Ertesi gün uyandığımda üzerime bir elbise geçirerek, hızla evden ayrıldım; elbette ki, sürmemi gözlerimin altına çektikten hemen sonra! Kampüse girip kantine doğru yürürken, arkadan gelen ayak seslerinin Deniz'e ait olduğunu anlamam için kulağıma fısıldanan "Bugün dersin kaçta bitiyor?" sorusu yetmişti. "Bugün dersim yok. Okul gazetesinde olacağım" dediğimde çoktan yürümeye başlamış olan Deniz'e daha yüksek sesle seslendim: "Sana da günaydın Deniz!" Başı arkada önüne bakmadan, sadece bana bakarak yürüyen Deniz, "Günaydın" derken en parlak gülümsemesini yüzüne takınmış ve hızlı adımlarla sınıfına doğru yürümeye çoktan başlamıştı.
O gün, uzunca süreden sonra okul gazetesinin kapısını ilk kez açıyordum. İçeride bulunan memura selam verdikten hemen sonra boş bir masaya oturarak, Deniz'le olan konuşmalarımızın ses kaydını dinlemeye başladım. Okul gazetesine aktif olarak haber çıkaran bir öğrenci olduğum için buradaki görevliler beni sever, hatta daha sık gelmem için ısrarcı davranırdı. Yaklaşık üç saatlik kaydın sonuna yaklaşmak üzereyken, önüme konan Bob Marley plağı ile kulağımdaki kulaklığı çıkarıp, kafamı kaldırdım: Gözlerini gözlerime dikmiş olan genç adam, kesinlikle Deniz'di! Bana "Sakın geç kalma" dedikten hemen sonra, arkasını dönüp odadan hızla çıktı.
Deniz'in nereye geç kalmamamı istediğini anlamak için önümdeki plağı aldım ve dış kabından çıkardım. Yere düşen kartpostalı hemen fark ettim. Bu kez yakın bir yer seçen Deniz Bey, kampüsten bir noktanın yer aldığı kartpostalın ardında 15 dakika sonra buluşmayı teklif ediyordu. Hemen eşyalarımı toplayarak kampüsün çimlerle dolu o noktasına doğru ilerledim. Vardığımda henüz Deniz yoktu, ben de çimlere uzanarak onu beklemeye başladım.
Yanıma yaklaşan ayak seslerinin kime ait olduğunu bilmesem de saatimi kaldırdığımda saatin hem akrep hem de yelkovanının 3'ün üzerinde olması nedeniyle gelen kişinin Deniz olduğunu düşündüm ve bu nedenle istifimi hiç bozmadım. Yanıma yaklaşarak hemen yanımdaki çim alana uzanan Deniz, "Eee, bugün ilk kim soruyor?" diye bana ilk sorusunu yöneltmişti. Hemen elimin altında hazır olan ses kayıt cihazını aramıza koyarak, "Başlayabilirsin" dedim.
Deniz'in ilk sorusu beni yanıltmayacak kadar manidardı: "Dün akşam yemek nasıl geçti?" dediğinde sormak istediğinin 'Alparslan'la ne oldu?' olduğunu o kadar iyi anlıyordum ki... Yattığım yerden hafifçe doğrulup, Deniz'e doğru döndüm: "Neden bu kadar merak ediyorsun?" Ses tonumdaki ciddiyeti fark eden Deniz de benimle aynı açıda doğrularak bana doğru bakmaya başladı.
"Açıkçası Alparslan'dan çok hoşlanmıyorum. Senin etrafında da onu görmek istemiyorum."
Dürüstlüğü takdire şayan olsa da o zamanlar için bana yeterli bir açıklama gibi gelmemişti. O yüzden üzerine giderek asıl nedeni öğrenmeye karar verdim.
"Ne hakla ve ne sıfatla?"
"Haklısın..."
Deniz'in yüzünde yıkılmışlığı ilk kez o zaman görmüştüm. Sadece 'Haklısın' diyebilen Deniz, susmuş ve yere doğru bakmaya bakmıştı. Deniz'in susmasına eşlik ederek yeniden yerime uzandım ve güneşin yeni yeni parlamaya başlamış olan tüm ışığını içime çekmeye karar verdim. Saatimi yeniden göz hizama getirdiğimde yaklaşık üç saattir Deniz'le yan yana uzanıyor ve susuyorduk. Saatin geç olmaya başladığını fark ederek toparlanmak için doğruldum ve çantamdaki plağı ona doğru uzatarak, "Bu harika bir hediye. Ancak bunun değerini bildiğim için kabul edemem. Yine de teşekkür ederim" deyiverdim. Önüne bıraktığım plağa hüzünle bakan Deniz, plağı bana yeniden uzatarak konuşmaya başladı: "Bu benim değil, Musa Usta'nın hediyesi. O yüzden lütfen kabul et." Deniz'in hüzünlü yüzü gibi son derece hüzünlü olan sesi de kalbimi çoktan yumuşatmıştı. "Tamam o zaman teşekkür ederim. Ben teşekkür için Musa Amca'ya bir ara uğrarım" diyerek yerimden kalktım. Bu cevaptan cesaret bulan Deniz, "Birlikte gideriz, istersen tabi?" diye bana sordu. Ancak artık kafamın karışıp durmasını ya da sadece üç beş gündür tanıdığım Deniz'in ardında savrulup durmayı istemiyordum: İstediğim tek şey, netlikti!
![](https://img.wattpad.com/cover/369181681-288-k547263.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deniz Sevdim
Ficción histórica80'lerin politik ortamında geçen gelgitli bir aşk ve devrimin en güzel hali: sevgi! Bir Deniz Sevdim, başlıyor...