Her şey başlarken olduğu gibi biterken de Alparslan'ın dediği gibi gelişti. Eşyalarını toplayıp ortadan kaybolan Alparslan, Ankara'da olduğunu soğuk bir telefon görüşmesiyle bildirmiş, Sinan'la konuşmak dışında 1 hafta boyunca beni hiç aramamıştı. Son konuşmamızın üzerinden zorunlu görüşmeler dışında 1,5 ay geçtiğinde boşanmıştık. İlk olarak boşanma kararımızı, ardından da Deniz'in biyolojik babası olduğunu Sinan'a söyledik. Kolay olmadı, Deniz'i ailesini dağıtmakla, beni de babasını kaybetme nedeni olarak görüp, suçluyordu. Suçlamadığı tek kişi ise, Alparslan'dı...
Sinan'la konuşmadan önce ailelerimize her şeyi anlatmış, omzumuzdaki en büyük yükü artık atmıştık. Ancak bu da hiç kolay olmamıştı; Alparslan'ın annesi hem ona hem bana, babam ise sadece bana küsmüş aylarca bizle konuşmamaya dayanabilmişlerdi. Geçen tüm bu süre zarfında Deniz ile Suzan'ın ilişkisi oldukça olaylı bir şekilde bitmiş ve Suzan'ın İzmir'e taşınma kararıyla birlikte olaylar durulmuştu. Zaman hızla akarken ben neredeyse 30 yaşıma basmış ve boşanmanın üzerinden geçen 1 yılı tek başıma atlatmıştım.
Başlarda zor gelen boşanma, zaman içerisinde iyi gelmeye bile başladı, zira aramızda bir mecburiyet olmadan Alparslan ile daha iyi anlaşıyor, Sinan için sık sık bir araya gelmeye devam ediyorduk. Deniz ile ben mi? Hala ona olan kızgınlığım geçmiş sayılmazdı, boşanmamın nedeni olduğunu düşünmemesi için köşe bucak ondan kaçıyor, olabildiğince yalnız kalmamaya çalışıyordum.
Geçen 1 yıl Sinan'a da iyi gelmiş, her şeye alışmaya başlamasını sağlamıştı. Artık Deniz'e daha ılımlı, bana ise eskisi gibi sıcaktı. Hatta bazı zamanlar bu kadar evi olması nedeniyle kendisini şanslı sayıyor, her zaman isteklerini yapacak birini mutlaka bulmanın keyfini bile çıkarıyordu. Akıp giden zamanın ardından yeniden Tülin'leydim. O sabah kızını da alarak İstanbul'a gelmiş, Ahmet'in gelmesine hala 2 gün varken kendisini bana atmıştı. Ve gün Tülin'in şen muhabbetiyle başladı.
"Kuzum, sen şimdi akşam Alparslan'la yemekteysen beni Suna Teyze'ye bıraksana, gelmeyeyim ben hiç. Hem onu da görmüş olurum."
"Niye gelmeyeceksin saçmalama gel lütfen, biliyorsun ki Alparslan da mutlu olur seni gördüğüne."
"Yok yok, şimdi siz boşanmanızın 1. yılını kutlarsınız falan ben hiç ayak bağı olmayayım!"
Bir kahkaha patlattım.
"Nerden geliyor böyle şeyler aklına Tülin ya? Ne kutlaması, sadece bir denk geliş. Sinan'ın okuluyla ilgili konuşacağım sadece."
Tülin'in suratı benimkinin aksine pek gülmüyordu."Asena..."
"Evet Tülin?"
"Bir şey soracağım ama beni yanlış anlama lütfen."
"Elbette sor."
"Sinan'la ilgili bir konuyu sence de Deniz'le konuşman gerekmez mi?"
"Belki haklısın Tülin, ancak Alparslan'la konuşmak daha kolay, Deniz'i görmek bana iyi gelmiyor hala. Hem Sinan çoğu zaman Alparslan'da kalıyor, okulu ona yakın seçsek daha doğru olacak gibi."
"Okulun konumuyla inan hiç ilgilenmiyorum kuzum, ama artık senin bu konuları Deniz'le konuşabiliyor olman lazım, en azından denemelisin. Ne zamana kadar kaçacaksın Asena?"
"Kaçabildiğim kadar Tülin..."
"Peki bu korku niye? Neden saklanıyorsun Deniz'den?"
Derin bir nefes çektim.
"Açıkçası evet korkuyorum Tülin; ona yeniden kapılmaktan, beni bırakmayacağına bir kez daha inanmaktan, aynı şeyleri tekrar yaşamaktan... Üstelik korkmaya hakkım olduğunu da düşünüyorum."
"Ama bunların hiç biri Deniz'in döndüğü ve burada olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Eninde sonunda ona bir cevap vermek zorundasın, kaç yıl geçerse geçsin..."
Sanırım Tülin haklıydı, ancak o gün, bu gün değildi. Ben kaçabildiğim kadar kaçmaya devam etmeliydim. Akşam Tülin'leri ve Sinan'ı Suna Teyze'ye bırakarak, Alparslan ile sözleştiğimiz yemek için yola çıktım. Arabamı park ettiğimde saat akşam 7'yi az geçmiş, havaya karanlık çökmeye başlamıştı. Restorana girdiğimde beni bekleyen Alparslan'ı hemen fark ettim. Keyifli bir giriş konuşmasının ardından konuyu asıl konuşmak istediğim mevzuya getirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Fiksi Sejarah80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...