Ertesi sabah saat 10'a geliyordu uyandım ve yatağın içinde gerinmeye başladım. Kendimi mutlu ve heyecanlı hissediyordum ve uykumu alabildiğim içinde rahattım.Biraz yatakta keyif yaptıktan sonra kalktım . Daha 6'ya çok vardı. Banyoya girdim duş aldım daha sonra teyzemin hazırladığı kahvaltı sofrasına oturdum. Teyzemle sohbet ederek kahvaltımızı ettik. Daha sonra ben odama geçip bugün ne giyeceğime dair dolabı karıştırmaya başladım. Ama sanki koca dolapta giyecek hiçbir şeyim yoktu. Teyzem içerde gazetelerini okuyordu. Onca kıyafetten kendime göre bişey bulamayıp yatağa oturup dolaba öyle boş boş bakarken teyzem geldi. Ne giyeceğine karar veremedin mi dedi ama aslında bunların hiç birini giymek istemediğimi söyledim. Bunu derken yeni bir şeyler alalım mı demeye çalışıyordum ve teyzem bana gülmeye başladı . Ne demek istediğimi anlamıştı. Saat 12 gibi Avm 'ye gittik. Kendime açık renk dar kot pantolon aldım. Üstünde yırtıklar vardı ve vücuduma tam oturduğu için güzel duruyordu. Üzerime de koyu gri salaş kare yaka bol bir bluz aldım üzerinde siyah yazılar vardı. Kıyafet alışverişinden sonra Ceyhun'a hediye baktım parfüm veya gömlek mi almalıyım diye kararsız kaldım ve parfüm aldım. Daha sonra üst kata birer kahve içmeye çıktık. Ordada biraz vakit geçirdikten sonra saat 2'yi geçiyordu evin yolunu tuttuk. Eve gelir gelmez kıyafetlerimin etiketlerini çıkartıp giyindim. Aynaya baktığımda kendimi övmek gibi olmasın gerçekten yakışmıştı. Daha sonra hafif kumral olan saçlarıma yana doğru fön çektim. Saçlarım uzun olduğu için bu beni yormuştu.Gözümün üzerine eyeliner çektim ve kirpiklerime de rimel sürdüm. Gözlerim kahverengi olsa bile rimel ve eyeliner gözlerimi iri gösteriyordu. Biraz pudralandım aşırıya kaçmamak için ruj sürmedim. Saat 3.15 ti ve ben hazırdım ama daha bolca zamanım vardı. Kadıköy'e daha önceleri gittim ama Caz Cafe'nin nerede olduğunu bilmiyordum. Daha sonra aklıma Sezen geldi ve ona mesaj atıp Caz Cafe'nin nerede olduğunu bilmediğimi ve bana tarif etmesini istedim. Oda gitmeden sokakta buluşup beraber gidebileceğimizi söyledi. Vakit geldiğinde Sezen ve Gamze'yle buluşup Kadıköy'e gittik. Gittiğimiz cafe oldukça güzeldi ve üst katını ayırtmışlardı. Yerler yürüdükçe gıcırdıyordu duvarlarda eski Kadıköy'ün resimleri vardı. Büyük siyah bir tahta vardı ve buraya gelenler tebeşirlerle o tahtaya bir şeyler yazıyordu. Cafe'ye vardığımızda Mehmet ve tanımadığım 5 kişi oradaydı. Sanırım eski 9. sınıf arkadaşlarıydı. Daha sonra Ali geldi. Ortama yavaş yavaş alışıyordum ama tanımadığım insan sayısı tanıdıklarımdan daha fazlaydı. Doğum günü çocuğu henüz gelmemişti. Cafe dolmaya başlamıştı bile. Millet siyah tahtaya bir şeyler yazıp çiziyordu. Bende boş bulduğum bi anda tahtaya gidip günün tarihini attım . İsmimi yazdım. Kimse diğer kişilerin yazdıklarını silmiyor buldukları en küçük yere bir şeyler çiziyordu. Bu bence hoş bir şeydi. Bizden önce gelenlerin yazıları da tahtada mevcuttu. Gittiğimiz cafede içki veriliyordu ve kimileri bira içiyordu. Bense cola. Kızların çoğu mini etekliydi ve boya küpüne dönmüşlerdi. Benden de oldukça büyük duruyorlardı . Benim kendimi onların yanında çocuk hissetmemem anormal kaçardı zaten. Sezen ve Gamze'yle sohbet ediyordum. Mehmet erkek arkadaşlarıyla langırt oynuyordu. Ali'de kızlı erkekli grupla konuşup , gülüşüyolardı. O sıra gözlerim Dilara'yı arıyordu ama ortam 20-25 kişiyi bulmuştu ve onuda göremedim. Millet Ceyhun'un nerede kaldığını doğum günü çocuğunun misafirlerden erken gelmesi gerektiğini söylüyordu. O sıra tuvalete girdim ve ihtiyacımı giderip kendime çeki düzen vererek çıktım. Bi masaya oturdum. Cafe'nin merdivenlerinden yukarı Ceyhun çıktı arkasından da Dilara. O sırada gözlerime inanamadım. Hayal kırıklığının üst sınırlarını yaşıyordum çünkü Dilara ve Ceyhun el elelerdi. Millet ooo gibi tezahuratlar yapıp şakalaşıyolardı. Benimse gözlerim dolmuş kendimi bi yerlere saklamaya ve en kısa zamanda toparlanmaya çalışıyordum. O sıra da Ali'yle göz göze geldik ve beni o halde görmüştü . Kalkıp apar topar tuvalete gidip kabine girdim. Ağlamamalıydım rimelim akabilirdi ve bu daha berbat bir durumdu. Kendimi o kadar sıkıyordum ki artık karnım ağrımaya başladı. Boğazımda düğümlendi her şey. Ağlamadım. Kendimi toparlamaya çalıştım. Bunlar Dilara'yla çıkıyordu da ben mi fark etmemiştim. Yoksa yeni mi çıkmaya başlamışlardı. Her iki durumda olsa Ceyhun'un bana takındığı tavır neydi? Ben mi yanlış anlamıştım.Yine her zamanki gibi kendi kendime gelin güvey mi olmuştum ? Allah'ım bu kadar çabuk umutlanmamalıydım. Hata bendeydi. Kalbimde Filizlenen şeyler bir anda soldu ve bu bana acayip bir acı verdi. Daha sonra toparlanıp dışarı çıktığımda Ceyhun'la Dilara yan yana oturuyordu ve kalbim bir kez daha acıdı. Onları görmemeye çalışmayı denedim ama olmuyordu çünkü sürekli gözüm ikisine kayıyordu. Hiç birbirlerinden ayrılmıyorlardı. Daha öncemi çıkmaya başlamışlardı yoksa yeni miydi bunu anlamam lazımdı. Daha önceden beri çıkıyorlarsa bu benim salaklığımdı nasıl oldu da fark edememiştim. Belki de Dilara bu yüzden bana uyuz davranıyordu. Gamze'yle Sezen'in yanına oturdum ve Ali'yle yine göz göze geldik. Kesin bir şeylerin olduğunu anladı ve sürekli bana bakıyor mu diye baktığımda göz göze geliyorduk ve ben kızarıp kafamı çeviriyordum. O sıra Ceyhun'un konusu açıldı ve ben can kulağıyla dinlemeye başladım. Sezen'de şaşkındı bunlar ne iş diye espri yapıyordu ama benim canım acıyordu ve surat ifademden bir şeyler anlaşılmasın diye pantolonumun yırtık yerleriyle oynamaya başlamıştım. Acaip bozuluyordum. Gamze de 'belliydi zaten Dilara bana sürekli mesajlaştıklarından bahsediyordu' dedi. Demek ki yeni yeni çıkmaya başlamışlardı. Bende benimle olan konuşmalarını hatırladım. Mehmet'e yılışık derken aslında Ceyhun'un yılışık olduğunu düşündüm. Bütün neşem kaçmıştı hatta keşke gelmeseydim bile dedim. Ama gelmeseydim ne fark ederdi er yada geç öğrenecektim. Hava kararmıştı ve garson pastayı getirdi. Pasta üflendi bende yapmacık bir gülümsemeyle alkışladım. Fotoğraflar çekiliyordu. Ceyhun tabi her fotoğrafta Dilara'yla beraberdi. Daha sonra pastalar dağıtıldı.Bir iki çatal yedim. Fazla çikolatalıydı ve midem kaldırmıyordu. Birazda acıkmıştım. O sıra Ali yanıma geldi ve pastayı beğenip beğenmediğimi sordu. Bende Çikolatalı pasta pek sevmediğimi söyledim. Daha sonra fırsattan istifade iyi olup olmadığımı sordu bende bozuntuya vermeden gülüp gayet iyi olduğumu söyledim. Hediye faslına geçilmişti bile Dilara Ceyhun'a saat almıştı. Oldukça pahalı bir saatti. Gömlek alan t-sirt alan parfüm alan oldukça fazlaydı zaten başka ne alınabilirdi ki. Hediyeyi vermemeyi düşündüm ama aptallık etmemeliydim ve gidip hediyesini verdim. Ben sadece tokalaşmayla yetinmek isteyip kendimi geri çektim ama o eğilince mecburen öpmek zorunda kaldık birbirimizi ve buna rağmen rengim kızarıyor ve kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Ben gerçekten aptalın tekiydim. O sıra Mehmet ben Ceyhun Dilara ayaktaydık ve Mehmet yine yılışmaya başlayıp bugün çok güzel olduğumu söyledi. Dahada utandım ilgi çekmeyi hiç sevmem ama Mehmet bunu her seferinde başarıyor. Arkadan Ali'de Mehmet'i onayladı. Böyle beğenilmek aslında hoşuma gidiyordu belki Ceyhun kıskanır diye düşünüyordum sadece.Ceyhun bana bakıp gülümsedi. Dilara daha güzel bir kızdı bence. Yeşil renk gözleri, siyah düz saçları vardı sadece basenleri biraz fazlaydı. Fark ettim ki Dilara'yla kendimi kıyaslamaya başlamıştım bile. Daha sonra müzik başladı o sıra biralar dağıtılmaya devam ediyordu. Millet ortada salak saçma hareketler yapıp duruyor bende bir köşeye gitmiş onları izliyordum fakat hiç eğlenmiyordum. Arada içimden beni alması için teyzemi aramak geliyordu ama sonra vazgeçiyordum. Daha sonra slow müzik çaldı ve Mehmet beni dansa kaldırdı. Ben hiç istemiyordum ama çekiştirip duruyordu komik duruma düşmemek için kalktım. Belli ki içki içmişti çünkü kokuyordu ama sarhoş değildi. Bense kurtarın beni der gibi etrafa bakınıyordum. Bir an önce müzik bitsin istiyordum ama zaman geçmiyordu. Neyse ki Ali geldi ve Mehmet'ten kurtuldum ama dans etmekten kurtulamadım. Ali'den de çok utanıyordum çünkü her şeyi farkındaydı. Dans boyunca ağzımdan laf almak ister gibiydi. Neyse ki müzik bitti ve oturduk. Bana içki içip içmediğimi sordu ve içmediğimi duyunca da dalga geçermiş gibi ''sen daha küçüksün abisi'' dedi. Bu duruma gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum ama Ali benden 2-3 yaş büyüktü. 11. sınıfa gidiyordu ve büyük olduğu da belliydi. Biraz daha olgundu hiç değilse.Buna gülmediğimi görünce pek bi laf etmedi. Bozulduğumu sandı ama pek bozulmamıştım. Daha sonra müsaade isteyip başka kızların yanına gitti. Anlaşılan yine kız peşindeydi. Daha sonra Sezen'le Gamze'ye veda ettim. Mehmet'e bulaşmak istemiyordum iyice sapıtmıştı çünkü kendisi. Kızlara isterseniz teyzemle onları bırakabileceğimizi söyledim kabul ettiler. Taksi veya otobüste sürünmektense bu en rahatıydı. Teyzemi arayıp Sezen'e cafenin yerini tarif ettirdim. Gelince çaldıracak bizde cafeden çıkacaktık. Yarım saate teyzem gelmişti ve telefonumu çaldırdı.Gamzeler Ceyhun ve Dilara'yla vedalaşırken ben hiç oralı olmadım ve merdivene yürüdüm. Kızlarda geldi merdivenden inmeden öncede kızlarla oturan Ali'ye el salladım ve cafeden çıktık. Teyzem geldi ve arabaya atladık. Nasıl geçtiğinden falan bahsetti kızlar. İyi ki de kızlar vardı çünkü teyzem onlarla sohbet ediyordu benimse moralim bozuk hiç konuşmak istemiyordum. Kızlara eve bıraktık saat 11 'di eve geldik. Üstümü başımı değiştirdim guruldayan karnıma rağmen bir şey yemedim ve teyzeme çok uykum olduğunu söyleyip onu öpüp yattım. Başımı yastığa koyduğumdan beri bugün olanları hayal ediyordum. Hala şoktaydım. Bugün olanlardan sonra da nasıl umutlandığımı ne kadar saf biri olduğumu düşündüm. Bu sefer ağlamak istedim ama ağlayamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERİN (askıda)
RomanceSerin, teyzesi tarafından büyütülmüş, liseye yeni başlamış bir kızdır. Ailevi yaşantısı çok ilginç olup, arkadaşlık hayatında çalkantılar yaşayan, çoğu yönden zayıf bir kızdır. Yeni hayatına alışmaya çalışırken, karşısına çıkan ilk aşkı olarak tanı...