İtiraf Vakti

1 0 0
                                    

Ertesi gün pazardı ve babam, çoktan babaanneme gitmişti. Anneme bugün Tülin'de kalıp kalamayacağımı sorarak, izin istedim. Neyseki bir önceki akşam eve zamanında gelmiş olmam ve alkollü görünmüyor oluşumla evin sevimli kızı olmaya devam ediyordum ve bu halim annemin üzerinde her zaman işe yarardı!

Aslında dışarıda kalmak sıkça yaptığım bir şey değildi, bu yüzden annem izin istediğimde çok diretmez, Tülin ve Ayça ile sınırlı olmak üzere, dışarıda kalmama izin verirdi. Kahvaltıdan hemen sonra Tülin'i arayarak, onlarda kalacağımı söyledim. Akşama doğru da bahçede oturmuş beni bekleyen Tülin'in yanında aldım soluğu. Her zamanki gibi meraklı gözleriyle bana bakıyor, ani yatılı misafirlik sebebimi merak ediyordu. Artık onun merakını giderme vaktim gelmişti.

"Nesrin Teyze evde mi?"
"Suna Teyze'ye kadar gitti, gelir birazdan. Boşver şimdi annemi. Anlat hadi ne oldu?"
"Bir şey olmadan sana çıkıp gelemem mi yani?"
"Aslında en son yatılı olarak geldiğinde Ayla'nın geçen yıl kutladığımız doğum gününün akşamıydı ve tüm kızlar bizdeydi. Özetle hayır bir şey olmadan yatıya falan gelmezsin!"
Bu kız, kesinlikle beni benden iyi tanıyordu. Güldüm ve önceki akşam yaşanan her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattım. Beni pür dikkat dinleyen Tülin'in yüzünde yine haklı çıkmanın gururu vardı.

"Ben sana demedim mi? Bu yemek, sadece senin için bir yemek diye?"
"Evet dedin ama nereden bilebilirdim Deniz'in genç bir kadının duygularını kullanabilecek kadar küçüleceğini!"
"Hala yanlış düşünüyorsun. Bu bir küçülme değil, Deniz bu yemeği meydan okuma olarak algılamış belli ki. O da sana meydan okuyor işte kuzum. Ne var bunda anlamayacak?"
"Ne olursa olsun Tülin, Gülten'in duygularını kullanması bir hataydı."
"Oldu olacak Deniz ona değil, sana aşık diye bir de ağlayalım. Ne dersin?"
Tülin'in tespiti ikimizin de kahkaha atmasına neden olmuştu. O esnada açılan demir kapıdan giren Nesrin Teyze'nin ardındaki Deniz'i fark edince toparlandım.

"Selam kızlar. Deniz, Kızılay'a gitmeden size bir merhaba demek istedi. Siz oturun, ben de elimdeki işi bitirip geliyorum hemen." Nesrin Teyze bu cümleyi kurarken, bir yandan da elindeki teyellenmiş kumaşa işaret ediyordu. Nesrin Teyze'nin hemen ardından bize içecek bir şeyler getirme bahanesiyle içeri kaçan Tülin, Deniz'le beni baş başa bırakmıştı.

"Keyfin hala yerinde. Açıkçası sevindim buna."
"Deniz sen benim keyifli olmamdan neden bu kadar rahatsız oluyorsun?"
"Rahatsız olduğum keyifli olman falan değil! Benim dışımda herkesle keyifli olman."
Belki de haklıydı. Biz kısa sürede birçok duyguyu yaşamış ve paylaşmıştık, ancak ağız dolusu kahkaha atmaya hiç sıra gelmemişti.
"Gülten nasıl?"
"Gülten'i mi konuşmak istiyorsun şu an, gerçekten mi?"
"Evet, duygularını kullanman hiç hoş bir davranış değildi. Nasıl olduğunu merak ediyorum açıkçası."
"İyi merak etme. Durumu anlattım, henüz beni anlayışla karşılayacak aşamaya geçemedi, ancak eminim o gün de gelecek."
"Nasıl sana aşık olan birinin hisleriyle ilgili bu kadar vurdumduymaz konuşabiliyorsun? Bazen seni hiç tanımadığımı düşünüyorum."
"Gülten'inki aşk falan değil. Sadece bir hayranlık. Bunu anladığında beni de affedecektir. Ama Alparslan'ınki böyle bir şey değil, o yüzden birini konuşacaksak bu kişi Alparslan olmalı."
Deniz'in Alparslan demesiyle birlikte toparlanmaya başladım.
"Ne oluyor? Artık Alparslan konusunda da mı benden kaçıyorsun?"
"Saçmalama Deniz. Hiçbir konuda senden kaçmıyorum. Alparslan deyince aklıma geldi. Belgeleri bir an önce Suna Teyze ile paylaşmalıyım. Size gidiyorum."

Elinde içeceklerle çıkan Tülin'e Suna Teyze'ye uğrayıp geleceğimi söyleyerek müsaade istedim. Deniz de hemen arkamdan kalktı. Evlerinin kapısını çaldığımda hemen yanımda dikiliyordu.
"Kızılay'a gideceğini sanıyordum."
"Bekleyebilir. Bu kadar eğlendiren belgeleri ben de görmek isterim."
Ah dedim Deniz, laf sokmaktan asla vazgeçmeyecek! Aramızdaki gerginlik büyümeden imdadıma yetişen Suna Teyze, neşeyle bizi karşıladı. Yüzündeki belli belirsiz şaşkınlık ise, bizi uzun bir süre sonra yan yana görmesindendi, bu çok belliydi.

"Hoşgeldiniz çocuklar. Denizciğim Kızılay'a gitmeyecek miydin?"
"Asena birkaç belge bulmuş anne. Onlara baktıktan sonra gitmek istedim."
Başıyla Deniz'i onaylayan Suna Teyze, bizi terasa yönlendirdi. Ardından elindeki tepside kokusunu hala bugün bile hatırladığım kahveleri getirerek bize ikram etti.
"Evet Asena ne bulduğuna bir bakalım."
Elimdeki dosyayı Suna Teyze'ye uzatarak incelemesi için ona zaman verdim. İnceledikten sonra dosyayı Deniz'e uzatan Suna Teyze konuşmaya başladı.
"Açıkçası bu kadarını bile beklemiyordum. Buradaki belgelere göre muhatabımız istihbarat. Gerçekten böyle bir alan yok edilmiş ve bunu belgelemişler. Şimdi sıra naaşların kimliklerini tespit ederek bu cenazeleri, istihbarata bağlayıp bağlayamayacağımızı görmekte."
"Kaç naaş çıktı araziden Suna Teyze?"
"Tüm arazi dün itibariyle kazıldı ve Hüseyin'in naaşı da dahil olmak üzere toplamda 18 naaşa ulaşıldı ve biz sadece Hüseyin hariç 3'ünün kimliğini tespit edebildik. Hala tespit edilmeyi bekleyen 14 naaş daha var."
"Bu gerçekten çok korkunç... Peki benim yapabileceğim bir şey var mı?"
"Aslında var Asenacığım."
"Anne lütfen artık Alparslan ile ilgili bir şey isteyeceğini söyleyeme bana!"
Deniz'in birden parlaması beni de Suna Teyze'yi de şaşırtmıştı, belli ki hala dünün gerginliğini yaşamaya devam ediyordu, hem de dava için kat ettiğimiz onca yola rağmen...
"Saçmalama Deniz ve artık kendine gel lütfen, son zamanlarda seni tanımakta zorlanıyorum. Asena'nın da aynı hissettiğine eminim! Konuya geri dönmem gerekirse, kayıp olarak ihbar edilmiş isimleri bulabilirsek, naaşları teşhis etmemiz kolaylaşır. Ancak Asena hızlı olmamız lazım, bazı naaşlar çoktan tanınmayacak hale gelmiş durumda."
Başımla Suna Teyze'yi onaylayarak, ona yardım edeceğimi söyledim. Konunun yine Alparslan'a dayanacağını anlayan Deniz, masadan bir hışım kalkarak, Kızılay'a gideceğini söyledi. Deniz çıkar çıkmaz konuyu açan Suna Teyze, benimle konuşmak istiyordu.

"Ne oluyor Asenacığım? Deniz'in bu tavrı tam olarak niye?"
"Bizimle ilgili ne bildiğini bilmiyorum Suna Teyze, o yüzden sınırı aşmak istemem."
"Deniz'in senden etkilendiğini biliyorum, üstelik bunu anlamak için Deniz'in bana bir şey söylemesine de gerek yok. Her halinden belli oğlumun alışık olmadığı bir duyguyla karşılaştığı..."
"O zaman dürüst davranmayı tercih ederim Suna Teyze."
"Lütfen."
"Aslında Deniz'le tanışalı çok olmadı. Ancak onu gördüğüm ilk andan beri benim de alışık olmadığım bazı duyguları hissetmeye başladığım doğru. Sadece Deniz benden daha cesur çıktı ve bunu bana söyledi."
"Dışarıdan da görüldüğü üzere birbirinize benzer duygular hissediyorsunuz. Peki sorun ne?"
"Sorun birden fazla Suna Teyze. Asıl sorun ailem bu ilişkiyi tasvip etmez ve ben de onları karşıma alamam, en azından bugün. Ama başka bir sorun daha var, o da Deniz. Ben hayatına girdiğimden beri dağınık, öncelikleri değişti ve mücadelesine olan ilgisi azalıyor. Ben onun gardını düşürüyorum, zayıf olmasına neden oluyorum ve ben bunu ona yapamam."
Suna Teyze beni anladığını göstermek için elini elimin üstüne çoktan koymuştu.
"Bugünkü gerginliğini sorarsan da nedeni Alparslan. Dün dosyaları almak için buluştuğumuz yemekte bizi gördü, Gülten'le geldiği şehir kulübünde."
"Gülten, Deniz ve şehir kulübü? Öyle mi?"
"İnanın bana benim şaşkınlığımın da bundan aşağı kalır yanı yoktu..."
Suna Teyze bir kahkaha patlattı.
"Deniz, ne çok sever meydan okumaları! Dün biz konuşurken evdeydi, üzgünüm her şeyi benden öğrendi sanırım. Birkaç gündür senin büroya ne zaman gelip gittiğini de soruyor zaten. Sanırım senin ondan kaçtığını düşünüyor."
"Kaçıyorum Suna Teyze. Deniz'e kapıldım mı aileme yalan söylüyorum, kendimi önemsemiyorum, önceliklerimi değiştiriyorum. Ve ona kapılmak için onu görmem yetiyor. Bu yüzden evet ondan kaçıyorum."
"Ah, Deniz! Hayranlıkla dinlersin, yürürken onun ritmine kapılırsın, susarken bile yanında olmak istersin..."
Suna Teyze gerçekten içimden geçenleri okuyor gibiydi. Hemen ardından eklediği, "Tıpkı babası gibi..." cümlesiyle de aslında Deniz'den değil, kaybettiği eşi Sinan'dan bahsettiğini anlamıştım. Biraz müsaade isteyerek aşağıya inen Suna Teyze, elinde iki kadeh ve bir şişe şarapla geri döndü. "Sen bu gece Nesrin'desin değil mi?" diye bana sorduğunda hiç beklemeden başımla onu onayladım. "Tamam o halde artık bendesin. Sen kadehleri doldur, ben Nesrin'e haber verip geleyim. Belli ki bizim gecemiz epey uzun olacak. Konuşacak çok şeyimiz var..."

Bir Deniz SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin