Gerçekten Deniz olmasa, toplantının yapılacağı çay bahçesini bulmam pek mümkün görünmüyordu. Demir ve mavi boyalı bir bahçe kapısını benim için açan Deniz'in önünden yürümeye başladım. Mevsim kesinlikle bahçede çay içmeye çok uygundu, ancak etrafta kimseler gözükmüyordu. Açan hanımelinin kokusu burnumda, bahçenin kısa alanını hızlı adımlarla aşarak, beyaz bir kapıdan girdim ve Deniz'in işaretiyle çay ocağına doğru ilerledim. Son olarak çay ocağının yanındaki ahşap kapıyı iterek, yaklaşık bir kat kadarlık bir merdiveni arşınladım ve içerde bizi bekleyen onlarca gençle göz göze geldim: Herkesin bana baktığını düşündüğüm o an, gerçekten utandığım nadir anlardan biriydi!
İçeri girer girmez tanıdık bir yüz olan Tülin'in yanına doğru ilerledim ve çok geçmeden herkesin baktığının ben değil, Deniz olduğunu anladım. Sol elini yumruk halinde yukarıya kaldırmış olan Deniz, toplantının yapılacağı yerdeki kişileri, onun deyimiyle 'yol arkadaşlarını' selamlıyordu. Deniz'in konuşması başladığında Tülin benim kulağıma yanaşmış, öğrenmek istediklerini sormaya başlamıştı bile! "Toplantıya geleceğini bilmiyordum?" O an içimden geçeni söylesem, muhtemelen "Ben de Deniz'i sıkıştırdığını bilmiyordum" deyiverirdim. Ancak dikkati üstüme çekmek ya da Deniz'den rol çalmak istemiyordum ve bu yüzden bir misafir gibi davranmaya karar vererek, ona doğru eğildim ve fısıldadım: "Evet, ani bir kararla geldim. Ben de burada olacağını bilmiyordum, bilseydim birlikte gelirdik." Ancak Tülin'in vazgeçmeye niyeti yoktu: "O zaman Deniz'le gelemezdin!" Kesinlikle bu kız bir işgüzardı ve benim peşimi kolay kolay bırakmayacaktı. Deniz'in gür sesiyle bölünen muhabbetimiz, yaklaşık 1 saatin sonunda biten toplantı sonuna kadar yarım kalmıştı. Toplantı biter bitmez hafif esen rüzgarın vermiş olduğu o taze hava hissini içime çekmek için kendimi bahçeye attım ve amacım kesinlikle Tülin'e yakalanmadan evime kaçmaktı!
Bahçede havanın tadını çıkarırken, bir yandan da Deniz'in toplantıda söylediklerini düşünüyordum ve o an anladım, Deniz etrafa süslü laflar kuran biri değildi, tam aksine söylediği her şeye inanıyor ve sahip çıkıyordu. Yanıldığımı görmek yüzümde bir utanca neden olurken, Tülin beni buldu: Kaçamamıştım! Yanıma yaklaşan Tülin, konuyu Deniz'e getirmekte son derece ısrarcı görünüyordu: "Açıkçası şaşırdım seni Deniz'le konuşurken görünce. Ona da sordum, söylemiştir zaten." Bir an boşluğuma geldi ve "Evet, söyledi" kelimeleri peş peşe ağzımdan çıktı. İstediğini almış gibi bana doğru hafifçe eğilen Tülin'in gözleri yuvasından çıkacak kadar büyümüştü ve ben kaçmak için çabaladığım o sorgu kıskacının tam ortasındaydım: "Birlikte mi geldiniz, burada mı karşılaştınız? Ne konuştunuz? Ne dedi sana?" Ben içimden 'İstediğimiz sorudan başlayabiliyor muyuz?' diye geçirirken, yanımıza yaklaşan Deniz, fark etmeden de olsa beni Tülin'den kurtarmıştı. Deniz'in, "Nasıldı toplantı?" sorusuyla ikimizin ilgisi de geniş omuzlu ve ela gözleriyle baktığını büyüleyen bu delikanlıya yöneltmişti bile! Toplantı sonrası bir değerlendirmenin yapıldığı konuşma esnasında ben ve Deniz sık sık gülümsüyor, birbirimize göz ucuyla kaçamak bakışlar atıyorduk, ancak en çok gülen kişi Tülin'di... Tülin, dedikodu kokusu aldığında peşini asla bırakmazdı, hatta bazen Tülin'i annemin mahalledeki arkadaşı Mualla Teyze'ye çok benzetirdim. O da hayatımıza ne zaman burnunu sokmak istese, kapıyı o zaman çalardı. Tülin de o kapıyı çalmıştı bir kere ve açana kadar vazgeçmeyeceğini çok iyi biliyordum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Ficción histórica80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...