"Hey. Komutan bozuntusu.."
Aoran bir an duraksadı.
"Silahtan çıkan mermiyle hiçbir şey düzelmez." diyen Kaptan'a döndü.
"Bu kız senden çıktı Ackerman! Senin eserin! Bizim değil!"
"Ne olmuş benden çıktıysa?" diye sordu her zamanki kısık bakışlı soğukkanlı tavrıyla.
"Sen askerlerine rütbe ve yaşca büyük amirlerine saygı nedir öğretmez misin?!"
"Ona 'temel' deniyor. Bu bir. İki, bu temeli veremeyen sizlere karşılık neden her b*ku kendim yapacakmışım?"
"Rivaille!"
"Ne? Yalan mı konuştum? Bu b*kt*n sistem ile döndürdüğünüz çarklar nasıl birleşip dişliye uysun ki?"
(Okul eğitimi hakkındaki düşüncelerimi kitaba Kaptan'ın askeri eğitime olan düşünceleri olarak katmam çok iyi oldu :p)
"Ben onların Takım Kaptanı'yım, onlar da benim askerlerim. Yani ne ben anaokulu öğretmeni, ne de bunlar veletimsi öğrenciler değiller."
...
"Acemi Birliği'nde olmadıkları için de değil, en iyisi oldukları için benim takımımdalar."
Hepimiz sustuk.
"Ve ben takımıma illa bir şey öğreteceksem, bu 'Ne olursa olsun kendinizi ezdirmeyin' veya 'küçük düşürtmeyin' gibi bir hayat dersi olur. Kız bunu kapmış ki sana karşılık verdi."
Aoran tam ağzını açıp konuşacakken başlamayan sözünü de kesti. "Ayrıca, hak etmiştin."
Buna daha ne denir ki zaten?!
Way be!
Lan birazdan hayatımın kararı verilecek ben ne düşünüyorum.
"Devam ediyoruz! Sessiz olun! Ve herkes yerine!"
...
"Nerede kalmıştık?" diyerek kağıtları karıştırdı Darius.
E yaşlandı artık unutkanlık falan..
Ne diyom lan ben.
Bir askeri polis el kaldırıp konuş işaretini alınca hızla bana döndü.
"Kendisi bir şeyler ima ediyordu. Ama hiçbirimiz ona 'şeytan' demedik! Desek de nereden bileceksin!?"
Ulan ben seni!
Ne meraklılar şeytana!
"At yalanını.. sıkayım boğazını!"
"O laf başka değil miydi?" diye sorunca "E Darius falan var ayıp yani" dedim ve ikimiz de başımızı sallayıp kendimize gelmeye çalıştık.
"Noluyo be?! Aman! Reiner Braun, nam-ı diğer Zırhlı Titan tarafından kaçırılırken onu duydum! Başka şahitler de vardır!" Sustu.
"Yeter, konudan sapmayın artık yaa.." dedi Darius gözlüğünü çıkarıp elleriyle başını ovarak.
Adamı fena sıktık sanırım.
Bir anda sessizlik oldu.
"Devam edelim." Gözlüklerini taktı ve belgeleri inceledi.
"Doğru. Saat ana konulardan biri. Saatinin yerini de mi söylemiyorsun?"
"Nerede olduğunu bilmiyom ki yaa.. Kaç kez dicem."
"Yalan!" diye ortaya atıldı biri. "Elimize geçmesin diye sakladı ve yalan söylüyor!"
"Sessizliğiğiiiikkkk! Ay! Yeter be!"
...
"Konuşmak istiyorum Darius Zachary.." Bana bakarken el kaldırdı.
"Evet, Birlik Kumandanı Hanji Zoe?"
"Bu kız.." Bana döndü. "Ah afedersin. Yani Neva, elindeki saati yalnız bizim için kullanmış olsa gerek."
"Kullandıysa sen nereden bileceksin? Zamanı geri sarmıyor mu?"
İşte bunu ben de merak ettim.
"Sadece tahmin. Bir keresinde hayatımı kurtarmıştı. O an saati kullanmış olabilir" dedi ve mırıldandı. "Diye hissediyorum.."
"Bu işler hisle olacak şeyler değil!"
O ne biçim cümle be?
Hanji-san sinirle karşı taraftaki adama döndü. "Kapa çeneni Obby!"
...
Bir an sessizlik hiç bitmeyecek sandım.
Ta ki gözlerini sıkıp olanca gücüyle "Aaaah! Saatin canı cehenneme!" diye bağıran Jean'a kadar..
"Bu kız, saati kullanarak mı yaptı kullanmayarak mı bilmem ama emin olduğum bir şey varsa, o da bize birçok kez yardım ettiğidir! Her şekilde!" diye de ekledi etrafına bakarak.
"Nasıl yaptığı önemli mi?! Sonuçta iyi niyetiyle ve tüm kalbiyle bizimleydi!"
"Bu mu tüm kalbiyle sizinle!? Sur dışından gelen, bizden bile olmayan biri nasıl kral- yani kraliçeye kalbini adayabilir?!"
"Eski krala adar mı bilmem ama Historia için her şeyi yapar! Çünkü onu yoldaşı olarak görüyor!"
"Mahkemeye siyaset karıştırmayın!" diye bağırdım.
...
"Bu saat olayını anlayabilecek kadar zeqi biri olarak söylemek isterim ki, evimin üzerinde yatan devin annem olduğunu düşündüğümde Reiner gibi bunu gizlemeye çalışmadan bana katılan ve beni onaylayan tek kişi oydu!" diyen Connie'nin ardından "Kaptan Levi'nin takımı için görev yerini terk etti!" dedi Sasha.
Kaptan ruhsuz bir şekilde bana bakıyordu.
"Beni Eren kadar sinirlendiren tek kişi O!"
"Bana bi zeqi bi aptal diyerek aklımı allak bullak eden tek kişi O!"
"Eline geçen patateslerini 'Ben sevmiyom ki ya s.s.sss.' diyerek beni başta sinirlendirse de aslında bunu yemem amacıyla yaparak benim için yalan söyleyip bana veren tek kişi O!"
"Beni.. 'Beni kahramanlık yaparken göremezsin s.s.ss.' dememe rağmen gerçek bir kahraman gibi gören tek kişi O!"
"Reiner'ın kimliğini çözüp her fırsatta onu durdurmamız yanlış olsa da pes etmeyip onu öldürmeye çalışan fakat başaramayan tek kişi O!"
Ah.
Teşekkürler?
"Levi'nin takımı olarak anıldığımız ve arandığımız sıralarda saklandığımız yerde Armin'i oyalaması sayesinde ekmek araklamayı başardım ben!"
"Ne dedin sen?!" diyen Jean ve Connie bi bana bi Sasha'ya bakarken bile şaşkınlıkla onlara bakıyordum.
"Ellerim serbest olsa 'bunun' karşısında ilk yapacağım şey, elimi alnıma vurmak olurdu.." dedim kısık gözlerle.
Ve yine tüm dikkatleri üzerime çektim.
~~~
Yb?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köstekli Saat: Attack On Titan
Fanfic(Wattpad'deki ilk isekai anime kitabı.) Lütfen aşağıyı okuyun; NOT: Reiner, Annie, Berthdolt, Mikasa gibi aslında iyi olan karakterlere karşı ilk birkaç bölümde kötü davranmak yada arka plana atmak gibi bir hataya düşmüştüm. Yada din vatan olayına g...