"Eşhedü en lâ ilâhe..''
Sustu. Dediğim mi şaşırttı?
"Neden hâlâ nefes almama izin veriyorsun Kaptan?"
...
"Öldüreceksen öldürsene be. Zaten gözlerimi açmaya korkuyorum.."
Bir süre konuşmadı.
...
"Hangi dil bu?" diye sorduğu an hızla gözlerimi açtım.
"?!"
"?"
"?!?!"
"..?"
...
"Eren?!"
Sırıttı. "Evet?"
Onu üzerimden attığımda karşı karşıya geldik.
Kalbimi tuttum.
"Nabıyon oğlum ciğerimi söktün!"
"Yakınlıktan mı yoksa beni görmenin mutluluğundan mı?"
"Hiçbiri! Tam anlamıyla üçbuçuk attım! Ama korkudan!"
"Korku, mu?"
"Evet korku!"
"Ben varken korkmana gerek olmadığını söylemedim mi sana?"
Bir an polinomlar ile karşı karşıya kalmış gibi hissetsem de kendime gelip cevapladım.
"Yoo. Söylemedin."
"Ah, peki."
...
"Ben varken korkmana gerek yok!" dedi göğsünü gere gere.
Elimi alnıma vurdum ve zoraki bir şekilde sırıttım. "Ne kadar da, şanslıyım."
"Artık söyledim."
"Hm. Farkındayım."
...
Ayağa kalktım ve üzerimi silkeledim.
"Madem sendiiinnn.. O zaman ne diye işaret vermedin de direkt üstüme atladın vicdansızın oğlu??"
"Sen farkında değildin ama, Kaptan o kadar yakınındaydı ki seni her an görebilirdi, orada saklanamazdın."
"Allah'ım Yarabbim yaa.. Seni Kaptan sandığımda niye cevap vermedin o halde??"
Omuz silkti. "Bilmem."
"Haaa..?"
"Seni öyle görmek, çok güzeldi.."
Göz kırptı.
Tek kaşımı kaldırdım. "Korkmuş görmek mi yoksa-"
"Bilmem."
"Bir şeyi de bil."
"Ehe."
...
"Dükkân sahibi amca nereye gitti ki..?" derken camdan etrafı kolaçan etmeyi de ihmal etmedim.
"Zaten çıkacaktı. Sadece bir işaret verdim." demesiyle göz devirdim ve etrafa baktım.
Her şey normal görünüyordu.
Yanıma üzgün bir şekilde geldiğinde göz ucuyla ona baktım.
"Şaka alay bir yanaa.." derken vücudumu tamamen ona döndüm.
"Özür dilerim. İtiraf derken, böylesine önemli bir şeyden bahsediyor olduğunu düşünemedim."
"Takma kafana. Senlik bir şey değil. Elbet öğrenecektiniz." dedim durgun bir şekilde.
"Ama neden, Kaptan'a saldırdın ve kaçtın? Belki konuşsaydık.. Sonuçta-"
"Cidden öyle bir durumda onunla konuşarak anlaşabileceğimize inanıyor muydun? Duymadın mı? Konuşsam da hiçbir şeyin değişmeyeceğini söyledi! Ben bu riski alamam tamam mı?! Hazır kimse müdahele etmiyorken.. Bir an yakalayıp saatimi geri almaktan başka çarem yoktu.."
"Neva-"
"Ben.. Burada ondan sonsuza kadar saklanamam! Kaçabilsem bile saklanamam! Hatta ve hatta saklanacak yer olsa bile oraya kadar kaçamam!"
Sinirle bağırdı. "Sakin ol! Seni öldürecek değil herhalde!"
"Bakışlarını görmedin mi?! Senin Reiner'a baktığın gibi-"
"Yeter! Sus artık!" diye bağırıp bana tokat attığı an öylece kalakaldım.
"Ah- Ben.. Özür dilerim.. Bir- Bir an sinirlendim ve-" derken yanağına yumruğu çaktım.
"Ne demek 'sinirlendim'!? Sana kızdığın an bana vurabilme hakkını verdiğimi falan mı sanıyorsun?!"
"Ah.. Özür dilemiştim ama.." diyerek yanağını tuttu.
"Sorun özrün değil! Asıl sorun özür ile geçebileceğini düşünmen! Sen hayırdır lan beni bir başkasıyla mı karıştırdın!?"
Güldü.
Noluyo be?!
Rahatça trip şeyini de mi yapamicaz?
Bunlar benlik değil ya..
"Karıştırmadım zaten. Çünkü seni onlarla kıyaslayamam, hiçbir konuda." Sırıtarak bana doğru yaklaştı. Olduğum yerde kalakaldım bir an ama toparladım.
"Yağ koktu buralar.." Elimi aramızda kendime nefes alacak alan açmak istercesine sallayınca "Her zamanki gibi, çok romantiksin" dedi başını çevirerek göz devirip.
Ardından bana döndü ve gülümsedi. "İşte seni diğerlerinden farklı kılan başka bir özelliğin."
Gülümseyip göz devirdim. "Allah'ım yaa.."
Aklına bir şey dank etmiş gibi konuştu. "Az önce, tam sana yaklaşmışken elini yelpaze gibi salladın ya, kesin sıcak bastığı içindir."
"Ne alaka be?! Sensin sıcak! Hem dışarda kuş uçmuyor sıcak falan değil!"
Sırıttı. "O yüzden kızardın."
"Lannnnn??!"
~~~
Yb?
Kısa ama kötü diyil dimi yaa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köstekli Saat: Attack On Titan
Fanfiction(Wattpad'deki ilk isekai anime kitabı.) Lütfen aşağıyı okuyun; NOT: Reiner, Annie, Berthdolt, Mikasa gibi aslında iyi olan karakterlere karşı ilk birkaç bölümde kötü davranmak yada arka plana atmak gibi bir hataya düşmüştüm. Yada din vatan olayına g...