Alparslan'ın Röportajı

1 0 0
                                    

Geçen hafta Asena ile başladığımız 'itiraf' serisinin bu haftaki konuğu, Asena'nın kıymetli eşi, Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut İçişleri Bakanı Alparslan Güçlü. Neden bugün burada, emin olun ben de sizin kadar merak ediyorum. Üstelik onu daha çok sıkıştıracak, sizden gelen soruları, Asena'ya soramadığımız tüm soruları birlikte soracağız!
Can: Sayın Bakanım, Asena'dan sonra sizinle bu hikayeyi konuşacak olmak açıkçası benim için çok heyecan verici... Ancak sizin pek tarzınız değil magazin. Bu yüzden neden bugün burada olduğunuzu sorarak başlamak isterim, bugün neden bu koltuktasınız?
Alparslan: Lütfen Alparslan de bana. Ben Can diyebilir miyim sana?
Can: Elbette. Nasıl rahat edecekseniz...
Alparslan: Bugün buradayım Can, çünkü Asena'ya 'hayır' diyemem. Üstelik yaklaşık 7 yaşımdan beri 'hayır' diyemiyorum ben bu kadına. Anlayacağın benimkisi değişmesi çok zor bir alışkanlık...
Can: Doğru mu anladım? Asena'ya 7 yaşından beri aşık mısın?
Alparslan: (Başını beni onaylarcasına sallıyor) O yaşlarda bunu böyle tanımlıyor değildim elbette. Ancak onu ilk gördüğüm 7 yaşımdan beri, o benim gördüğüm en güzel şeydi. Bu hiç değişmedi ve sanırım hiçbir şey de bunu değiştiremeyecek...
Can: Zeynep mesela, Zeynep Balkan?
Alparslan: Konuya çok hızlı geliyorsun ama... Ben önce sana Asena'ya aşkımı itiraf ettiğim yıllardan bahsedeyim ne dersin? Merak etme istediğin cevabı eninde sonunda sana vereceğim.
Can: Elbette dinlemek isterim!
Alparslan: Asena'nın babası ile benim babam birlikte görev yaptıkları yıllarda tanışmışlar, bizim tanışmamız ise, onun 5., benim 7'nci yaşıma denk geldi. Bir yaz günüydü, ailelerimiz bizi tatilde buluşturdu. Dalgalı açık renk saçlarında olan beyaz kurdeleyi bugün bile hatırlıyorum. Çimlerde koşuşturuyor, babasını adeta etrafında pervane ediyordu, ben sadece onu izliyordum, o ana dek ve itiraf etmeliyim ki, o andan bugüne dek, hayatımda gördüğüm en güzel şeyi izliyordum. Sonra lise çağlarında Ankara'da yeniden kesişti yollarımız, ancak lisede aynı okulda değildik. O yıla dek birçok yazı birlikte geçirdik, birlikte büyüdük, birçok anıyı birlikte paylaştık, ilk oyunlarımız birlikteydi mesela. Sonra biz aynı şehirde babalarımızın görevi nedeniyle yaz, kış demeden yenilen aile yemeklerinde bir araya gelmeye başladık ve aynı üniversiteyi kazandık. Her buluşmamızda ona kapılmam biraz daha artıyordu, bir süre sonra yörüngesinden çıkamayacak hale geldim. Sonra bunu daha fazla yüreğimde taşıyamayacağımı anladım, Deniz'den sonra yani... Gözümün önünde başkasına aşık oluyor, başkası için bana hüngür hüngür ağlıyordu. Bir gün onu üniversitedeki sınıflardan birine çektim, Deniz'in onu defalarca yüz üstü bıraktığını ve yine bırakacağını söyledim, ancak bu kez uyarı ile yetinmeyerek, ona olan aşkımı da itiraf ettim... (Konuşmadan önce yutkunuyor...)
Can: Araya gireyim, belli ki buradan sonrası senin için biraz daha hüzünlü... Ne dedi sana Asena, ilk bu aşkı duyduğunda yani?
Alparslan: Beni çok sevdiğini, ancak bu sevginin asla benim istediğim gibi bir sevgi olamayacağını... Müthiş bir hayal kırıklığıydı, hep biliyordum aşık olduğu ben değildim, ama bunu ondan duymak beni çok fena yaraladı.
Can: Sonra ne oldu?
Alparslan: Benim üniversitem bitti ve Asena'dan uzunca süre kaçtım. İtiraf etmek gerekirse, aile yemeklerinde bile ortadan kaybolmaya başlamıştım, çünkü onu görmek, içimdeki aşkı daha da derinleştiriyordu.
Can: Ne zaman tekrar bir araya geldiniz?
Alparslan: 9 Eylül 1977 tarihinde.
Can: Ne oldu o gün?
Alparslan: Deniz ikimize de birer mektup bıraktı ve bana bıraktığı mektupta Asena'yı bana emanet etmişti. Onu yüzüstü bırakamazdım...
Can: Yani Deniz için mi Asena'nın etrafında yeniden olmaya başladın?
Alparslan: Hem evet hem hayır... Deniz ne zaman Asena'dan vazgeçecek olsa, onu bana emanet ederdi, bu ilk değildi. Ben ona gözüm gibi bakardım o yokken, ama o hep geri dönerdi ve yeniden Asena'yı benden almanın bir yolunu bulurdu. O mektubu aldığımda da bunun böyle olacağını biliyordum, ama yapamazdım, Asena'yı bunu bilsem de yalnız bırakamazdım, çünkü daha önce görmüştüm, Deniz yokken o asla iyi olmuyordu. Bana ihtiyacı vardı ve ben de Deniz'i dinledim.
Can: O zaman Deniz senin ona olan aşkını bilmiyordu?
Alparslan: Aslında hayır, en başından beri biliyordu. Hatta Asena'yı bana karşı defalarca uyarmıştı. Ama bana güveniyordu, konu Asena ise bana sonsuz güvenirdi. Çünkü bilirdi, canımdan vazgeçerdim, ama Asena'ya bir şey olmasına izin vermezdim.
Can: Akan gözyaşlarımı görüyor musun? Uzun zamandır bu kadar derin bir aşk hikayesi dinlememiştim. Asena Deniz'e, sen Asena'ya... Ne kadar derin, ama bir o kadar da karışık...
Alparslan: (Başıyla beni onaylıyor) Şimdi bunu bilen ikinci kişi olacaksın, ilki Asena. Ben Asena'ya aşkımı itiraf ederken benzer bir cümle kurmuştum. O benim eninde sonunda onun Deniz'i gibi birinin karşıma çıkacağına inanıyordu, benim aşkımın bir heves olduğunu söylüyordu. Ben ise ona 'benim Deniz'im sensin' demiştim, sanırım zaman beni haklı çıkardı. Zira ne o gün ne de o günden sonra, aşkımdan bir zerre bile eksiltebilecek kimse çıkmadı karşıma...
Can: O zaman zamanı geldi gibi hissediyorum. Zeynep Balkan da mı aşkından hiçbir şey eksiltemedi?
Alparslan: Sadece bunu merak ettiğini biliyorum. O yüzden doğrudan sorabilirsin bana...
Can: Zeynep Balkan'la bir ilişkiniz oldu mu?
Alparslan: Bir ilişki demek doğru olur mu bilemiyorum, zira aramızda benim açımdan duygusal hiçbir bağ yoktu. Ama evet birkaç yıl birlikteydik.
Can: Asena'yla evli olduğun yıllar?
Alparslan: Asena'yla sahte bir evliliğimin olduğu yıllar...
Can: Ama yine de ondan vazgeçip, biriyle olamayacak kadar derinmiş gibiydi anlattıkların... Açıkçası şaşırdım.
Alparslan: Söylediğim her bir kelime için defalarca yemin edebilirim sana, ondan asla vazgeçmedim. Zeynep, benim kafamın en karışık olduğu dönemde karşıma çıktı. Sahte evliliğimizin 2'nci yılı dolmak üzereydi ve Asena kendisine bile itiraf edemese de her güne Deniz'den bir haber almak için uyanıyordu. Ben bunu kaldıramıyordum Can, gözümün önünde bir başkasını beklemesine tahammül edemiyordum. İlişkimiz ben böyle bir ruh hali içerisindeyken başladı. Açıkçası yıllarca sürdü, ama bu yıllar içerisinde kaç kere görüştünüz dersen, sanırım 10'u geçmemiştir. Çünkü ben sadece Asena'nın Deniz'den bahsettiği an soluğu Zeynep'in yanında alıyordum. Bu yüzden Zeynep'ten özür dilerim.
Can: Hem aşık hem de centilmen... Davayı açacak mısın peki? İlk açıklaman bu yönde olmuştu.
Alparslan: Davayı açtım. Ancak davayı açma sebebim ilişkiyi reddetmek değil, yalan beyan vererek kamuoyunu yanıltmak, kamunun bir görevlisini, basın yoluyla küçük düşürmek. Ona iftira davası açmıyorum yani...
Can: O zaman elinde fotoğraflar olmadığını düşünüyorsun, doğru mu anladım?
Alparslan: Daha da iyisi elinde fotoğraflar olmadığını biliyorum. Ne de olsa ben de yaşadım onunla birlikte o yılları.
Can: Peki Zeynep meselesini kapatalım bence... Kimsenin seni bu konuda suçlamaya hakkı olduğunu düşünmüyorum şahsen, zaten Asena da suçlamıyor. Ama bir şeyi merak ediyorum.
Alparslan: Sor lütfen.
Can: Asena ne zaman bu konuyla ilgili seninle yüzleşti? Nikah masasına otururken haberleri gördüğünü söylemişti de bana...
Alparslan: Doğru. Nikahtan hemen önce yüzleşti benimle, yaklaşık 1 hafta önceydi...
Can: Biliyordu yani?
Alparslan: Aslında seziyordu diyelim. Madem her şeyi açık açık konuşuyoruz sana biraz daha detay vereyim. Deniz çıkıp gelince ben evliliğimizin biteceğini, Asena'nın benden hemen vazgeçerek Deniz'e gideceğini düşünüyordum. Öyle olmadı, evet Deniz dönmüştü, ancak Asena benden vazgeçmemişti. Böyle olunca Zeynep'le görüşmeyi kestim ve sana yemin ederim ki Zeynep'e bu ilişkinin hiçbir aşamasında tek bir söz vermedim, ne boşanacağıma dair ne de Asena'dan vazgeçeceğime dair.
Can: Lütfen Asena'nın öğrendiği kısma gel, çok merak ediyorum!
Alparslan: (Gülümsüyor) Merak ettiğini biliyorum, herkesin de merak ettiğinin farkındayım! Nikahıma bir hafta kala senelerdir görmediğim Zeynep, İstanbul'daki büroma çıkıp gelerek bana tehditler savurdu. O an anladım, bu ilişkiyi Asena'ya söylemesi gereken bendim, sorumluluğu alması gereken ben, Zeynep değil... Hemen o akşam karşısına dikildim ve anlattım.
Can: Çok cesurca...
Alparslan: Bacaklarım titremiyor olsaydı belki, ama titriyordu...
Can: Neden?
Alparslan: Beni bırakmasından çok korkuyordum, zira bu kez her şey gerçekti ve ben ilk kez Asena'yla bir ilişkiyi paylaşmanın ne demek olduğunu biliyordum! Büyülüyordu beni, her kahkahasında, her sarılışında, her elimi tutuşunda... Bunların hiçbirinden vazgeçmeye hazır değildim. Ama anlattım, çünkü bunu bilmeye hakkı verdi.
Can: Asena ne dedi?
Alparslan: Bildiğini...
Can: En başından beri mi?
Alparslan: İlk günden beri... Açıkçası Asena'yı iyi tanırsın, zekidir, meraklıdır, burnu kokuyu iyi alır. Aslında yakalanmışım, sadece haberim yokmuş diyebilirim.
Can: Neden sana hiçbir şey söylememiş?
Alparslan: Aslında bu soruya cevabı sana vermiş olduğu röportajda da verdi. Asena en başından beri bu ilişki için beni suçlamamış. Eğer ayrılacağımız kadar güçlü bir ilişki olsaydı onunla paylaşacağımı düşünmüş ve susmuş. Zaten biz evlenirken, yani sahte evliliğimizin en başında Asena ile bir anlaşma yapmıştık, daha doğrusu o bana bir söz verdirmişti, ben hayatıma devam edecektim. O yüzden beni hiç suçlamadı. Benim yüzüme bu birlikteliği bir kez bile vurmadı. Bana inandığını, güvendiğini söyledi ve nikah masasına oturdu.
Can: Bu iş giderek ilginçleşiyor! Peki sonra yani gerçek evliliğiniz nasıl başladı? Aslında asıl sana merak ettiğim şeyi doğrudan sorayım, Asena sana aşık mı oldu sence?
Alparslan: Ona bunu sorarsan reddedecektir, ama evet kesinlikle aşık oldu!
Can: Voov, böyle özgüvenli bir yanıt beklemiyordum!
Alparslan: Büyük bir fark var Can inan bana. İlk evliliğimizde evin içerisinde denk gelmezdik bile. Eve her geldiğimde önünde bir sürü dosya ile saatlerce vakit geçiriyor olurdu, kafasını bile kaldırmazdı. Sadece Sinan'ın ve ailelerimizin yanında, rol yapmak için farkıma varırdı benim. Ama şimdi öyle değil... Bana bakışı, bana gülüşü farklı. Gözleri parlıyormuş Asena'nın meğer, ben ilk kez fark ediyorum bu parlaklığı. Eve ne zaman girsem, elindeki tüm işi bırakıyor ve odağı birden ben oluyorum. İnsanlar içindeki ilgisi, alakası bile bir farklı bana karşı. Artık aramızdaki şey gerçek ve inan bana ben bundan çok eminim, çünkü artık gözlerinde Deniz'i görmüyorum...
Can: Buna çok sevindim, zira ben sizi birbirinize çok yakıştırıyorum. O zaman bu dava ya da Zeynep meselesi sizin aranızı açamayacak doğru mudur?
Alparslan: Kesinlikle açamayacak. Ben Asena'yı saçındaki beyaz kurdeleyle gördüğüm 7 yaşımdan beri bekliyorum ne bu dava ne de başka bir dava artık bizim aramızı açamaz!
Can: Açıkçası olayları böyle dinleyince, ikinizden de yani; bana da öyle geldi. Ama ben bir de Deniz'den dinlemek isterim. Bu hikayenin aşık olan başka bir kısmından mahsuru var mıdır?
Alparslan: Kendisi için yoksa, benim için asla yok. Ben ilişkimden de sevgili karımdan da çok eminim. Belki Deniz'in anlattıklarını gözyaşlarıyla okuyabilir, çünkü bu onun geçmişi, seneleri, her şeyden önce bir oğulları var Can, kolay değil, geçmişin izlerini bir anda silip atmak. Ama artık bir şeyler değişti, artık Asena beni görüyor ve görmeye devam ettiği sürece Deniz ne anlatırsa anlatsın, benim ona aldığım yüzüğü parmağına taktığı günden bugüne kadar olduğu gibi beni seçecek.
Can: O zaman buradan okurlarıma sesleneyim, haftaya Deniz Bey'leyiz!

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin