Gülerken yaklaşan adım sesleriyle donmuş bir şekilde karşımızdakine baktık.
Biz ona o bize o bize biz ona e bizo bizo e.
Korkuyla Eren'e bakan çocuk yumruklarını gözlerine sokarcasına ağlamaya başladı.
"Ağağaaahhahahhahhağağaaa.."
O farkına bile varamadan tahta kutuların arkasına saklandık.
Annesi erkek çocuğunun yanına koştu ve kulağını çekti. "Benden ayrılman yanlıştı Hobbie!"
"Anneğehhehhehheğeğeğeee.."
"..."
Annesi durgunlaştı. "Ah, sorun ne tatlım?"
Gözyaşlarını silip bizi göremeyince annesine döndü.
"Allah'ım lütfen bizi ele vermesin lütfen bizi ele vermesin lütfen lütfen lütfeğğnn.." diye fısıldayıp ellerimi açarak dua ettim.
"Şşt!"
"Tamam tamam.."
"Anne.. Lü-lütfen.."
"..."
"Saçını düşürmeğeğeğeğeee.."
"Oğlum? Sen neler diyorsun? Saçım neden düşsün ki?"
"Birinin düştü! GÖRDÜĞM TAMAĞM MI. GÖRDÜĞM."
Annesi birkaç saniye için öylece çocuğuna baktı.
Gözlerini pörtletip dudaklarını sertçe büzen çocuğuna. Kendisine inanmasını isteyen çocuğuna.
Çocuğuna işte aq.
"Bu çocuğun tipi şeye benziyo ya.. Hah! Esrarengiz Kasaba'dan Dipper'ın kukladaki o 'Immmm'layan tipine."
Sinirle "Dipper da ki-" diyen Eren'i susturdu Armin.
"Asıl Esrarengiz Kasaba nerede?"
"Sonra açıklarım."
Kadın, oğlunun bu suratına daha fazla dayanamayacak gibi..
...
"Hobbie, benimle gel. Doktora gidiyoruz."
Çocuğu sol elinden tutup sürüklemeye başladı.
"Anne! Hayır! Doktor iğne yapar anne! Anne hayır! Anne! Anne hayır anne! Hayır anne anne! Anne! Anne! ANNEĞEĞEEĞEĞEEEE.."
Saklandığımız yerden çıktık.
Üçümüz de birbirimize baktık. "Pfth."
...
"PUHAHHAHHAHAHHAHAHAHADHHFKNDNFKDKDFJRJRPEBSNDRJDHDIDJNDJDJFHFIFHFBTJFHFFFJFJDHDJDJNEMSKDNDUDHJDJDJFJFJRJRNRKROENEKEDJ845URIPDIDUMFKFKFKFJFJJDKOSHI."
...
"Özür dilerim, Hobbie.." dedi Eren büyük bir üzüntüyle (!)
"Çocuk için bir saniye saygı- tamamdır."
"Cümleyi bile tamamlayamadan..." diyerek gülen Eren'in hemen ardından endişeyle konuştu Armin; "Acele edelim! Çoktan on dakika olmuştur! Ya gelirse!?" demesiyle biz de kendimize geldik ve içerisinde bulunduğumuz durumun farkına vardık yani.
"Şimdi! Eren artık sarışın! Armin siyahi! Ben ise turuncul!" dedim ani gelen enerji patlamasıyla olduğum yerde koşarken. "Gidelim!"
"Turuncul?"
"Siyahi derken?" diye sordu Armin kısık gözlerle.
Ardından yavaşça birbirlerine dönüp boş boş bakarak kahkaha patlatacaklarken ikisinin de yüzünü kapatmak için kaldırdığım elim ile gördüğüm şeyin ardından bir an afalladım, ellerimi yavaşça indirip öylece başım eğik bir şekilde temizlemeye bile fırsatımın olmadığı kanlara baktım.
Bir elini omzuma koydu, diğerini tuttu ve bana baktı. "Unut şunu."
Yutkunup başımı kaldırdım. Nefes verdi. "En azından aklından çıkar. Bunu sana unutturacağım. Söz veriyorum."
Başımı yavaşça onaylarcasına salladım. "Peki ya buhar?"
"Nefesim sanarlar. Kapüşon takılıyken anlaşılmaz. Sonuçta kış soğuğundayız."
Dudaklarını büzerek söylemesine güldüm ve onu taklit ettim. "Soğuğu.. ğu.."
O da güldü. "Hatırladın mı? Flouch. Flouch Flouch."
Dudaklarını büzerek konuşurken üçümüz de güldük.
"Ah! Adam çıkmak üzere!" dedi Armin.
Başlarımızdaki peruğu iyice örtünce MAVİ sandığı kapatıp dükkana girdik ve yerine koyduk.
Tam çıkacakken gelen adam ile çıkamadan ortada öylece kalakaldık.
Ben ve Armin ona bakarken Eren görünmemek için arkamıza saklanmıştı ve montunun başlığını çekebildiği kadar çekmişti.
Adam bizi baştan aşağı süzdü.
İşte şimdi saçtık.
~~~
Yb?
Ne olacak diye tahmin ediyonuz? :3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köstekli Saat: Attack On Titan
Fanfiction(Wattpad'deki ilk isekai anime kitabı.) Lütfen aşağıyı okuyun; NOT: Reiner, Annie, Berthdolt, Mikasa gibi aslında iyi olan karakterlere karşı ilk birkaç bölümde kötü davranmak yada arka plana atmak gibi bir hataya düşmüştüm. Yada din vatan olayına g...