Bölüm 36

1.6K 60 5
                                    

(Multimedyadaki Ali'dir)  

 Sabah apar topar teyzemi (uyarıları eşliğinde) kapıdan öpüp çıktım. Potaya doğru gidiyordum. Saat 8'e çeyrek vardı.  Çok heyecanlıydım. Potanın oraya geldiğimde beklemeye başladım. Ali , beni burada bekleyeceğini söylemişti ama arabalarını daha önce hiç görmemiştim ki. Sokağın başına doğru baktığımda siyah bir Range rover vardı. Yolun ortasında duruyordu. Bende kafamı arkaya çevirip acaba alt sokakta mı bekliyor diye park edilmiş arabalara baktım. Burda da bi hareketlilik yoktu. Tekrar kafamı yukar ki sokağa çevirdiğimde Ali ''Range Roverın'' kapısından inmiş bana el sallıyordu. Nasıl ya? Babası bu arabayı Ali'ye mi emanet etmişti ? Her şeyden önce araba müthişti. Ali'nin bu arabada olmayacağını düşünüp  alt sokağa baktığım için bana bi gülme gelmişti. Görgüsüz gibi takınmayı bırakıp şaşkınlığımı üstümden attım ve Ali'ye doğru yürümeye başladım. Yanağına öpücük kondurup ''Günaydın '' dedim. Sabahın körü olmasına rağmen eyelinerimi , rimelimi sürmeyi ihmal edemezdim tabi ki. Dışarsı soğuk olduğu için arabaya binip bizimkileri beklemeye başladık. Normalde arka tarafa oturacaktım ama  çocuklar gelene kadar Ali'nin yanına oturdum. Mehmet'le Ceyhun gelip arka kapıyı açtılar. Onlar gelince bende inmeye yeltendim. Mehmet sen önde otur dedi ama ben istemedim. Ceyhun öne geçerken bende arkaya geçtim. Biz kızlar olarak daha zayıf olduğumuz için diğer iki kızı iki odunla sıkıştıramazdım. Biz Mehmet'le sohbet ediyorduk. Melis gelmiyo diye oda vazgeçecekmiş ama Ceyhun ısrar edince fikir değiştirmiş. Melis'e ailesi izin vermemiş sanırım. Sezen'le Gamze  geldiğin de, Ali çantaları bagaja koymak için aşağı indi. Ben kendi çantamı Ali'ye verdim. Oda kızlarla arkaya geçip çantaları bagaja koydu. Kızlar da gelip yerleştikten sonra yola çıktık. Ben pür dikkat Ali'ye bakıyordum. '' Ali kemerini tak.  Dikkat et , dikiz aynanı da ayarla.'' Ben anne gibi bu öğütleri verirken kızların kıkırdamasıyla sustum. Ama hiç umduğum gibi değildi. Ali 40 yıllık şöförmüş gibi araba kullanıyordu. Ehliyet sınavına girmesine bile gerek yoktu yani. Gözü kapalı ehliyeti verebilirlerdi. Radyoda 'Sia-Elastic Heart 'çalıyordu. Bu şarkıya bayılıyorum.

       Bayağı eğlenceli bi yolculuk olmuştu. Hatta hayatımın en eğlenceli yolculuğuydu. Şile'ye yaklaştığımızda Ali yol kenarında bi markette durup 3,4 gün için erzak almaya indi. Konu mutfaksa bundan  en iyi  kızlar anlardı. Kızlarla bizde indik. Arkadan Mehmet'le Ceyhun da (Sanırım hesabı ödemek için ) geldiler. Ali herkes inince arabayı kitledi. Markete gittik ve karnımızı doyurabilmek için aperatif şeyler aldık. Makarna, ketçap mayonez, yumurta, Dondurulmuş yemekler tercihimizdi (nugget, mantı, patates ) Ali mangal yakarız diye kasap reyonuna yönelmişti. Adama köfte ve kanat hazırlattılar. Sabah kahvaltısı için Mehmet sucuk kapmıştı. İçecek kola falan aldık. Ali 10 tane bira aldı. Oha. Az almışsın deyip 10 tane de ben aldım. Hayır tabi ki öyle bir şey olmadı ama arkadan elinde 5 tane tuborgla gelen Mehmet'i görünce gözlerim Ceyhun'u aradı. Oda kaç taneyi sarmalamış getiriyordu kim bilir. Oh neyse ki Ceyhun etrafa bakınıyordu .Biz kızlarla gece için çerezlik şeyler baktık. Cipsti , kuru yemişti , çikolataydı aldık.  Sezen dedi ''Kahvaltılık bir şeyler bakalım, bunların parasını biz ödeyelim'' dedi. Haklıydı. Diğerleriyle kasaya gidersek bize ödetmezlerdi. Hazır kalıp peynir, paketlenmiş zeytin, sosis aldık. O sıra elinde domates, bademle Gamze geldi. Kışında bu domates bademler hiç güzel olmuyordu. Çocuklar arka taraftayken biz kasaya yönelip elimizdekileri  geçirdik. Bizimkiler 80-90 lira tuttu. Bende 100 lira vardı onu verdim. Kızlara ''Sonra hesaplaşırız.'' dedim. Şimdi kasada sen şu kadar ver sen şu kadar ver yapamazdık. Teyzem sağ olsun nakit ihtiyacımı karşılayıp 500 lira ateşlemişti.. Biz Marketin kapısında beklerken kızlar para bozdurma derdindeydiler. Ne kadar dil döksem de dinletemedim. Paraları ceplerime sıkıştırdılar. Biz poşetlerle beklerken çocuklar market arabasıyla geldiler. 4 gün için market arabasını doldurmuşlardı. Ali bana arabanın anahtarını verdi. Bizde kızlarla arabaya gidip poşetleri bagaja koyduk. İçeri geçip çocukları bekledik. Gamze fotoğraf makinesini getirmişti. İyi akıl etmiş. Çocuklar gelene kadar biz arabada fotoğraf çekildik. Çocuklar elleri dolu bir şekilde geldi. Ali'yle Ceyhun poşetleri bagaja dizerken Mehmet yanımıza geldi. Elindeki fatura kolum kadardı. Hemen Sezen faturayı aldı ''Ne aldınız bu kadar oğlum ?!'' dedi. Sezen'in ' Oha 280 lira tutmuş' demesiyle 4 gün için ne kadar masrafa girdiğimizi düşündüm..

   Şileye yaklaştık. Dar bi sokağa girdik. Sağımız solumuz ormanlıktı. Ali bi tarafa dönüş yaptı. İki tane villa tarzı ev vardı. Buralar doluydu. Bir adam bahçesinde bir şeylerle uğraşıyordu. Araba dahada ilerledi. Yollar çakıllarla doluydu ama etraf ağaçlıktı. Burası gerçekten çok ürkütücü bir o kadar da güzel bir yerdi. Kışın burası böyleyse yazın bu ağaçların yapraklarla dolu olduğunu hayal ettim. Ve evet bi yere daha giriş yaptık. Karşımızda iki katlı bahçesi  olan, geniş camlı bir ev vardı. Bu ev gerçekten çok güzeldi. Arabayı evin önüne park ettikten sonra hepimiz indik. Bagajı açtılar. Ben çantamı sırtladım ve iki üç tane poşeti de kollarıma aldım. Ceyhun '' Kızlar siz bırakın biz alırız '' dedi. Ben yine de bırakmadım. Diğer kızlarda ellerine poşetlerden bi kaç tane aldı. Evin kapısına doğru yürüdük. Ali tek elini poşetlerle doldurmuş sırtındaki çantasıyla benim elimdeki poşetleri almaya yeltendi. Ben vermek istemesem de tek elimdekileri verdim. Kapıya geldiğimizde Ali poşetleri yere bırakıp kapının anahtarını taktı. Siyah demir parmaklıklı kapı açılınca asıl kapıya anahtarı taktı. İçeride ayakkabılığın oldu bi alan vardı. Giysi odası gibiydi. Bir duvar aynaydı. Diğer duvarda ahşap bir dolap vardı. Ayakkabı odası  da denebilir. Buraya ayakkabılarla girdik. Ayakkabılar burada giyilip çıkartılıyordu sanırım. Biz de ayakkabıları çıkartıp içeri geçtik. Koltuklar çarşaflarla örtülüydü. Biz kızlarla örtüleri güzelce topladık. Hafif tozluydu etraf. Yerler gıcırdıyordu. Bence tam kışlık eviydi birde şömineyi görünce iyice bayıldım buraya. Arkada iki tane oda ve tuvalet vardı. Mutfak çok genişti. U şeklinde bir mutfak vardı ve mutfak dolaplarının olmadığı duvar boydan boya camdı. Mutfağın ortasında tezgah vardı. Bu tezgahta da musluk vardı. Evlenince kesinlikle böyle bir mutfağım olmalıydı. Cama doğru yaklaştığımda evin arkasında da bir bahçe olduğunu fark ettim. Bahçenin etrafı duvarla örülmüştü. Ortada boş bir havuz vardı. duvar kenarlarına ağaçlar ekilmişti. Bahçeye burdan çıkılıyordu. Cam sürgülüydü. Ayakkabılar içerde olduğu için dışarı çıkamaya yeltenmedim. Sanırım mangalı da burda yakmayı planlıyorlardı. Biz kızlarla mutfak malzemelerini yerleştirirken Ali şalterleri açıyordu. Buz dolabına malzemeleri yerleştirdik sebzeleri yıkadık ve koymak için kap aradık ve evet bulduk. Ben aldıkları 10-15 tane birayı dolaba yerleştirmeye çalışırken erkekler evi dolaşıyordu. Oh ne ala. Biz mutfaktaki işleri halledince kızlarla çocukların yanına, yukarı çıktık. Yukardan bahçe daha iyi gözüküyordu.  Yukarda da 3 oda, bir ebeveyn banyosu birde koridorda bir banyo vardı. Bu odalardan biri yatak odası, diğeri Ali'nin odasıydı. Ahşaptan gemi vardı masada. Alinin panoya asmış olduğu fotoğraflar, Cd ler, kitaplar duruyordu. Yatağı genişti. Tam da zengin çocuklarına yakışır şekilde çift kişilik bir yatağı vardı. İstanbul'da onlara yemeğe gittiğimde de odasını görmüştüm. Orda tek kişilik yatağı vardı ama odası bu oda kadar güzeldi. Yatağın karşısındaki duvarda Tv asılıydı. Camı yine boydan boya ve genişti. Annesi bu camları silmekle nasıl uğraşıyordu. Gerçi hizmetçileri vardır. Ah, hayır İstanbul'da yoktu. Temizlik için kadın tutuyolardı belkide. Aman her neyse ben niye bunları düşünüyorsam. 

    Camın kenarında iki tane tekli koltuk vardı. Odaları bu kadar inceleyip yorumladıktan sonra bir karar vermiştim. Emlakçı olacaktım... Evet evet yine ne güzel saçmalıyorum derkne aşağıya indim. Bizim kızlar yukarıda hala odaları geziyorlardı çocuklarla. Mehmet de indi. Daha sonra diğerleri de geldi.

'' Eee şimdi napıyoruz ? ''

SERİN (askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin