Biz restoranta doğru yola çıkmışken, aklımda orada olanlar vardı...
Sasha'nın ailesi... ve onlara geçici bir süre için sığınan Gabi Falco ikilisi..
Binadan içeri girdiğimizde bizi karşılayan Grior'a, Nikolo'yu görmek istediğimiz mesajını ilettik, onu çağırmasını söyledik, dediğimizi yaptı.
Beklemeye başladık, bir an için ellerini arkasında birleştirmiş şekilde olan Hanji-san'a baktığımda başını soluna çevirerek gelen kişiye döndüğünü farkettim. Nikolo..
Şaşkın ifadesiyle bizi incelerken "Siz... Burada ve bu saatte ne arıyorsunuz? Önemli müşterilerim var, onlarla ilgileniyorum..." demesine karşılık verdi Hanji-san. "Elbette, işine dönebilirsin. Ama sonrasında seninle konuşmak istediğimiz bir mesele var da.."
Nikolo'nun mimiklerini inceledim. Yüz ifadesi pek değişmemişti..
"Benimle konuşmak mı? Ne hakkında?"
"Aklında bir şeyler vardır, öyle değil mi?" şeklinde karşılık vermesiyle öne atılıp ona yandan bir bakış atarak ekledi Onyankopon. "Hani şu tutuklanan gönüllülerle ilgili. Bu konuyu araştırıyoruz ve sana bazı sorular sormak istiyoruz. Lütfen işbirliği içinde olalım."
"Oh, peki mademmm...?"
...
Bizi bir odaya götürdü. "Şimdilik burada bekleyebilir misiniz?"
Hanji-san diğer herkes gibi etrafına sanki ilk defa gelmiş veya 'yanlış bir şeyler olup olmadığını' kontrol edermiş gibi bakarken "Oh, bu tarz bir odaya sahip olduğunuzu bilmiyordum.." dedi bir eli sandalyede.
Şarap rafının önündeki Nikolo, Jean ve Connie'yi gördüğümde içten içe sırıtarak hawalı (?!) bir şekilde karşılarındaki masaya arkamı yaslayarak bu sahneyi en iyi şekilde görmek amacıyla kendime yer ayırdım.
"Askeri Polisler içindir, değil mi?" diye sordum 'bilmiş bir tavırla' bir anlık gözümü kapatıp sağ elimi sallayarak.
Aklıma gelen ile sırıttım. Bilmiş tavırların asla değişmeyecek çünkü Marley beni bilmiyor..
Ama... Reiner? Onunla konuşma fırsatım bile olmadı.
Neyse.. Yakında o da sürpriz olduğunu düşündüğü bir saldırı yapacak.
Belki, konuşabilirim?
Nikolo'nun onayını fark edince kendimi toparladım ve bu düşünceleri bir kenara bıraktım.
"Ha? Şey.. evet.."
Mikasa alttan alttan gülüyordu, göz kırptım ve önüme döndüm.
Jean gördüğü şey ile şişeyi eline aldı. "Ha? Bu.. Adını çok duyduğum o meşhur şarap mı yoksa gözlerim beni yanıltıyor mu? Bu sarap hakkındaki söylentiler de epey yayılmıştı. Bunu yalnızca ultra mega üst düzey yetkili memurların içebildiğini duyduğumu söylemiş miydim?"
Connie kaşlarını çatarak elini omzuna attı. "Ultra mega üst düzey yetkili memurlar ne gerizekalı? Biz de ultra mega üst düzey yetkili memurlar değil miyiz şunun şurasında?"
Jean elini şişe mantarına koyup arkasındaki şeytani sesi onayladı.
"Evet.. Bizim de ara sıra keyif çatmaya hakkımız var.."
Can'ımız Jean'ımız nefsini dinleyerek 'günahını açmak' üzereydi..
"Sadece bir yudum..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köstekli Saat: Attack On Titan
Fanfiction(Wattpad'deki ilk isekai anime kitabı.) Lütfen aşağıyı okuyun; NOT: Reiner, Annie, Berthdolt, Mikasa gibi aslında iyi olan karakterlere karşı ilk birkaç bölümde kötü davranmak yada arka plana atmak gibi bir hataya düşmüştüm. Yada din vatan olayına g...