Kapının kolunu kavradım, hızla açtığımda ateş etti.
Ucunu gördüğüm tüfeği iki elimle sıkıca kavradığım gibi sağa doğru çekerek adamın duvara çarpmasını sağladım.
"Kapı ardında saklanıyormuş!" dedi sinirle.
Demek ki yalnız değil..
Tüfekle onu vurduğumda içeri giren ikinci adama koşarak uçan tekme attım diyebiliriz.
İkimiz de yere çakıldığımızda üçüncü kişiyle duraksadım, çünkü silahını başıma doğrultmuştu.
Tüfeğin hızla elimden alınmasıyla savunmasız kaldım. Bir köşeye attı silahı.
"Sakın hareket etme, seni ucube!"
"Çok yaratıcı. Alkış yani."
"Arkadaşımızı öldürmenin bedelini ödeyeceksin!" Silahının ucuyla başımı öne doğru ittirdi.
"Ama hayır- Bu şekilde olmaz. Şimdi kimse fark etmeden, önce kapıyı kapat. Kaçmaya kalkarsınız diye dışarıda da adamlarımız var. Haberin olsun!"
"Sesini yükselttin diye acayip korktum anlatamam!"
"Ne diyor bu değişik? Duymadın mı?!"
"Allah'ım.." Yavaş hareketlerle kapıyı kapattım.
"Çocuklar ve o sürtüğün yerini söyle!"
"Lizzy burada bile değil! Çocukları alıp kaçtı sizi aptallar!"
"Yalan söyleme! O tiz çığlığı duymadım mı sanıyorsun?!"
"O benim çığlığımdı!"
"Ben de yedim! Çok oldun sen! Madem ki konuşmuyorsun, seni öldürücem!"
"E zaten öldürücektin?" dedim onun gibi.
"Ah, doğru. O zaman ne bekliyoruz?"
Tam tetiğe basacakken "Uzak dur ondan!" diye saldırmak üzere harekete geçen Lizzy, onun sırtını kapıya çarpmasını sağlamışken zaman kaybetmeden önümdekini bir çelme ile düşürdüm ve bıçağını kaptım.
Karnına saplayınca hemen ayağa kalktım. O tüfeği olabildiğince yukarı kaldırmaya uğraşırken, ikisine döndüğümde adamın itmesiyle yere düştü.
Lizzy'ye ateş ettiğinde endişe etmeye bile zamanım yoktu.
Bir anlık boşluğundan yararlanarak tüfeğini bir el hareketiyle yere attım ve bizden uzağa tekmeleyerek bıçağı sıkıca kavradığım gibi üzerine atladım.
"Geber!" Birkaç kez kalbine sapladığım bıçak sonrası gözleri kapanırken hızla kalktım.
Lizzy'nin yanına çökerken ruhsuz bir şekilde bize bakan Delmon'a söyleyebileceğim bir şey bile gelmedi aklıma.
Önüme döndüm. "Son anda hareket etmen iyi oldu."
Acıyla sol ayak bileğini tutuyordu.
Kapıyı kıran adamlarla son anda kalkıp Delmon'ı arkama aldım.
"Buraya kadar mıydı.." dedi hıçkırıklar arasından.
"Sizi onlara hayatta vermem. Keşif Birliği'ne güven."
Nerede kaldın, Eren?
Flashback..
"Allah'ım.." Yavaş hareketlerle kapıyı kapattım.
Ama ondan da önce..
Eren aynı köşeden sinirle çıkacakken beni görüp duraksadı, ardından kararını değiştirdiğini anlayabildiğim bir ifade sonrası bana güven verircesine gülümseyerek emin adımlarla uzaklaştı.
Bunların hepsi ise, saniyeler içinde gerçekleşti.
Flashback End..
Kazağımın sırt kısımdan sıkıldığını hissedip "Buraya kadardı, etrafımız sarıldı.." demesiyle kendime geldim. Delmon..
Omzumun üstünden ona baktım. "Sana. Sizi alamazlar. Dedim. Kes zırlamayı." Kaşlarımı çattım.
Öylece bana baktı ve başını eğdi.
"Siz ikiniz! Fısıldaşmayın!" diyen kişiye sinirle döndüm.
"Geçin şuraya!" Silahıyla Lizzy'yi işaret etti.
Bıçak az önce kalbine sapladığım adamda kalmıştı. Gerçi elimde olsa ne yazar, en ufak hareketimizde öldürürler.
Tüfeğe karşı bıçak? Of..
"Geçin dedim size!"
Lizzy bize zaman kazandırmak istercesine onlara sövmeye falan başladı.
"Hey! Bana baksana sen!?"
Bu sırada ben de bir plan yapmalıyım. Fark ettirmeden etrafıma baktım.
Gözüm sol tarafımda bulunan masanın altındaki tüfeğe kaydı.
Delmon ise arkamda, kendini onlardan gizlemeye çalışıyordu. Yada onları görmek istemiyordu. Doğal olarak..
"Delmon.. Arkamızda kimse var mı?" diye fısıldadım ona doğru.
Lizzy hâlâ oyalamaya çalışıyordu, hepsine de söyleyecek şeyleri vardı.
Arkaya baktığı anlaşılmasın diye başını iyice bana gizleyip hafifçe döndü.
"Hay-hayır.."
"Güzel. İşaretimle arkamızdaki odanın penceresinden kaç ve Keşif Birliği'ni bul."
"Ne? Ama siz?"
"Biz sizin için buradayız." dediğimde bir an duraksadı.
"Bizi vermezseniz, sizi de öldürürler.."
"Dediğimi yap. Oyalama işini ise bana bırak. Diğerlerini de kurtarmak istiyorsan.."
"..."
"Hazır mısın?"
"Evet. Yani sanırım-"
"Evet'ten sonrasını duyamadım kusura bakma."
"..."
"Doğru zamanı bileceksin. Tek saniye tereddüt etme."
...
"Aaaah! Karnım! Allah'ımm.. Yemeğin şimdi mi dokunacağı tuttu lan?!"
"Bu ne saçmalıyor böyle?"
Karnımı tutarken kendimi yere attım, azıcık deli taklidi yapayım.
"Bunun için uğraşmaya gerek kalma- ne yapıyor bunlar?!"
Tüfeği kavradığım gibi masayı devirdim. "Geberin ulaağn!"
Tam bir tanesini vurmuştum ki masaya ateş ettiler. Tahtada delikler açılırken kapıya doğru takla attım ve önümdekine saldıracakken diğerleri beni hedef aldılar.
Adamı kendime kalkan olarak kullanırken ise onun ölü bedenini daha fazla kaldıramayıp bırakınca, sağa doğru birkaç adım atmıştım ki vuruldum.
Ardından dengemi kaybederek birkaç takla ile kendimi yerde buldum.
~~~
Yb?
Geeflow dinleyin ulağn!
Şuan dinliyorum da..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köstekli Saat: Attack On Titan
Fanfiction(Wattpad'deki ilk isekai anime kitabı.) Lütfen aşağıyı okuyun; NOT: Reiner, Annie, Berthdolt, Mikasa gibi aslında iyi olan karakterlere karşı ilk birkaç bölümde kötü davranmak yada arka plana atmak gibi bir hataya düşmüştüm. Yada din vatan olayına g...