Deniz'i görmeyeli birkaç haftayı geçmiş, Alparslan'dan da henüz belgelerle ilgili bir haber alamamıştım. Suna Teyze ile sık sık görüşüyor olsak da büroya gitmek için özellikle Deniz'in okulda olduğu vakitleri tercih etmek için çaba harcıyordum. Arazideki çalışmalar da neredeyse sona gelmişti. Hüseyin'in dışında toplamda 12 naaş daha bulunmuş ve kimlik tespiti için çalışmalar başlamıştı. Ancak ihtiyacımız olan bunlardan daha fazlasıydı. Bu arazinin kim tarafından yok edildiğini öğrenmek veya dava açabilmek için bir muhatap bulmak zorundaydık. O gün günlerden cumartesiydi, başka bir deyişle benim çekirdek ailem bütün gününü birlikte ve evde geçirmek için uygun bir zamandaydı. Mis gibi börek kokusuyla uyandığım güne merdivenleri ikişer ikişer inerek başladım; iyidim, öyle laf olsun diye de değildi üstelik. Evet Deniz'i özlüyordum, ancak ayrı olmanın birlikte olmaktan daha sağlıklı olduğunu kendi içimde kabullenmiştim. Uzun süre oturduğumuz kahvaltı sofrasından ilk kalkan kişi çalan telefonu açmak için ayaklanan babam oldu. Telefonu açtıktan bir süre sonra bana seslenen babam, Alparslan'ın beni aradığını söylüyordu. Sanırım Alparslan'dan umudumu tam da kestiğim anda gelmişti beklediğim haber!
Saat 19.00'da hazır olmamı, yemeğe şehir kulübüne gitmek için babamdan izin aldığını söylüyordu; elbette telefonda merak ettiğim asıl şeyi soramazdım, hem de babam tam karşımda dikilirken! Telefonu kapatır kapatmaz çay keyfi yapmak için annemin yanına, bahçeye döndüm. Hava hafif esiyor olsa da güneş tam tepede ve harika bir şekilde parlıyor, baktıkça içimi ısıtmaya yetiyordu. Sofrada biraz daha vakit geçirdikten sonra hazırlanmadan önce Tülin'i görmek ve ona bazı notları vermek istediğimi söyleyerek bizimkilerin yanından ayrıldım. Sadece birkaç dakika sonra Tülinlerin kapısındaydım. Kapıyı açan Tülin, meraklı gözlerini çoktan üzerime dikmiş ve ne olduğunu anlamak için ecel teri döktüren sorularını peş peşe sıralamaya başlamıştı. Her şeyi bir güzel anlattıktan sonra asıl geliş amacımı ortaya koyan soruyu sormaya hazırdım: "Tülin, Suna Teyze'yi arayabilir miyim sizden?" Yaşanan gelişmeyi paylaşmam gereken ilk kişi Suna Teyze'ydi aslında, ancak Deniz evde olabilirdi. O yüzden o an aramak çok daha mantıklıydı. Nesrin Teyze'nin pazarda olduğunu öğrendikten hemen sonra içeriye geçtim ve Suna Teyze'yi arayarak her şeyi Tülin'den sonra bir de ona anlattım. Telefonu kapattıktan sonra Tülin'le biraz daha sohbet ettik. O esnada konuyu yine Deniz'e getiren kişi elbette Tülin'di!
"Bu yemek Deniz'in hoşuna gitmeyecek biliyorsun değil mi?"
"Haberi bile olacağını sanmıyorum. Ancak haberi olsa da kiminle yemek yiyeceğimi Deniz'e soracak aşamaya hiç gelemedik biz. O yüzden içim rahat Tülin. Kaldı ki bu yemek tam olarak Deniz rahat etsin, Hüseyin'e ne olduğu ortaya çıksın diye."
"Anlıyorum, anlıyorum hayatım da; bu, sadece senin için bir yemek. Alparslan bu yemekten cesaret alacak, Deniz ise, biliyorsun işte, bu yemeği bir meydan okuma olarak algılayacak. Yine arada kalan sen olacaksın."Sanırım Tülin haklıydı, ama Alparslan'ın ne bulduğunu öğrenmezsem asla rahat bir uyku uyuyamazdım. O yüzden Tülin'e veda ederek, hazırlanmak için eve gittim. Bizimkilerin bunu gerçek bir yemek sanması için biraz makyaj yaparak, saçlarımı dalgalandırdım. Uzun, zarif ve son derece sadece görünen siyah bir saten elbiseyi de üzerime geçirdikten sonra hazırdım. Saat tam 19.00'da kapının önünde olan Alparslan, babamdan şarap içmem için bile izin almıştı. O an anladım, babam, Alparslan'a kesinlikle çok güveniyordu. Evde ailemle içtiğim birkaç kadeh şarap dışında, dışarıdayken alkol almama çoğunlukla müsade gösterilmezdi. Kaldı ki ben de Ayça ve Can dışında kimsenin yanında alkol almaz, aldığımda da abartmazdım.
Arabaya geçer geçmez Alparslan'a merak ettiğim her şeyi sormaya başladım. Ancak sabırlı olmam gerektiğini söyleyen Alparslan, arkada duran dosyaya işaret ederek, belgeleri bulmuş olduğunu gösteriyordu, Kulüp her zamanki gibi kalabalıktı. Restoranın açık kısmına geçerek, kendimize kalabalıktan biraz da olsa uzak kalabilecek bir masa seçtik. Siparişleri verir vermez yanımızdan ayrılan garson uzaklaşınca beklemeden konuya girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Historical Fiction80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...