(Her şey dahil 1080 kelime. Haydin iyi okumalar)
"Kaptan Levi, ben.. Başka insanlarla savaşmanın yanlış olduğunu düşünürdüm. Dini inancım da bunu etkiliyor elbet."
"Dini inanç derken?" diye sordu tek kaşını kaldırarak şaşırırcasına.
"Konudan sapmayalım. Bunu sonra açıklarım belki. Demek istediğim.. İnsanlarla savaşmamızı emrettiğinizde sizi onaylayamadım. Bunun yanlış oluşu ve vicdanım, tereddüt konusunda beni içinden çıkılmaz bir ikileme soktu. Diğer insanları incitmekten korkan ben, sanırım yanlış olan bendim."
"Ben kimin doğru veya kimin yanlış olduğu hakkında hiçbir şey söylemedim." dediğinde başımı kaldırıp ona baktım. "Ha?"
"Bunu ben bile bilmiyorum. Gerçekten de yanlış olan sen miydin?"
Ne desem bilemedim ve öylece ona baktık hepimiz. "Herneyse. Şu yaşlı amcanın söyleyeceklerini dinleme zamanı geldi." Ayağa kalktı.
...
Ağzındaki bağını çıkardı. "Bekleyin bir dakika! Ben sadece vagonları taşımak için kullanılan yaşlı bir adam-"
"Bununla daha öncesinde tanışmıştım." diyen Mikasa'ya döndüm. "Şehirde insanlar ona 'patron' diye sesleniyorlardı."
"Bayağı ünlüsün çünkü seni ben de tanıyorum." dedim Mikasa ve Levi'nin arasına geçerek ona tepeden bakarken.
"Ah, maalesef ben de biliyorum. Dimo Reeves, değil mi?"
"Askeri Polis'in bize zorla verdiği emirleri uygulamaktan fazlasını yapmadık. Ve büyük olay başarısız oldu. Reeves şirketinin değerli neyi varsa yağmalayacaklar. Ben ve şu aptal oğlumla durmayacaklar"
"Tüm çalışanlarınızın sözde kazalarda öldüğünden emin olacaklar yani, öyle mi?"
"Evet, bu doğru."
"Yani sen, savaşmadan mı öleceksin?" diye soran Kaptan'a göz ucuyla baktım.
"Ha?"
"Trost, şimdiye kadar çökmüş olurdu ancak bu durumda bile devam ediyor. Çünkü Reeves şirketi insanları getiriyor ve birlikte çalışıyor. Ama şirket iyi gitmiş olsaydı bile, kışın hayatta kalacağı ne belliydi?"
"Sizlerle takım kurmamı mı istiyorsun?"
"Eren ve Historia'nın nerede olduğunu bilmemiz gerek."
"Askeri Polis'e tedarik ediyorsanız, bir şeyler bulabiliriz."
"Ama.. Şehrimin ve çalışanlarımın açlıktan ölmesine engel olabilir misin?"
"Bunu garanti edemem." diyerek karşısında diz çöktü Levi. "Ancak, bunu yapmak için uğraşacağımıza güvenebilirsiniz." diyen bana başını kaldırdı. "Aynen öyle."
...
"Hey! Levi ve takımı gerçekten de oradalar mı?"
"Evet. Onlarla iş birliği yapacağıma söz verince gitmeme izin verdiler."
Vagonu durdurdular.
Polislerden biri "Geldik mi?" diye başını çıkarıp etrafa bakacakken Levi ile yanında kendisine silah doğrultan ben ile beraber herkese afallamış şekilde baktı.
Arkasını döndüğü an tüfeğin ters tarafıyla vurup bayılttım.
Vagon içinden biri "Reeves, seni lane-" derken onu da Armin halletti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köstekli Saat: Attack On Titan
Fanfiction(Wattpad'deki ilk isekai anime kitabı.) Lütfen aşağıyı okuyun; NOT: Reiner, Annie, Berthdolt, Mikasa gibi aslında iyi olan karakterlere karşı ilk birkaç bölümde kötü davranmak yada arka plana atmak gibi bir hataya düşmüştüm. Yada din vatan olayına g...