"General Zachary'in sandalyesine bağlanmış bir tür bomba olmalı, yani 'kişisel özel yapım sandalyesi'ne bomba konmuş olabileceğini düşünüyoruz."
"General dahil dört asker hayatını kaybetti."
"Suçlular. Ve hedefleri. Bilinmiyor."
Armin ve Mikasa bana döndü. Dudak kıvırdım.
Hanji-san da bana bir bakış attı ama Askeri Polislerden Nile'a dönerek arkasında duvara yaslanmış olan Onyankopon'u işaret etti.
"Bu adam bütün gün boyunca benimleydi. Diğer gönüllüler ise gözaltındaydılar, ev hapsinde."
"Peki o hâlde, başka kim bunu yapabilecek güce sahip? Aklınıza gelen başka bir bölük var mı?" diye etrafına baktı ve gözleri beni buldu.
"Neva? Bu konuda 'bir şeyler' söylemeye ne dersin?"
"Armin'i bekliyorum, efendim."
"O sandalye." diyen Armin tedirgin bir şekilde ekledi. "O sandalyeyi eratların getirdiğini söyledi. En son içeri onları davet etmişti. Sandalyenin yerini değiştirmek istiyordu."
Nile sordu. "Hangi bölükte askerliğe başlamış eratlar?"
"Sadece erat olduklarını söyledi. Ama biz odasına girmeden birkaç dakika önce... karargahtan ayrılmakta olan-belki de kaçan demek daha doğru olur- birkaç asker gördüm."
Şaşkınlıkla "Ne dedin sen!?!?" dedi üstlerimiz.
"Ve onlar Ke-" diyecekken gördüğüm yüzle bir an duraksadım, başımı sola yatırdım ve sözde şaşkın bir ifadeyle sordum. "Ne? Neden öyle bakıyorsunuz, efendim?"
Mikasa ile Armin afallasa da birbirlerine bakıp yapacakları şeyi başlarıyla onayladılar, üstlerimize döndüler.
"Onlar, Keşif Birliği'ndendi..." dedi Mikasa etrafındakilere bakarken.
"Konuyu değiştirme Acker- Bekle- sen- ne?! Aaaah! Yeter bu kadar!"
Bana döndü. "Bu ne demek oluyor, Bilge Türk!? Bize böyle mi yardımcı oluyorsun sen?!"
Elini masaya vurduğunda tek yaptığım yavaşça göz kırpmaktı.
"Nile, sakin ol."
"Bir askerin verdiği sözleri boyunu aşmamalı, Derek!" dedi eli hâlâ masadayken sağına dönerek.
"A-"
"Bunun nasıl bir şey olduğunu biliyor musun sen?! General öldü! Ve sen onların bile kaçmasına izin verdin, öyle değil mi?! Suçunu anlayabiliyor musun?!"
"Ona dokunamazsın bile, Nile!"
"Derek?!?"
"Kraliçe'nin kararına karşı gelemeyiz! Hatırla! Ona müdahale edemezsin! Veya yaptığı, hatta özellikle yapmadığı bir şey için ona ceza da veremezsin!"
"General öldü, durumun farkındaysan!! Bu kadarı fazla değil mi?!"
"Bilmiyorum!"
Sessizlik...
Nile sıkıntıyla verdiği nefes ile sakinleşmeye çalıştı ve konuşmaya devam etti.
"En son ne diyorduk... Tabi. Keşif Birliği... Aslına bakarsanız,.ben de birkaç üyesinin Eren ile ilgili dışarı bilgi sızdırma suçundan cezalandırıldığını duymuştum. O hâlde bu-"
Kapı aç-kırıldı lan!!!
"Acil durum!!" Nefeslendi, yazık ama yaa...
Amcacım sen emekli falan olsana mümkünse. Harcanıyorsun.
"Eren... Eren Jaeger... Hapis... Yer...yedi..."
"Yeraltı olmasın o?"
"Hah ondan işte."
...
"Haaa... Anladım."
"Ne diyor?" diyen Nile bana bir bakış attı.
"Eren hücreden kaçmış ya önemli değil." Omuz silktim.
Sessizlik ile idrak ettiğim şeyin ardından baş sallayarak kendime geldim.
"Bi dakka ne!?! Şimdi mi?! Bu saatte mi?! Ama ama ama... Ama!!!"
"Ama?"
"AMA."
...
Zindanı inceliyorlar..
"Dev gücünü kullanarak bir delik açmış ve kaçmış! Hepsi bu da değil... Ayrıca peşinden kimse gelmesin diye de duvardaki deliği tıkamış!"
"Aptallar! Ne bekliyorsunuz? Tüm askerleri harekete geçirin ve onu aramaya çıkın!" dedim zindanın içindekilere kapıyı işaret ederek.
Bana döndüler. "Ama Neva-!"
"Ama ne?! Ne ama ama ne?! Yerini hayattttt.ta söylemem! Ne olacağını bile bilmiyorum! Ya gönüllüler ve diğerleri ile bir sal- hiiiii!" Ellerimi endişeyle yanaklarıma yasladım.
"Askerleri görünce deve dönüşmez, değil mi?! DEĞİL. Mİ."
"Neva.. Sakin ol biraz. Başka türlü bu işin içinden çıkamayız."
Omzuma koyduğu elini indirdim. "Armin, ben ciddiyim! Şuan manga dışında hiçbir şeye odaklanamıyorum!"
"A..." Bir an ne demesi gerektiğini bilemeyerek duraksadı ve "Bu iyi değil mi?" diye sordu yavaşça.
"Bilmiyorum! Çok olduklarını biliyorum ama! Çok böyle çoklu çok! Çok sayıda! Ama ne kadar çok!? Flouch kesin oradaydı! Diğer üçü de öy-"
"Neyin var senin? Çok şey görünüyorsun... Stresli."
"Çünkü zaten öyle." diyen Mikasa'nın ardından başımı tuttum. "Haklı! Bunun nedeni ise manga dışına çıkmaktan korkuyor olmam! Çünkü ne olacağını bile bilmezken savaşamam! Ya vereceği ilk karardan dönerse?!?! Bu her şeyi mahveder!"
"Fazla kafaya takma. Her şey olacağına varır."
"Bu onu sakinleştirmiş gibi görünüyor.."
...
Elimi alnıma yaslayıp mırıldandım.
"Özür dilerim. Sakin olmalıyım, doğru söylüyorsunuz. Çünkü ben bu değilim ve her olayın da üstesinden gelirim EvelAllah!"
...
"Huh. Armin- Sana 'O gün' söylediklerimi hatırlıyorsun değil mi?"
"Evet. Endişe etme. Olayların akışı ve Eren'in davranışları sonucunda yapmam gerekeni biliyorum. Mikasa, o an geldiğinde yaptığımı yap olur mu? 'Birilerini' alaşağı etmemiz gerekebilir."
Mikasa'nın gözleri aralandı. "Yoksa..."
...
Başıyla onayladı. "Hm."
~~~
Yb?
Mükemmel bir şekilde bitirdim dimi
Şimdi taslakta daha yb yok. Beklemeniz gerekicek-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köstekli Saat: Attack On Titan
Fanfiction(Wattpad'deki ilk isekai anime kitabı.) Lütfen aşağıyı okuyun; NOT: Reiner, Annie, Berthdolt, Mikasa gibi aslında iyi olan karakterlere karşı ilk birkaç bölümde kötü davranmak yada arka plana atmak gibi bir hataya düşmüştüm. Yada din vatan olayına g...