Bölüm 105

1.8K 39 1
                                    




Serin, sabah uyandığında , bu evdeki son günü olduğunu hatırladı. İster istemez üzülmüştü. Yatağında hala uyumakta olan Adalia'ya baktı. Daha sonra dün gece olanları anımsadı. O anı düşününce bile kalbi deli gibi atıyordu. Dün taksiyle gelmişlerdi. İster istemez dün yaşanılanlardan dolayı bir utangaçlık sezdi kendinde. Elini yüzünü yıkayıp, tekrar odaya döndüğünde, bütün eşyalarını toplamaya başladı. Kitaplarını okul çantasına, kıyafetlerini spor çantasına doldurma işlemini yaptıktan sonra kimseye görünmeden evden çıkıp, aslında kendi evine doğru yol almıştı. Cumartesi sabahı olduğu için, evdekilerin uyanıp, kahvaltı masasına çoktan oturduğunu düşünse de, eve anahtarla girdi.

Kafasını salon masasından uzatan teyzesine gülümsedi. Teyzesi ayaklanıp Serin'in yanına geldi ve ona sıkıca sarıldı,

'' Hadi eşyalarını bırak kahvaltı yapıyoruz '' dedi. Ne kadarda mutlu bir aile karesiydi. Cumartesi günleri hep beraber yapılan kahvaltılar, edilen sohbetler.. Serin kendi kendine bu durumla dalga geçiyordu. Odasına eşyalarını bıraktıktan sonra sofraya oturdu ve istemsizce mırıldandı.

'' Günaydın..''

'' Günaydın '' dedi Serkan ona bakarak. Serin umursamadı. Dünden mi yoksa bu evin onun ruhuna ağır gelmesinden mi bilinmez , kendini çok yorgun hissediyordu. Belki'de Abay'la artık aynı çatı altında değildi ve yüreği kasvetlenmişti adeta. Umursamadan, karnının gurultusunu dindirmek için kahvaltıya bir güzel yumuldu.

Kahvaltı bitiminde, Serkan'ın hala yan gelip yattığını gördü Serin. ' Bunun izni daha ne kadar sürecek ? ' diye hayıflandı içten içe. Daha sonra yaşadıklarının kolay bir şey olmadığını hatırladı. Sofrayı toplarken bu gibi düşüncelere dalmıştı ve teyzesinin sesiyle irkildi,

'' Evdekiler nasıldı ? Dayın napıyo ?''

''İyi işte teyze. Bildiğin gibi. Dayım bu sıralar yoğun, kafasını işten kaldıramıyor ''  Teyzesiyle biraz daha sohbet ettikten sonra Berfin'in ısrarlarına dayanamayıp onlarla beraber kahve içip, daha sonra odasına girdi. Sınavlar için derslerine çalışıyordu. Belki bu düşüncelerden kaçmak için, dersler kafasının oyalanacağı bir araçtı. Onun için fark etmiyordu çünkü bu onun yararına bir şeydi. Bir an aklına Kurtuluş geldi. İstemsizce camın arkasına dikilip, perdeyi açmadan sokağın başına baksa da, orada kimse yoktu.  Aslında istemsizce bir arkadaş edinmişti ve niyeyse ona güvenip, bir kaç sorununu anlatmıştı. Belkide dertleşecek bir arkadaş onun yükünü hafifletiyordu. Serin bu düşüncelerden sıyrılıp tekrar bir süre ders çalıştıktan sonra Adalia'nın telefonuyla mola verdi.

''Gitmişsin..'' dedi ağlamaklı bir sesle.

'' Uyandırmak istemedim kusura bakma '' dediyse de belkide dünden sonra anlayamadığı bir şekilde Abay'la karşılaşmak istemiyordu. Dün olanlar, ona göre fazla ateşli ve tutkuluydu ve bunu düşündükçe yanakları kızarıyordu.

'' Bari beraber kahvaltı yapsaydık ''

'' Ne biliyim erkenden gelmek istedim. Bizimkilere ayak uydurup onlarla kahvaltı yaptım işte ..''

'' Anladım..''

'' Hem ne üzülüyorsun, aramızdaki mesafe on dakika ''

'' Öylede .. Sana çok alışmıştım..''

'' Bende öyle.. Ama biliyorsun işte teyzem ve ısrarları..''

'' Evet.. Onada hak vermek lazım . Neyse öp onu benim için.. Pazartesi sabahı görüşürüz. Sınavlar başlıyor iyi çalış !''

'' Sende.. '' deyip telefonu kapattığında kapısı açıldı. İster istemez tedirgin olup, korkmuştu. Elinde meyvelerle teyzesi girdi.

'' Ders çalışırken ye '' dedi. Serin eğilen teyzesinin yanağını öptü.

SERİN (askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin