, çünkü artık sana bir gram bile güvenmiyorum. Ve evet, bu bebek de hayatımızdan gidecek; çünkü seninle aramda tek bir bağ bile kalsın istemiyorum. Anlatabildim mi?"
Gözünden süzülen yaşları tutmayı çoktan bırakmıştı.
"Bunu bana yapamazsın Asena, bu bebek ikimizin. Benim de ne düşündüğümü önemsemek zorundasın! Tamam benden boşan, ama bebeğimi elimden alma, ne olur alma... Gerçekten mi hak etmiyorum, kendime ait bir çocuğu? Kaldı ki, ne kadar iyi bir baba olduğumu en iyi sen biliyorsun; gördün bunu daha önce..."
Haklıydı, Alparslan harika bir babaydı. Ancak böyle bir bağ, beni Alparslan'a sonsuza dek bağlardı.
"Bu konuşma burada bitti Alparslan. En kısa zamanda boşanma detaylarını konuşmak üzere avukatım avukatınla irtibata geçecek. Acısız olmasını istiyorsan, basının önünde seni paramparça etmemi istemiyorsan, o imzayı verirsin. Hoşça kal..."
Konuşmaya devam etse de onu dinlemeye niyetli değildim. Hızla arabaya binerek, Deniz'den beni buradan uzaklaştırmasını istedim. O halinden memnundu, hem benim bu kadar kararlı oluşumdan, hem de bu kez yanı başımda olanın o olmasından; son derece memnundu...

"Ne düşünüyorsun?"
Bana bu soruyu sorduğunda gözlerim camdan dışarıya bakıyordu; ve, evet kesinlikle bir şey düşünüyordum...
"Alparslan'ın söylediklerini..."
"Haklılık payı var Asena."
Şaşırtmıştım; Deniz, Alparslan'a çok sık hak veren biri değildi, hele ki böyle bir konuda asla hak vereceğini düşünmezdim.
"Bazen şaşırtıyorsun beni Deniz..."
"Şaşıracak bir şey yok güzelim. Öyle ya da böyle Alparslan bizim oğlumuza harika bir babalık yaptı, hala yapıyor. Evet, Sinan ile aramızdaki bağ derinleşti, benden sevgisini artık esirgemiyor; ama unutma, hala Alparslan'a baba diyor, bana değil. Böyle bir adamın kendi çocuğu olmasına hakkı var, ister bunu isteyelim, ister istemeyelim..."
"Sanırım haklısın. Ama böyle bir bağ, beni sonsuza dek ona bağlar Deniz. Ailem istemez boşanmamızı bu durumda. Kaldı ki, boşansam ne olacak? Hamilelikti, bebeğin doğumuydu, büyümesiydi derken birçok zamanda yanı başımda bitecek. Ben beni aldatan biriyle günün büyük bir kısmını geçirmek istemiyorum, en azından şu an bu öfke, bebeğe olan sevgimden ağır basıyor."
"Seni o kadar iyi anlıyorum ki... Emin ol anlıyorum. İlk Alparslan'la birlikte olduğunu anladığım o nikah günü kalbime saplanan acıyı hala ara ara hissediyorum. Ama alıştım, bugün hala yanındayım ve senden her şeye rağmen vazgeçemiyorum. Bu yüzden Alparslan'ın sevgisi de bu kadar güçlü ise, zaten senden vazgeçemeyecek. Şartlarınız ne olursa olsun etrafında dolanıp duracak; ha bebek olmuş, ha olmamış... Bunu da aklının bir ucundan çıkarma."
Doğru söylüyordu, Deniz her şeye rağmen etrafımdan ayrılmamıştı. Ama ben Alparslan'ın beni o kadar sevdiğine inanmıyordum artık, bu yüzden de boşanırsam bu işin biteceğine neredeyse emindim.

"Alparslan beni o kadar sevmiş olsaydı en zor zamanımda beni aldatmazdı Deniz. Bu yüzden boşanır boşanmaz bu mesele kapanacak. Benim şimdi senden başka bir ricam var..."
"Elbette, söyle ne istiyorsan söyle..."
"Şu kadını al istediği yere yerleştir. Hayatını değiştirmek istiyorsa işti, evdi ne gerekirse yapalım. Madem aldın geldin ortada kalmasın."
"Asena senin kocanla birlikte olan kadının hayatını mı değiştirmek istiyorsun?"
"Onun bir suçu yok ki Deniz, bana sadakat yükümlülüğü olan kocamdı, o değil. Bu yüzden biz üzerimize düşeni yapalım lütfen. Ben de yapardım ama karşı karşıya gelirsem daha kötü olacağıma eminim."
"Tamam tamam sen düşünme ben çözerim. Sana da haber ederim merak etme..."
Başımla onu onayladım ve yeniden sessizliğe büründüm. Gazetenin önüne geldiğimizde Deniz inmeme ramak kala bir soru daha sordu.

"Ne zaman açacağız davayı? Kararın kesinse yani..."
"Kesin Deniz, kesin. Bugün ailemle konuşacağım, sen öğleden sonrası için Alparslan'ın avukatını çağır. Ben de geleceğim, senin büronda görüşelim ama, biz ayaklarına gitmeyelim lütfen."
"Anlaşmak mı istiyorsun?"
"Mümkünse evet. Zira benim o imzaya, onun da rezil olmamaya ihtiyacı var. Yani zemin anlaşmak için çok uygun."
"Tamam haber ederim sana."
"Teşekkür ederim."
Deniz'in yanından ayrıldıktan sonra kafamı sadece işle meşgul edebilmek için bir yığın arşiv haberini önüme koymuştum. Deşmek, deştikçe bir şey bulmak ve beni aylarca sürükleyecek bir haberin peşine düşmek istiyordum. Çalan telefonla haber yığınının arasından kafamı kaldırdım. Arayan Deniz'di ve yarım saat sonra onun bürosunda uzlaşmak için hazır olmamız gerektiğini söylüyordu. Bitiyordu; Alparslan'ın 7 yaşından beri duyduğu aşk, benim milyonların önünde Deniz'i hiçe sayarak minnetimi haykırdığım bağlılık, güzel anılarımız, arkadaşlığımız, tutku dolu ilişkilerimiz, gece sohbetlerimiz ve niceleri... Bitiyordu, sadece yarım saat sonra, hem de eninde sonunda haklı çıkan Deniz'in bürosunda! O an anladım, her zaman bitecekti, sonsuz aşk duysan da, sonsuz güvensen de, sonsuz minnet hissetsen de bu değişmeyecekti; her zaman bitecekti...

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin