Baba - Oğul

3 0 0
                                    

O gece ikisi de benden bir yanıt bekliyor, seçim yapmam gereken bir durum varmış gibi peş peşe sorular soruyorlardı. Ancak tüm soruları yanıtsız kaldı, ayağa kalkıp, kadehimin dibindeki rakıyı da çektikten sonra odama çıkarak, kapımı kilitledim. Artık yeni bir güne uyanmak, yaşadıklarımı atlatmak ve oğluma sarılmak istiyordum...

Ertesi gün kalkıp da kapıyı açtığımda ikisini de kapının önünde duvara yaslanmış bir vaziyette öylece uyurken buldum; tıpkı seneler önce olduğu gibi... Onları öylece bırakarak, aşağıya indim. Ortalık çoktan toplanmış, mükellef bir kahvaltı sofrası kurulmuştu. Tüm bu manzaranın bir numaralı nedeni olan Mesude Abla, ağlamaktan şişen gözlerime bakıyordu: "Ne oldu sana kuzum? Vekil Bey sana vurmadı değil mi? Burası da çok dağınıktı" der demez beni bir gülme aldı ve bozulan sinirimle sürekli olarak gülmeye başladım.

Muhtemelen gülüşüme kalkmış ve merdivenlerden aşağıya doğru inen beylerin yüzlerini işaret ederek, Mesude Abla'ya dağınıklığın esas nedenini açıklıyordum. Benim gülmemin nedenini merak etseler de sessiz olan Deniz ve Alparslan işaretimle kahvaltılarını yapmaya başladı. Ağzını ilk açan kişi ise Mesude Abla'nın sofradan kalkıp, ev işlerine dalmasıyla birlikte Alparslan oldu.
"Sevgilim bugün ne yapacaksın? Bırakayım mı seni işe?"
"Yok ya bugün önemli bir işim yok. Suna Teyze'den oğlumuzu alayım ve biraz parka götüreyim diyorum. Malum onunla paylaşmamız gereken bir durum var, konuşmadan ve tepkisini görmeden önce biraz vakit geçirelim anne oğul olarak... Ama sen lütfen yüzün bu haldeyken ortalarda çok dolaşma, özellikle kameralardan uzak dur."
Alparslan başıyla beni onaylarken, Deniz bir bana bir Alparslan'a bakarak güne hiçbir şey olmamış gibi başlamamızın şaşkınlığını yaşıyordu...

"Siz gerçekten bu oyunda çok iyisiniz, tebrikler! Ama artık ben buradayım, döndüm, her şeyi de biliyorum. Rica etsem emanetlerimi geri alabilir miyim?"
"Ya sen hala..." diye başlayan Alparslan'ın cümlesini elimi havaya kaldırarak durdurdum ve ben konuşmaya başladım.
"Dün sana bunu anlattım Deniz, çünkü Alparslan böyle olmasını, bu gerçeği bir kâğıt parçasından öğrenmemeni istedi. Ancak bundan sonrası için konuşmamız gerekiyor sanırım. Şunu bilmeni isterim ki, düzenimizde, özellikle de Sinan'ın düzeninde bir değişiklik olmayacak. Sen de evleneceksin zaten, hatırladın değil mi nişanlı olduğunu? Bu yüzden yavaş yavaş Sinan'la konuşur, onunla daha çok vakit geçirmeni sağlamaya başlarız, o da bir süre sonra iki evi ve iki ailesi olduğunu, bundan sonra hiç yalnız kalmayacağını anlar. Bence en uygunu bu."
"Asena yapma ne olur... Anlıyorum çok zor zamanlar geçirdin, anlıyorum ona minnet duyuyorsun, anlıyorum tüm suçlu benim, seni, sizi yalnız bıraktım. Ama sen de anlamalısın, ben buradayım! Ne nişanı, ne düğünü? Buradayım hem seni hem de oğlumu geri istiyorum. Alparslan'ın elbette Sinan'ın hayatından çıkmasını isteyemem, buna gerek de yok üstelik. Ama onun hayatında olmak için bu evliliğin sürmesi şart değil, gör bunu ne olur!"
Deniz de Alparslan da vereceğim cevaptan başka hiçbir şeyi merak etmiyor gibi bana bakıyordu. Ancak benim Deniz'le yeniden başlamaya gücüm yoktu...
"Bak Deniz, az önce ne dediysem, öyle olacak, çünkü bana, Sinan'a, bize bu kadarını borçlusun. Sorunsuz ve Sinan'ı en az etkileyecek şekilde bu durumu atlatmanın bir yolunu bulacağız. Zira benim seninle yeniden başlayacak gücüm yok. Belki inanmıyorsun ama biz iyiz, gerçekten iyi geliyoruz birbirimize..."
Deniz'in yüzündeki mağlubiyet ise, Alparslan'ın yüzündeki kesinlikle zaferdi!

Suna Teyze'ye vardığımızda Sinan'ı parka çıkarmak istediğimi, hatta dilerse Deniz ve kendisinin de bizimle gelebileceğini söyledim.
"Asenacığım olur tabii. Ama biz Sinan'la önden gidelim, sen Sinan'ın eşyalarını toplarsın, Deniz de sana yardım eder. Bekleyeyim diyeceğim ama Sinan çok sıkıldı."
Bizi yalnız bırakmaya çalıştığı her halinden belli olan Suna Teyze, Sinan'ı da alarak eve oldukça yakın bir konumda bulunan çocuk parkına gitmek için harekete geçti. Parkı da Deniz'e tarif etmişti. Suna Teyze'nin çıkmasının ardından Sinan'ın evde etrafa saçılan oyuncaklarını toplamaya çalışıyordum ki, Deniz arkamdan gelip geniş omuzlarıyla bana sarılana dek...

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin