5 Yıl Sonra

2 0 0
                                    

Herkesin hayatını değiştiren o darbenin üstünden geçen 5 yıl beni Cumhuriyet Gazetesi'nin İstanbul bürosunda sorumlu yazı işleri müdürlüğüne kadar taşımıştı. Tülin gerçekten de magazin muhabiri olmuştu, ki bu işte kesinlikle en iyisiydi! Tülin'in eşi Ahmet, mezun olduğumuz üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlamış, Alparslan ise her zaman hayalini kurduğu milletvekilliğine nihayet erişmişti. Hayat hepimiz için farklı akmış, ancak bizi birbirimizden koparmayı başaramamıştı, hatta bu süre zarfında birbirimize daha sıkı bağlanmış ve her zamankinden fazla sırra sahip olmaya başlamıştık, eskisi kadar sık görüşememize rağmen... Deniz mi? Ondan hala haberim yoktu.

O gün, güne yıllar sonra İstanbul'da kendi evimde değil, annemlerin Ankara'da yaşamaya devam ettiği evlerinde başlamıştım. Gözümü açıp kendimi bahçeye attığımda aradan geçen yılların değiştirmediği tek şeyin bizim bahçemiz olduğunu fark ettim, çiçekler bile hala aynı mevsimde, aynı renkte, aynı kokuda ve aynı sayıda açıyordu. Annem bu bahçeye kesinlikle çok iyi bakıyordu! Ankara'da olma sebebim bir konferansta konuşmacı olmamdı. Dünyanın yeni yükselen politik hareketi, öğrenci hareketleri değil, işçi hareketleriydi. Sendikalar her zamankinden güçlü, işçiler her zamankinden çok daha örgütlüydü. Ancak üniversitedeki hareketlilik de durulmuş değildi. Hala karışık olan politik atmosferde tüm dünyanın konuştuğu işçi hareketlerini Ankara'da konuşacak, hatta şanslıysam sendikal hareketlerin hukuki süreçlerini yöneten uluslararası çalışan bir avukatla da tanışacaktım.  Alparslan da konferansın bir parçasıydı, elbette benim savunduğumun tam aksini savunmak için... Bu yüzden Tülin ve Ahmet de bizi izlemek için orada olacaktı ve bu bizim bir arada olabilmek için uzun süre sonra elde ettiğimiz ilk şanstı.

Emekli olduktan sonra bütün gününü evde geçirmeye başlamış olan annemi öperek beni almaya gelen Alparslan'ın arabasına bindim.
"Hazır mısın herkesin içinde seni rezil etmeme?"
"Artık bunun bir şaka değil, hayattan zevk alma biçimin olduğunu düşünmeye başlayacağım..."
İkimiz de gülüyorduk. Yol boyunca biraz konferanstan, biraz da akıp giden zamandan konuşarak salona vardık.

Göz ucuyla baktığım salonda tahmin ettiğimden daha çok kalabalık vardı. Benim için ayrılmış odaya geçerek son kez notlarımı kontrol ettim ve adımın anons edilmesi ile birlikte salonun yüksek kısmı olan sahneye gelerek diğer tüm konuşmacıların benden sonra yapacağı gibi kısa bir açılış konuşması yaptım. Ardından benim için ayrılan koltuğa geçtim, tüm salon karşımdaydı, Tülin ile Ahmet ise en öndeydi. Ardından Alparslan da benzer aşamalardan geçerek, kendisine ayrılan koltuktaki yerini aldı. Ortamızdaki koltuk hala boştu ve herkesin merakla beklediği de bu koltuğa oturacak olan kişiydi. Zira politik gerekçelerle konferansın iptal edilebileceği düşüncesi, bu gizemli konuğun isminin bu ana dek gizli tutulmasına neden olmuştu.

Oldukça gösterişli olan genç bir kadının sunumunun ardından beklenen an geldi ve bu genç kadın sahneye Avukat Deniz Aydın'ı davet ediyordu, 5 yıldır ortalarda olmayan benim Deniz'imi...

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin