Saatlerdir Alparslan, Alparslan'ın avukatı Erdem, ben ve yanımdaki benim avukatım Deniz'le oturuyor, uzlaşmaya çabalıyorduk; zira bu bir uzlaşı değildi, bu tam da söylemiş olduğum gibi bir çabaydı!
"Alparslan Bey, biraz daha sakin olmanızı tavsiye edeceğim; zira anlaşamazsak bu tavrınızı da mahkemede kullanabileceğimizi bilmelisiniz."
"Alparslan Bey'miş... Karşımda ne işin var senin ya, karımın avukatı olarak hem de?"
"Alparslan Bey haklı Deniz Bey, zira bu bir çıkar çatışması. Vermiş olduğunuz röportaj eski aşkınızın kanıtı ve kesinlikle mahkemenin bununla ilgileneceğine eminim."
"Yapmayın Erdem Bey, çıkar çatışması eğer aramızda hala bir ilişki olsaydı ortaya çıkardı. Ancak en iyi müvekkiliniz biliyor ki, bizim senelerdir aramızda bir şey yok."
"Alparslan ya benimle uzlaşırsın ya da senin beni aldattığını herkese anlatırım, mahkemeyle kalmaz yani bu iş. O zaman ister Deniz'i kullan, ister başka bir şeyi... İnan umurumda olmaz. Zira benim şu an istediğim tek şey sadece bir imza atman!"
Benim çıkışımla birlikte Alparslan'ın avukatı, ona oturması için işaret etti.
"Evet Alparslan Bey de ben de sizi dinlemek için hazırız Deniz Bey. Şartlarınızı duyalım."
"Müvekkilim takdir edersiniz ki aldığı aldatılma haberinin ardından hamileliğini sonlandırmak istiyor. Bu yüzden Alparslan Bey'in imzasını istiyoruz. Karşılığında herhangi bir maddi talepte bulunmayacağız, ortak ikamet edilen ev de dahil olmak üzere hepsi Alparslan Bey'de kalabilir. Ayrıca müvekkilimin oğlu Sinan'la, Alparslan Bey'in hukuken bir bağı kalmamış olsa da kendileri mahkemece tahsis edilecek bağın garantörlüğünde görüşmeye devam etmelerine razı."
"Ayrıca araba..."
Deniz'in unuttuğu bir şey olduğunu fark edince hemen araya girdim, ancak Deniz hemen hatırlayarak devam etti.
"Ve evet araba... Arabayı müvekkiliniz, müvekkilimin düşükle sonlanan hamileliğini öğrendiğinde kutlamak için kendisine hediye olarak almış. Kayıtlara göre müvekkilimin üzerinde. İmzayı vermeniz halinde arabayı da verecek, zira kendisi müvekkilinizden kalan hiçbir şeyi istemiyor."
"Saçmalık!"
"Alparslan Bey sakin olmanızı öneririm. Sunulan gayet makul bir anlaşma... En azından düşünmeli, tartışmalıyız."
"Erdem sen kimin avukatısın benim mi eşimim mi?"
"Eski eşinin..."
"Asena kes şunu artık! Hukuken hala benim eşimsin. Madem saydınız şartlarınızı şimdi benim şartlarımı dinleyin. Boşanmak istemiyorum! Ama illa istiyorsan tek bir şartta boşanmaya varım..."
"Nedir bu şart?"
"Asena bebeği doğurursa ve hala benden boşanmak isterse sorunsuz bir şekilde boşanacağım söz veriyorum, doğumdan hemen sonra olmak kaydıyla."
"Asla böyle bir şey olmayacak Alparslan!"
"Olacak Asena. Bu çocuk benim ve ben bu çocuğu istiyorum. Bu konu benim boşanma şartım olamaz, olmamalı! Şu an ne istediğinin farkında değilsin sanırım... Benden; benim, bizim bebeğimizi almak istiyorsun... Kendine gel artık ne olur!"
Derin bir nefes aldıktan sonra devam etme gücümü kendimde bulabildim ancak...
"Alparslan bu çocuğun doğacağının bile bir garantisi yok, unutma ilk gebeliğim son derece sorunluydu ve düşükle sonuçlandı. Bu yüzden doğuracağımdan bile emin olmadığım bir çocuk için seninle bir 9 ay daha geçirmek istemiyorum!"
"Saçmalama Asena. İlkinde avukatının eski karısı seni ittiği için düşük yaptın sen! Hatırlıyorsun değil mi?"
"Hatırlıyorum Alparslan. Hafızamı kaybetmedim, ben daha çok senin yüzünden gururumu kaybettim! Ancak senin hatırlamadığın bir şey vardı, o gebelik zaten riskli bir gebelikti. Yani başka bir sebeple de bebeğimi kaybedebilirdim."
"Bebeğimizi..."
"Bunu da bana düşük yaptığım esnada beni aldatan sevgili eski eşim hatırlatıyor... Ne hoş değil mi Erdem Bey?"
"Alparslan Bey, Asena Hanım haklı mı? Düşük yaptığı sırada mı aldattınız?"
"Erdem ben yeni bir avukat mı bulayım? Kimin avukatısın bir karar ver artık!"
"Alparslan Bey sizin için söylüyorum... Eğer o dönemdeyse mahkeme sandığınız kadar sizin lehinize geçmeyebilir. Kaldı ki, itibarınız zaten zedelenecek bu süreçte. Bakanlığınızı yitirmeniz kati, bir daha vekil gösterilmeyecek olduğunuz da muhtemel. Anlaşmamak da kararlı mısınız bunlara rağmen?"
"Bu hayatta istediğim tek şey Asena'yla bana ait bir bebek Erdem. Ne bakanlık, ne milletvekilliği... Başka hiçbir şey umurumda değil!"
"Keşke aldatmasaydınız o zaman Alparslan Bey."
"Deniz, inan bana şu an seninle uğraşmayı çok isterdim. Ancak sırası değil!"
"Ne olacak peki Alparslan? Gazetelere demeç mi vereyim? Kocam beni aldattı diye bas bas bağırayım mı? Bu mu bana yakıştırdığın hayat, hamilelik?"
Benim çıkışımdan sonra Alparslan yanıma gelerek, ellerime uzandı. Bu kez ellerimi çekemeyeceğim kadar sıkı tutuyordu.
"Bak sevgilim beni affetmeni beklemiyorum, inan bana köpek gibi pişmanım; hem de o günden beri..."
"Alparslan sen nasıl dokundan bana o günden sonra? Nasıl bir pişmanlık bu?"
Deniz'in öksürüğü ile ikimiz de odada yalnız olmadığımızı anladık.
"Avukatlarımız çıksın, biz konuşalım. Ne dersin?"
"Olur."
"Asena emin misin? Yalnız kaldığınız anda konuştuklarınız mahkemede hiçbir şey ifade etmez."
"Sizin için de geçerli aynı şey Alparslan Bey."
"Eminim."
"Eminim."
Avukatların çıkmasının ardından biz kendi aramızdaki konuşmaya yeniden geri döndük.
"İnan bana kolay olmadı Asena. Sadece bir an senden uzaklaşmak istemiştim, tek sebebi buydu. Gözümün önünde eriyip gitmene ve benim hiçbir şey yapamama dayanamıyordum. Sadece bu, tek sebep buydu... Sana olan aşkımdan, sevgimden bir gram kaybetmedim ben, inan bana!"
"Sana artık inanamam Alparslan..."
"Deniz'e defalarca inandın ama..."
"Aynı şey değil... Bunu çok iyi biliyorsun sen de! Deniz beni hiçbir zaman benimle birlikteyken aldatmadı, Deniz benden vazgeçti. Evet defalarca vazgeçti, ama aldatmadı. Seninki böyle bir şey değil. Sen beni aldattın, hem de sana en çok ihtiyacım olduğu dönemde... Şimdi bunu bilirken bu çocuğu benden doğurmamı isteyemezsin..."
"Belki buna hakkım yok, biliyorum. Belki bu çekmem gereken cezam, farkındayım. Ama Asena inan bana daha çok istediğim bir şey yok bu hayatta. Ben bu çocuğu çok istiyorum, bize ait olmayan bir çocuğa yıllarca babalık yaptım ben; hele ki, bu çocuk bize ait olsaydı nasıl iyi bir iş çıkarırdım düşünsene. Bunu elimden alma, ne olur ne istersen yap, ama bunu elimden alma..."
"Alparslan bu bebek bizi sonsuza dek birbirimize bağlar ve ben bunu istemiyorum. Seni artık hayatımda istemiyorum, çünkü seni her gördüğümde beni aldattığın aklıma geliyor. Beni böyle bir ruh haliyle yaşatmaya hakkın yok... Bir kez benim açımdan bak, ne olur beni anla, bana kızma..."
Bir elini elimden çekerek akan gözyaşlarını toparlamaya çalıştı, ancak bu işte çok başarılı sayılmazdı; zaten başarılı olmasına da gerek yoktu, zira benim gözyaşlarım da çoktan akmış, ikimiz de birbirimize bakarak ağlıyorduk.
"Gerçekten istemiyor musun bize ait bir bebeği?"
"Hayır, gerçekten istemiyorum..."
Bu kez akan gözyaşlarını geriye doğru çekmeye çalıştı.
"Tamam, tamam peki. Çağırayım avukatları, yapsınlar protokolü. İmzalayalım ve bir an evvel bitsin bu iş. Madem sen böyle istiyorsun, madem benim bu bebeği, seni bu kadar çok sevmemin, istememin bir anlamı yok; o zaman en kısa sürede bitirelim ki, ileride pişmanlığımız daha derin olmasın..."
Kollarımı açarak Alparslan'a son bir kez sarıldım.
"Teşekkür ederim Alparslan, beni buna mecbur bırakmadığın için teşekkür ederim."
Sarılmamdan cesaret almış olan Alparslan saçlarımı öpüyordu, onun için de bu bir son öpücüktü.
"Ben sana asla hayır diyemem sevgilim, hem de 7 yaşımdan beri..."
Biraz kendimizi toparladıktan sonra dışarı çıkardığı avukatları yeniden odaya çağırdı.
"Evet beyler. Asena'nın istediği gibi olacak her şey. Ben imzayı vereceğim, o da karşılığında bu sadakatsizliğimizi görmezden gelecek. Ancak boşanma noktasında karşı çıkacağım bir konu var..."
"Alparslan anlaşmıştık ama..."
"Hayır Asena, öyle bir şey değil. Merak etme, boşanacağım... Sadece bu söylediğin maddi şartlar olmaz. Biz her şeyi birlikte kazandık, birlikte aldık; hem de ilk evliliğimizden bu yana. Bu yüzden o günden bugüne neyimiz olduysa paylaşmak istiyorum. Kaldı ki sana daha önce de söyledim, hukuk ya da biyolojinin ne dediği umurumda değil; Sinan benim oğlum ve şartlarında ömür boyu bir değişiklik olmayacağını düşünmek de benim sorumluluğum..."
"Sinan'ı düşünme sen Alparslan, ben buradayım!"
"Deniz, biliyorum; harika bir babasın, harika bir baba olmaya da devam edeceksin. Ama bu öyle bir şey değil, Sinan'la aramızdaki bağ sonsuza dek kalacak kadar güçlü bir bağ ve bu bağın karşılığını maddi ve manevi vermek zorundayım. Üzerime düşen bu."
"Olmaz Alparslan, ben bunu kabul edemem. Sinan için elinden geleni yaptın, yapmaya devam edeceğini de biliyorum. Bundan inan şüphem yok. Ama bizim mal varlığımızın sebebi çoğunlukla sen ve ailensin. Dolayısıyla ikimizin paylaşmasına gerek yok. Uygun olan malların sende kalması, ama inan bana şu an bu konuşmak istediğim son konu bile değil."
"Benim de öyle Asena, inan bana benim de öyle... Ama madem aldık bir karar, bu kararın herhangi bir aşamasında benim istediğimde olmalı, öyle değil mi? Aksi takdirde uzlaşı olmaz."
"Tek bir şey istiyorum o zaman..."
"Galata'daki evi?"
"Hayır, orada çok fazla anımız var. Ben bir daha oraya giremem istesem de... Ben sadece arabamı istiyorum, arabamı seviyorum açıkçası."
"Biliyorum sevgilim, biliyorum... Asena çok zor bir kadınsın, sana asla 'hayır' diyememek beni her zaman yoruyordu, ancak şu an daha çok yoruyor. Bu bir uzlaşı değil, bu senin istediklerine 'tamam' dememden başka bir şey değil."
"Ne istiyorsun Alparslan, sineye mi çekeyim her şeyi?"
"Onu yapamayacağını az önce anlattın, anladım merak etme. Ama araba zaten senin, benden hiçbir şey almış olmuyorsun ki, hele ki Sinan için..."
"Alparslan araba benim de Sinan'ın üzerine yaptığın ev senin, babanın normalde. Zaten bize vereceğin malı mülkü verdin. Merak etme, hiçbir ihtiyacımız yok, zira biliyorsun benim ailem de son derece varlıklı. Para şu anın ihtiyacı değil. O yüzden izin ver artık bu protokolü hazırlasınlar ve bir an evvel imzalayalım..."
"Tamam, tamam. İstediğin gibi olsun, yine istediğin gibi..."
Protokol hazırlandı ve imzalandı. Alparslan'ın o gün kabul ettiğim tek şartı ise, boşanma tarihi oldu. Zira genel seçimler yaklaşıyor ve Alparslan'ın seçim döneminde bir boşanmayla anılması kendisine de partisine de zarar verebilecek bir durumdu. Bu yüzden bunu makul buldum. Akşam ise, sırada ailelerimiz vardı.
***
Akşam...
"Bizim sizinle paylaşmak istediğimiz bir şey var..."
İkimizin annesi de karşımızda oturmuş ellerindeki çayı önlerindeki sehpaya bırakmış bir vaziyette sadece bize bakıyorlardı.
"Yoksa bebek mi bekliyorsunuz?"
Alparslan'la birbirimize baktık, söyleyip söylememe konusunda bu konuyla ilgili bir şey kararlaştırmamıştık. Ancak yüzlerindeki mutluluk kesinlikle görülmeye değerdi...
"Hayır anneciğim, bu iyi bir haber değil..."
"Kızım bana sakın boşanıyoruz deme!"
"Ama boşanıyoruz anne..."
"Ne oldu? Bu kez çok seviyoruz birbirimizi diye geldiniz, çocuk istiyordunuz... Ne oldu birden böyle?"
"Nursel anneciğim inanın aşamadığımız bir konu var aramızda ve boşanmak en iyisi olacak bizim için..."
"Anne, Asena'nın bir suçu yok. Tüm suç benim. Muhtemelen şu an utanmamam için bir şey söylemiyor ancak utanmalıyım; en azından bu kadarını yapabilmeliyim..."
Alparslan derin bir nefes aldıktan sonra yerdeki başını kaldırarak annelerimize baktı.
"Ben Asena'yı aldattım. Zor bir dönemde hem de... Bir anlık bir hataydı, ama Asena bunu öğrendi. Ve şu an beni affedemiyor. Bu şekilde benimle devam etmesinin çok zor olduğunu biliyorum, bu yüzden de boşanmayı kabul ettim. Ancak bir süre aramızda kalması lazım, zira bugün imzaladığımız protokole göre seçimden sonra boşanmayı işleme koyacağız."
Alparslan'ın annesinin suratı felaketti, benim önümde utanan kadın gözlerini gözlerimden kaçırıyordu. Bu yüzden yerimden kalkarak yanına gittim ve dizlerinin dibine ellerini tutarak oturdum.
"Nursel anneciğim, bizim aramızda hiçbir şey değişmeyecek. Sinan da ben de sürekli sizinle olacağız, ama bu benim için çok fazla. İnanın bu kadar çabuk pes etmek istemezdim, hele ki siz bana bu kadar sevgi dolu ve anlayışlı yaklaşırken; hem de geçmişte tüm yaşadıklarımıza rağmen. Ama bu, inanın bunu kaldıramıyorum..."
Sözlerim bittiğinde ağlıyordum ve Alparslan'ın annesi de öyle... Bana kocamanca sarılarak, beni anladığını gösterdi. Sıra Alparslan'a azar atma vaktine gelmişti, ancak ben karnıma giren sancıdan bir türlü duramıyordum. Durumumu fark eden Alparslan, annesini dinlemeyi bırakarak oturmaya devam ettiğim yere, yanıma geldi.
"Asena iyi misin?"
"İyim Alparslan merak etme..."
"İnanılmaz kötü görünüyorsun ama..."
Bizimkiler de telaşlanmış, neyim olup olmadığını anlamak için peş peşe sorular sormaya başlamıştı.
"Doktora, hadi doğru doktora."
Başımla Alparslan'ı onaylayarak doktora gitmeyi kabul ettim. Bizimkileri zor bela kalmaları için ikna eden Alparslan, belli ki onları 'çocuk' için yok yere heyecanlandırmak istemiyordu. Doktora gittiğimizde durumumun dünkünden farklı olmadığını öğrenmemizle birlikte Alparslan'ın yüzüne bir rahatlama oturmuştu, belli ki hala bu bebeği doğuracağıma ilişkin içinde bir yerde bir umut vardı. Ancak ben bu umudu yok etmek üzereydim.
"Enver Bey hazır gelmişken kürtaj için programlama da yapabilir miyiz?"
"Bir karara vardınız o zaman, doğru mudur?"
"Evet, doğrudur. Alparslan da onaylayacak kürtajı."
"Alparslan Bey?"
"Evet, Doktor Bey, Asena istemiyorsa yapmamız gereken bu. Siz bir randevu verirseniz eğer, ben de gelip imzayı atmak isterim..."
"Tabii. Hemen boş bir saat var mı bakıp, yarın için size randevu oluşturmaya çalışacağım."
"Bu kadar çabuk mu?"
"Bu gibi durumlarda ne kadar çabuk, o kadar iyi Alparslan Bey; güvenin bana..."
Alparslan'ın başıyla Enver Bey'i onaylamasının ardından geçen bir 15 dakika sonra yarın saat 14.30 için kürtaj randevumuz olduğunu öğrenmiştik. Vakit gelmişti, artık uzlaşmak için son çabamızı da sergilemek zorundaydık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Historical Fiction80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...