"Ateş!!"
Üst'üme yumruğu çaktığım an duyulan sesle kimse kımıldayamadı bile.
Kapıdan girerek "Kesin şunu!" diyen komutan Pixis ekledi. "Konuklarımızın önünde atışmayın!"
"Ne diyorsun sen!? Bu kız hemen hücreye atılmalı!"
"Pişman değilimmmmm!!!"
"Olma zaten."
Afalladık ve aynı anda ona döndük. "Derken?!"
"Belki de hak ettin, ha Rogue? Bu yüzden kapa çeneni lanet olası."
"Çene mi kaldı?!?"
"Oh olsun! Bleh!"
"Her şey bi yana... Kendi aramızda tartışmak veya didişmekten daha önemli işlerimiz var."
Başını çevirdi. "Hanji, Zeke'nin nerede tutulduğunu bilen kaç kişi var?"
"Levi'nin bulunduğu konumdaki 30 koruma, erzak-malzeme yardımında bulunup haberleşmeyi sağlayan 3 asker."
"Bunlar dışındaki ben ve Hanji-san. Doğal olarak." diyerek küçük bir dil ile göz kırptım. "Hehe."
"Anladım. O hâlde söylediğin üç kişiyi bana getir. Ayrıca Nile, kraliçenin şuan kaldığı yerde herhangi bir sıkıntı çıkmadı değil mi?"
"Yerini sadece birkaç seçilmiş kişi biliyor. Ama bir sorun olup olmadığını hemen sorabilirim."
Sağındaki askeri polislere bakarken konuştu. "Eren ve yandaşları ilk olarak Zeke'nin yerini bilen kişilere ulaşmak isteyeceklerdir. Sonrasında da onun yerini alabilecek olan kraliçe Historia'nın peşine düşeceklerdir. Öncelikle onların iyi, güvende, ve koruma altında olduklarına emin olun."
"Emredersiniz!!"
Fark ettiği kişiye vücudunun tamamını çevirdi. "Armin. Titan gücü barındırdığından dolayı senin de peşine düşebilirler. Savunman her zamankinden sağlam olmalı, yani seni de yüksek koruma altına almamız gerekecektir."
"Anlaşıldı. Ayrıca ekleyebilir miyim efendim, artık komutan şefimiz, yani general Zachary olmadığı için bu işi yapabilecek ve birlikleri en iyi şekilde yönlendirebilecek tek kişi- A... Neva? Neden o şekilde bakıyorsun?"
"Aman Allah'ım. Mangadaki bir kare aklıma geldi. Sen bunu söylerken-"
Herkes endişeyle bana baktı. "Bir saldırı mı yapılıyor!?"
"Ha?... N-N-n-ne dediniz siz!?!?#*=¥&#¥1 NE. SALDIRISI." Hızla etrafıma baktım.
...
Aklıma gelen ile idrak ettim.
"Lan beni de paniğe sokuyonuz! Suikast falan yok beee...!"
Sakinleştiler. Armin sordu. "Ne oluyor o zaman?" Sırıttım.
"Sen... çok sevimli oluyosunnnnn~!!"
Hızla kızardı ve başını geriye attı. "Heeeeeeee?!"
"Şu gözlere bak yaaa... Ciddi bile olamıyorsun lannnnn!!!"
"Ne-Neva tamam. Lütfen sakin ol.. Konu benim sevimli olmam falan değil. Bu ciddi. Lütfen... A. Nefes ala-"
"Af edersin sen!"
Yanaklarını mıncırırken Mikasa beni kendine çekti.
"Boşverin. Her zamanki krizleri."
...
"Ne diyordum? Hah. Bu birlikleri yönetebilecek yegane kişi sizsiniz, Komutan Pixis. Şimdi ne planladığınızı sormana izin verin lütfen, komutanım?"
Sırıtarak onlara bakıyordum.
Pixis gözlerini kapattı. "...Evet."
Ellerini kaldırıp "Hadi Eren'e teslim olalım. Nasıl olsa kaybettik, bizi hakladığını itiraf etmem gerek." demesine tepki vermedim ve omuz silktim.
Herkes 'NE?!?!?$£=€÷&=;' gibi bir ifadeyle donmuş, ona bakıyordu.
"Orduda üst düzeyde bulunanlardan bile, onlardan olan kişiler mevcut olabilir. Birliğin içindeki düşmanlara karşı yapabileceğimiz bir şey yok gibi görünüyor. Hepsini ortaya çıkarmak için herkesi sorguya çekmemiz gerekirdi, ki bu süreçte ne kadar kan döküleceğini Tanrı bilir. Düşüncesi bile midemi bulandırıyor... Bunun gibi bir saçmalıkla uğraşarak kaybedecek vaktimiz de yok üstelik... Bu sebeple ne kadar askerin ordudan ayrıldığını söylemeye gerek bile duymuyorum." Başını eğdi.
"Yenilgiye uğradık.."
Askerlerden biri ağladı.
"Olamaz... Generalimizi öldürenlere öylece teslim mi olacağız? Onlara boyun mu eğeceksiniz?!?"
"Zachary'nin yanında yıllarda savaştım. Bir devrim yaşattı ve, yine bir devrim neticesinde öldürüldü. Bir bakıma bundan tatmin olmuş olması gerek. Ama ölen diğer dört kişinin sırf ölümlerinin öcünü almak adına Eldia'nın yıkılmasını isteyecek kişiler olduklarını düşünmüyorum. Ayrıca eminim ki Zachary de bir devrim, ayaklanma ile ölmüş olmamızdan memnun olurdu."
...
Nile öne atıldı. "Yani... Kendimizi Jaeger kardeşlerin isteklerini kabul etmeye mi zorlayacağız?"
Pixis kollarını birleştirdi. "Kabul etmeyeceğiz. Jaeger grubu ile Zeke'nin yerini söylemek üzere pazarlık yapacağız. Onlar da dünyanın geri kalan kısmıyla savaş hâlinde olduklarının farkındalar. Bu yüzden, bizimle çatışmaya girerek zaman kaybetmelerinin anlamsız olduğunu da çoktan anlamışlardır. Bu olaylar başlamadan önce 'Dünyayı Düzleyen Silah'ın nasıl çalışacağını gözlemleyeceğiz. Bu şekilde, Eldialılar'ın hayatta kalmalarını sağlayacağız. Fakat generalin öldürüldüğü gerçeğinden dolayı oluşan kinimizi de kilitli bir dolaba saklamalıyız. Eğer bu kini dolaptan çıkarıp serbest bırakırsak binlerce insanımız birbirini katledecek."
Pixis'e bakarken "Ben bu mecaz anlamla hiç rahat değilim." diye fısıldadım sağımdaki Mikasa'ya.
Kendini sıktı ve başını kaldırarak emin bir şekilde konuştu. "Kısacası general, düzinelerce, hatta yüzlerce yoldaşımızın hayatına karşılık ödediğimiz bir bedelden fazlası değildi."
...
"Bu gerçekten de küçük bir bedeldi..."
...
Ciddi suratımla yapacağım şeyleri tekrar gözden geçiriyordum.
Tabi bu, Eren gitmeme izin vermezse yapacağım şeylerdi.
Aslında kendim hakkında ne yapacağım konusunda tam olarak bir fikir sahibi değildim ve eminim ki birçok şey o an için belirlenmemiş olacaktı...
Ama o biliyordu. Söylemiştim.
"Hazır mısınız, Armin? Mikasa?"
"Hm."
~
Yb?
Korkmayın lan ölmedim.
Sadece, zamanım yoktu-
Bu haftasonu veli top. var.
Ve babam gidecek.
Şans dileyin inş öğretmenlerden bir şeyler duydu diye telefonu almasın :D
Mat sınavından sınıfta 10 kişi dışında herkes 50nin altında aldı ve kısaca durum iç acıcı değil gibi-
Allah yardımcım olsun, amin.
A sizinde tabi :3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köstekli Saat: Attack On Titan
Fanfiction(Wattpad'deki ilk isekai anime kitabı.) Lütfen aşağıyı okuyun; NOT: Reiner, Annie, Berthdolt, Mikasa gibi aslında iyi olan karakterlere karşı ilk birkaç bölümde kötü davranmak yada arka plana atmak gibi bir hataya düşmüştüm. Yada din vatan olayına g...