Meydana geldiğimde ilk işim çantamdaki kartpostalı çıkarıp, tam konuma doğru ilerlemek oldu. Deniz'in açık kumral renk saçları tam da öğlen güneşinde parlıyor ve 'adeta buradayım' diye aramızdaki mesafeyi aşarak bana sesleniyordu. Bu saatler Ankara'nın en sıcak saatleriydi, bundan sebep olsa gerek, o çok yakıştırdığım parkası bu kez üzerinde değil, kollarındaydı. Ona doğru yaklaşırken, Ankara'nın sabah ayazı için en uygun giysinin parka olduğunu düşünüp, bir yandan da yüz hatlarını inceliyordum: Yüzü kesinlikle sert hatlara sahipti. Çenesindeki gamze, oldukça belirgindi ve bence yüzüne çok yakışıyordu! Konuşurken ışıl ışıl parlayan gözleri yeşile kaçıyordu, ancak tam olarak yeşil de değildi. Aslında ela, bu gözlerden sonra bulunmuş bir ara renk bile olabilirdi! Ve belli belirsiz kirli sakalı... Kesinlikle Deniz'e karizmatik bir hava katıyordu.Deniz'e doğru attığım her adımda içimdeki heyecan artıyor, ancak bu heyecanın Deniz'den mi yoksa yapacağım röportajdan mı olduğunu anlamakta zorlanıyordum. Tam yanına varmadan kendimi silkeledim ve röportaja hazır bir vaziyette anıtın önündeki bir bankta oturan Deniz'e elimi uzattım. Kocaman bir gülümsemeyle beni karşılayan Deniz, "Hoş geldin" dedi. Hoş buldum Deniz, hoş buldum; sana, inanmışlığına ve davana...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Fiksi Sejarah80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...