Gerçek Bir Yüzleşme

3 0 0
                                    

Ertesi gün sese uyandığımda Alparslan'ın aşağıdan gelen bağrışlarını çok net ayırt edebiliyordum. Hızla yataktan çıkmış, geceliğimin üzerine geçirdiğim sabahlığı bağlamayı akıl bile edememiştim. Merdivenlere yönelmeden önce odalarının kapıları kapalı olan Suna Teyze ve Sinan'ın hala uyduğunu fark ettim. Hızla indiğim merdivenlerin sonuna geldiğimde Alparslan'ın Deniz'le tartıştığını gördüm, gördüm de beni fark etmeleriyle birlikte ikisi de dönmüş ve tartışmaya bir son vererek sadece beni izlemeye başlamıştı. Alparslan'ın sesiyle anladım ki, ortamı bu kadar sessizleştiren benim gelmem değil, üzerimdeki geceliğim ve onun sergilediği bacak dekoltemdi...

"Sevgilim günaydın. Üstünü toplasan mı acaba?"
Bir yandan konuşuyor, bir yandan da sabahlığımın kuşaklarını bulmak için vücudumun etrafında ellerimi savuşturup duruyordum.
"Akıl mı bırakıyorsunuz insanda! Ne bu ses sabah sabah? Oğlum uyuyor!"
"İzin ver sevgilim."
Benim başarısız olmam üzerine bana yaklaşan Alparslan, sabahlığın kuşaklarını bulmuş ve bağladıktan sonra geriye doğru çekilmişti.
"Evet şimdi devam edebilirsin bence hesap sormaya..."
İstemsizce gülümsemiştim, Alparslan'ın az önce hiç bağıran o değilmiş gibi çocukça kıskançlaşmasına mı yoksa Deniz'in tüm bunlar olurken bir köşede oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi suratı ve omuzları düşmesine mi, bilmeden gülümsemiştim. Hemen kendimi toparlayarak hesap sormaya devam ettim.

"Evet beyler, evimin ortasında neden bağırışıyorsunuz? Biriniz açıklayacak mı?"
"Deniz'e sormalısın bunu. Evimizi basan o ne de olsa!"
"Ev falan basmadım ben! Annemi merak ettim sadece."
"Burada annen Deniz, Alparslan da söylemiştir zaten."
"Söyledi..."
"Eee niye bağırıyorsun o halde?"
"Annemin burada ne işi var Asena? Bundan bağırıyor olabilir miyim?"
"Ne demek ne işi var Deniz?"
"Senle, senin kocanla yaşadığın evde ne işi var?"
"Deniz ben senin eski sevgilinden daha fazlasıyım, aynı zamanda annenle de çok yakın arkadaşım, onu bir gün kendi annemden ayırmadım, o da beni senden. Her şey senle ilgili değil yani!"
"Suzan duysa ne düşünür Asena?"
Bu Suzan neden sürekli her tartışmamızın gündemi haline gelmeye başlamıştı merak ediyordum doğrusu.

"Bu seninle Suzan arasında Deniz, bizi ilgilendirmez."
Alparslan'ın yanına yaklaşarak elini tuttum ve konuşmaya devam ettim.
"Tıpkı bizim evimize kimi davet edip etmeyeceğimiz seni ilgilendirmeyeceği gibi. Şimdi Suna Teyze uyanana dek beklemek istersen bahçeye geçebilirsin, gideceksen de kapı orda."
Biraz daha sakinlemiş görünen Deniz, 'bekleyeceğini' söyleyerek, işaret ettiğim bahçe kapısına doğru yöneldi. Ben de elimi Alparslan'dan çekerek ona doğru dönüp konuşmaya başladım.
"Şimdi ben üstümü değiştirmeye gidiyorum. Deniz'in yanına geç ve gerçek bir misafirperver ol lütfen. Olay istemiyorum, Sinan bu saatte uyanmayacak!"
Sertliğimden etkilenmiş görünen Alparslan adeta kuyruğunu kıstırmış bir kedi gibi ardını dönerek bahçeye doğru yöneldi.

Üstümü değiştirip, çayı koydum, ardından kendime bir kahve alarak çay demlenene kadar bahçeye çıkmaya karar verdim. İkisi de sakinlemiş, kahve içiyordu, ancak konuşmak tercih ettikleri bir eylem olmaktan çok uzaktı.
"Evet beyler, bakın isteyince gayet güzel kahve de içebiliyormuşsunuz! Şimdi artık bu meseleye bir son verme vakti geldi. Deniz sen burada yaşamaya kararlı mısın?"
"Gideyim mi Asena? Ya da nerede yaşayacağımı size mi sorayım?"
"Deniz, sakince konuşmaya çalışıyorum. Kimseye hiçbir şeyi sormak zorunda değilsin, ima ettiğim de bu değil. Bir soru sordum ve cevabını istiyorum, hepsi bu kadar..."
"Evet, şimdi de evlendikten sonra da burada yaşayacağım, yaşayacağız. Düzenimi kurdum, kararımı verdim, kaldı ki annemi de geri taşıdım. Artık gitmemi beklemeyin."
"Tamam güzel, o zaman birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. İlla ki denk geliyor, hiçbir şey olmasa okulda karşılaşıyorsunuz. Bakın, biz çok eski arkadaşız ve birlikte çok şey atlattık. Her birimizin birbirine tonlarca borcu var, birbirimizi hiç yalnız bırakmadık. Farkındayım o günlerin üzerinden çok zaman geçti, çok şey değişti, ama bir şey değişmedi, o günlerin yaşandığı. Eskisi gibi olalım demiyorum, ama karşı karşıya geldiğimizde selam verecek yüzümüzü hep koruyalım istiyorum."
"Ben bunun için çabalıyorum sevgilim, inan bana üzerime düşenden fazlasını yapıyorum."
"Farkındayım Alparslan ve bunun için sana minnettarım. Ama Deniz de ben de bu denli bir çaba sarf etmezsek tarif ettiğim gibi bir diyaloğun kurulması söz konusu bile olamaz."
"Ben çabalarım Asena, sana söz veriyorum, ama tek bir şartla, Sinan'a DNA testi yaptırmak istiyorum, aklım rahat bir şekilde önüme bakabilmek için. Siz de beni anlayın, bu kadar şüpheye buna hakkım var."
Alparslan'la birbirimize bakıyor, adeta yolun sonuna geldiğimizi birbirimizin gözlerinde görüyorduk. Konuşması gereken bendim, ancak Alparslan'ın ne düşündüğünü bilmeden bir şey söylemek istemiyordum, ne de olsa bu hikayede tek fedakarlık yapan kişi oydu...

"Ne diyorsun sevgilim, nasıl olsun istiyorsun?"
'Sevgilim' Alparslan'a rol yapmamız gerekmedikçe söylediğim bir sözcük değildi, ancak bu kez rol yapmıyor, hala onun yanında olduğumu bilsin istiyordum.
"Açıkçası bu senin karar vermen gereken bir konu Asena. Deniz'in şüphesi seninle ilgili, benimle değil. Ancak mahkeme olmaz, ikimiz de basının yakından tanıdığı isimlerdeniz, böyle bir haber hayatımızı Deniz'inkinden daha çok etkiler. O yüzden sen de uygun görürsen özel bir laboratuvarda isimsiz bir şekilde yaptırmayı önereceğim testi."
Deniz ikna olmuş gibi görünüyordu. Testin sonucunu biz bilsek de o henüz bilmiyordu, ancak Sinan'ın babası olmadığına bir şekilde ikna olmasının şart olduğu kesindi.
"Tamam, kabul hassasiyetlerinize saygı duyuyorum. Benim kafamdaki soru işaretini gidermek için işbirliği yapmanız da çok nazik, teşekkür ederim bunun için size."
Herkesin ortak bir yolda buluşmasının ardından Suna Teyze ve Sinan da peş peşe uyanmıştı. Hazırladığımız kahvaltı sofrasında seneler sonra gerçek manada buluştuk, kabul, neşeli bir ortamımız yoktu, ancak en azından artık kavga etmeden, sessizce yemek yemeği başarabiliyorduk...

Kahvaltı sofrasını toplarken, bana yardım etme bahanesiyle arkamdan gelen Alparslan, asıl düşüncesini o an söyledi bana.
"Asena bunun böyle olmasına gerek yok, bu yol hem biz hem de Sinan için çok zorlu bir yol, Sinan'a bunu yapamayız."
"Alparslan özel bir laboratuvar önerdin, açıkçası buna güveniyordum..."
"Test sonuçlarıyla oynayacağımı düşünmüyorsun değil mi?"
"Aslında bunu düşünüyordum."
"Saçmalama Asena! Varsayalım yaptık, Deniz'in şüpheleri geçmedi mahkemeye gitti, o zaman ne olacak? Hiç düşünüyor musun Sinan'a ne hissettireceğimizi, ne yaşatacağımızı? Bu sonsuza dek kaçabileceğin bir şey değil, fark et artık bunu ne olur, bize ayrılan sürenin sonuna geldik."
Gözlerim dolmuş, Alparslan'a sarılmıştım.
"Söyleme böyle ne olur! Bir şey değişmeyecek, değişsin istemiyorum..."
Kendini benden uzaklaştıran Alparslan, ellerimi tutarak beni mutfaktaki sandalyeye oturttu. Önümde diz çökerek konuşmaya başlayan Alparslan'ın aklındaki bambaşka bir şeydi.
"Asena, beni hiçbir zaman istediğim gibi sevmesen de bana asla ihanet etmedin. Deniz geldiğinden beri her gideceğini düşündüğümde beni yanılttın, yanımda kaldın. Ben senden razıyım, ama bunu artık saklayabilecek gücüm kalmadı. Her şeyi anlatalım, oğlumuza bunu yaşatmayalım. Deniz, bunu bir kağıttan öğrenmeyi hak etmiyor, o kadar da değil, inan bana. Sinan'ı Suna Teyze ile yolla ve biz artık oturup gerçek manada yüzleşelim. Eğer sonrasında hala bir arada kalabiliyorsak, aramızdaki oyunun gerçeğe dönüşme vakti gelmiştir, ama kalamıyorsak, bize ayrılan süreyi aşmakta direnmemeliyiz..."
Gözyaşlarımı tutamıyordum, ama Alparslan haklıydı, artık bunu saklamak çok zordu. Kendimi topladım, misafirlerim şüphelenmesin diye elimdeki Türk kahveleriyle bahçeye döndüm, Alparslan da hemen arkamdaydı. İçilen kahveden sonra, Suna Teyze'yi bir kenara çekerek ona dürüst davrandım ve Sinan'ı ona emanet ettim. Alparslan da Deniz'e konuşmak için kalması gerektiğini söyleyen kişi oldu. Şimdi sıra gerçek bir yüzleşme yaşamadaydı, hem de hiç olmadığı kadar gerçek...

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin