Babam o gece eve gelmemişti. Aslında genellikle belli bir saatte evde olur ve geç kalacağı zaman eve mutlaka haber verirdi. Ancak durum bu kez biraz farklıydı. Bize yakın oturan babaannemin rahatsızlığı, babamın haftada en az bir gün ona uğramasını, hatta bazı geceler onda kalmasını da beraberinde getirmeye başlamıştı. O gece de bunlardan biriydi.
Ertesi güne neşeyle başlamamın sebeplerinden birisi kesinlikle toplantıdan işime yarayacak birkaç sayfa not çıkarabilmek; ikincisi ise, elbette Deniz'i daha yakından tanıma fırsatı bulmuş olmaktı! Babam üzerini değiştirmek için eve uğradığında ben gözlerime sürme çekiyordum. Sürme benim için kadınların gözlerini etkileyici gösteren bir makyaj hilesinden çok daha fazlasıydı, adeta bir savaş boyasıydı; her güne mücadeleci başlamamın en kilit anahtarı! Babamla aynı anda hazır olunca kendimi onun arabasına attım. Beni okula bırakmasını rica ettim ki, o zaten benimle çıktığı yolculuklara bayılırdı. Kulağımda Deniz'in toplantıda anlattıkları, aklımda toplantıya dair düşünceler ile kantine doğru giderken, tanıdık bir koku duydum: Bu kesinlikle Deniz'e aitti!
Kantindeki sırada beni fark eden Deniz, benim istediğim çayı da alarak, en yakın masaya doğru bizi yönlendirdi. Oturduğumuzda aramızdaki sessizliği bozan Deniz olmuştu: "Nasılmış toplantı, dinleyebildin mi kaydı?" Ben başımla ona onay verirken, dürüstçe yanıt vermenin bir yolunu arıyordum. Açıkçası bunun en kolay yolu da her şeyi bir çırpıda söyleyebilmekti. O yüzden hiç kıvırmadan, ona süslü laflar dinlemek için geldiğim toplantıda gerçek bir inanmışlık gördüğümü anlattım. Deniz aldığı cevaptan kesinlikle memnundu.Yaklaşık yarım saattir devam eden muhabbetimiz, Alparslan'ın masaya sadece bana selam verdikten sonra izinsiz bir şekilde oturmasıyla bölünmüştü. Deniz'i fark etmemek için kör olması gerekiyordu ki, bu benim aklıma hemen 'tanışmış', hatta tanıştıktan sonra 'aralarında bir sorun olmuş' olabileceğini getirdi. Söze giren Alparslan doğrudan benimle konuşuyordu:
"Nasılsın Asena?"
"İyim Alparslan, teşekkür ederim. Sen nasılsın? Bu arada tanıştırayım sizi Deniz, Alparslan; Alparslan, Deniz."
Benim cümlemdeki nezaket ikisinde de yoktu. Aynı anda 'Biz tanışıyoruz' diye haykıran beylerin kesinlikle arasında bir şey geçmişti. Deniz, Alparslan'a kilitlenmiş, ona doğru bakarken; ben Alparslan'ın neden geldiğini merak ediyordum ki, bu konuda beni çok meraklandırmayarak lafa girdi: "Dün babamla konuştum, Haluk Amca'yla görüşmüşler. Sanırım yıl sonu ödevi için yardıma ihtiyacın varmış?" Elimdeki çayı kenara bırakarak, hafifçe Alparslan'a döndüm: "Evet. Sizlerden biriyle röportaj yapsam benim işime yarar sanırım." Aramızdaki muhabbetten tanıştığımızı anlayan Deniz, aynı zamanda Haluk'un babam olduğunu ve Alparslan'ın babası Muzaffer Amca ile de tanıştığını çoktan anlamış görünüyordu. Bana içten bir gülümseme sunan Alparslan, "Senin için elimden geleni yaparım, bunu biliyorsun. İstersen benle istersen de bizim Ahmet'le röportaj yapabilirsin. Hatta aklıma ne geldi bak? Hafta başı bir görüşme yapacağız. Katılmak istersen seni de alayım. Zaten bu pazar akşamı ailecek bizde yemektesiniz, orada da detayları konuşuruz." Deniz'in yüzündeki kasılmayı doğrudan görebilir hale gelmiştim. O an onu neyin rahatsız ettiği noktasında kafamda soru işaretleri belirse de Alparslan'a cevap verip, bir an önce bu durumdan kendimi kurtarmak istiyordum: "Bilirsin annem işte, emrivakileri sever. O yüzden hafta sonu planından haberim yoktu. Dilersen evdekilerle görüşüp sana haber vereyim." Beni onaylayan Alparslan kalkmak için müsaade istediğinde beni de sınıfa kadar bırakmayı teklif etti. Amacının Deniz ile yalnız kalmamam olduğu o kadar anlaşılıyordu ki... Ama ben bu teklifi 'dersime daha zaman olduğu' gerekçesiyle reddettim ve Deniz'le kaldım. Alparslan'ın gidişiyle birlikte Deniz'in muhabbetten rahatsız olmasına karşın hiç kalkmamış olması aklıma erkeklerin yersiz egolarını getirdi: "Ah dedim erkekler ve egoları. Sanki masadan ilk kalkan, kötü kalpli cadıdan prensesi kurtaramayacak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Narrativa Storica80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...