Bizim hikayemiz nerede, nasıl bitecek bilmiyordum, ancak eninde sonunda bu hikayenin bitecek olduğunu artık net bir biçimde görebiliyordum; çünkü Deniz, bizi unutmuş, üstelik bir süre sonra hatırlamak için çaba sarf etmeyi de bırakmıştı. En azından ben bunu, gazeteye uğrayan Kenan'dan az sonra öğrenecektim.
"Asena bugün sana uğramak istedim çünkü Deniz'le ilgili konuşmak istiyorum."
"Sen gelmesen ben gelecektim Kenan. Bu hafıza kaybının nörolojik bir bulgu olmamasına karşın bu kadar uzun sürmesi normal mi gerçekten? Artık dayanamıyorum, 10 yıldır tanıyor olduğum adamın beni tanımamasına!"
Kenan 'hayır' manasında kafasını iki yana sallıyordu."Normal değil, açıkçası benim konuşmak istediğim de tam olarak bu."
"Dinliyorum."
"Deniz'le görüşmelerimizin detaylarını seninle paylaşamam biliyorsun, ama yapmış olduğum çıkarımları hasta yakını olduğun için sana aktarabilirim. Aslında bunu doğrudan söylemek em iyisi sanırım, Deniz hatırlamıyor değil; hatırlamak istemiyor."
"Nasıl yani?"
"Üzmek istemem seni, ancak, Deniz'e Ankara'da anlattıkların, sonrasında da sen ve diğerlerinin onunla paylaştıkları sanırım Deniz'i biraz ürkütmüş durumda. Eski mutsuz günlerine dönmek istemiyor bence, burada, bugünde, geleceğe dönük yeni anılar oluşturmak ona daha kolay geldiği gibi onu mutlu da ediyor..."
"Yani Deniz artık beni unutmuş değil, beni unutmak istiyor öyle mi?"
"Belki de öyle. Elbette kesin bir şey söylemek zor. Benimle paylaştığı da bu değil üstelik. Ama bugün beni arayıp görüşmelere de son vermek isteyince aklıma başka bir şey gelmedi açıkçası."
"Görüşmelere son mu vermek istedi?"
"Evet."
"Sen de buna izin verdin öyle mi?"
"Asena biliyorsun ki bu görüşmelerin işe yaraması için hastamın istekli olması lazım. Her hafta 1 saat Deniz'i odama kilitleyip görüşme yapamam!"
Kenan doğru söylüyordu, hatırlamak isteyen kişi Deniz olmalıydı ve kendimi ona hatırlatma vakti gelmişti!Kenan'la görüşmemizin sona ermesinin ardından apar topar çantamı da alarak gazeteden ayrıldım ve istikametim kesinlikle Deniz'in hukuk bürosuydu. Büroya vardığımda sertçe çaldığım kapıyı açan Deniz'e 'merhaba' bile demeden içeriye girdim. O an öfkeli olduğumun yüzümden okunduğuna o kadar emindim ki...
"Asena iyi görünmüyor musun, Sinan'a mı bir şey oldu?"
"Hayır Deniz, Sinan iyi. Doğru iyi değilim, ama bunun sebebi Sinan değil, sensin!"
"Nasıl yani?"
"Kenan gazeteydi az önce. Görüşmeleri bırakmışsın Deniz, hatırlaman için son umudum olan görüşmeleri... Neden yapıyorsun bunu, neden hatırlamak istemiyorsun beni?"
"Yok böyle bir şey Asena. Seni hatırlamak istemediğim için değil, bunca zamandır bir şey hatırlamadığım için görüşmeleri bırakma kararı aldım. Belli ki doğru bir yöntem denemiyorum hatırlamak için."
"Peki şimdi ne yapacaksın? Öylece oturup, hatırlamak için sonsuza dek bekleyecek misin?"
Her cümlede sesim biraz daha yükseliyor, Deniz'e olan öfkemi dışa vurmaktan asla çekinmiyordum. Ne de olsa kırılmasın diye aylardır ona tek bir kelime etmemiş, bu patlama anını yaşamayı çoktan hak etmiştim!"Bilmiyorum Asena..."
"Bilmiyorsun öyle mi? Ya sen beni hatırla diye neler yapıyorum görmüyor musun sen, beni yeniden sev diye, yeniden iste, yeniden aşık ol diye neler yapıyorum ben? Aylardır etrafında pervaneyim ya, aylardır... Tek istediğim de hatırla, bize ait tek bir anı hatırla! Sana benle ol demiyorum, yeniden bir araya gelelim de demiyorum; sana sadece diyorum ki, beni, bizi hatırla!"
"Asena hiçbir şey hatırlamıyor değilim. Elbette seni ne kadar çok istediğimi, ne kadar çok sevdiğimi ya da senden asla vazgeçemediğimi seni her gördüğümde hissedebiliyorum, bunu unutmuş değilim. Ama bunları hissederken, içimde başka hisler de beliriyor; acı ve tükenmişlik... Bizim birbirimize iyi gelemediğimizi geçmişi hatırlamama rağmen hissedebiliyorum."
Gözümden akan yaşları saklayamaz hale gelmiştim, beni üzen kesinlikle Kenan'ın da Alparslan'ın da haklı çıkmış olmasıydı. Deniz beni hatırlamıyor değil, hatırlamak istemiyordu!Akan gözyaşlarımı durdurmak için burnumu hafifçe çektim ve Deniz'e doğru yaklaştım, aramızda sadece birkaç nefeslik bir mesafe kalmıştı.
"Deniz, belki haklısın, belki de değilsin. Ama inan bana bugünden itibaren kimin haklı, kimin haksız olduğunun bir önemi olmayacak. Şimdi ben bu bürodan çıkacağım ve sen beni değil, mutlu olmayı seçtiğin o dünyanda bensiz yaşayacaksın. Ben de kendi yoluma gideceğim, ilk kez, kendimi seçtiğim yeni yolumda arkama bile bakmadan ilerleyeceğim. Madem bize bu iyi gelecek, öyle olsun..."
Arkamı dönerek bürodan çıkmak için hareket ettim, ancak Deniz'in güçlü elleri beni tutup, kendisine doğru çevirmeyi başarmıştı, olduğum yerde yeniden Deniz'in yüzüne bakarken bulmuştum kendimi. Parmaklarını akan gözyaşlarımda gezdirerek, göz altlarımı temizledikten sonra konuşmaya başladı."Bana böyle sayıp sayıp, arkanı dönüp gidemezsin. Önce beni de dinleyeceksin. Senden kurtulmak istediğim için söylemiyorum bunları, tam aksine hayatımda olduğun, benim için yaptıkların ve Sinan için her gün minnet duyuyorum sana, hem de her gün. Sen seni unutmak istediğimi düşünüyor olabilirsin, ancak istediğim bu değil. Ben mutlu olduğumuz ve kalbimin yerinden çıkacakmış gibi olduğu anları hatırlamak için zorluyorum kendimi, inan bana nefes aldığım her an deniyorum."
"Ama olmuyor..."
"Belki olmuyor, belki de olmaması gerekiyor. Bak Asena, sana beni bekle falan demiyorum, buna hakkım da yok zaten..."
"Bu cümleyi bana en son kurduğunda 5 yıl ortadan kaybolmuştun Deniz..."
"Haklı olabilirsin. Geçmişteki tüm acılarımızın yükünü senin omuzlarına falan yüklüyor değilim. Sadece hatırlamaya ihtiyacım var, yapabileceğimi bilmek için bunu daha önce yaptığımı hatırlamaya ihtiyacım var. Anlıyorsun değil mi beni?"
Hala kolumu tutan Deniz'i kendimden uzaklaştırdım."Üzgünüm Deniz, ama seni anlamıyorum. Çünkü eğer ben olsaydım unutan, hatırlamak için her yolu denerdim ve psikologla görüşmeyi kesmek aklımın ucundan bile geçmezdi. Sen benim unutamayacağım kadar güçlü bir hissin bende, bu yüzden biliyorum, eğer unutsaydım da yine seni seçer, yine seni sever, yine sana aynı tutku ve heyecanla aşık olurdum. Gerçekten çok üzgünüm, ancak hissettiklerimizin aynı düzeyde olmadığını şimdi görebiliyorum. Artık gidiyorum, seni, sana mutsuz anlar hatırlatmayacak birini bulman için rahat bırakıyorum. Hoşça kal Deniz..."
"Asena bizim bir oğlumuz var. Beni böylece ardında bırakamazsın!"
Hafifçe gülümsedim, hiçbir şey hatırlamıyordu, ama onu bırakamayacağımdan hala çok emindi..."Sinan bizim oğlumuz ve sonsuza dek bu bağ için bir araya geleceğiz elbette. Ancak artık sen benim ilk ve tek aşkım, eski sevgilim ya da vazgeçemediğim bir yara değilsin. Biz artık, biz değiliz; biz artık sadece Sinan'ın anne ve babasıyız..."
Deniz'in vereceği yanıtı beklemeden oradan ayrıldım ve kendimi en yakın sahil bandının sakin bir köşesinde kayalıklara oturmuş bir şekilde buldum. Çantamdan çıkardığım sigarayı yaktım ve Deniz'i gördüğüm ilk andan, az önceye kadar yaşadığımız tüm anları gözümün önünden geçirmeye başladım. Her bir anıda daha çok ağlıyor, her bir anıdan kurtulmak için adeta dua ediyordum. Benim lanetim Deniz'in ödülü olmuş ve yaşadığı hafıza kaybıyla birlikte bizim mutsuzluğumuzdan da kurtulmuştu. Ama ben, ben onun kadar şanslı değildim. Bu ilişkide her zaman olduğu gibi büyük aşkı da derin acıları da bitmeyen tükenmişlik hissini de hatırlamak bana kalmıştı, yine bana...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Fiksi Sejarah80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...